Yaşamın getirdiği acılar bazen ağır basar insanda helede bu hayatta yanlızsan. Anne ve baba kavramından yoksun şekilde büyümek daha kötü olduğunu altı yaşından itibaren anlamıştım. İlkokulda bana ödev yaptıran annem değil babaannem olmuştu, İlk bisiklet binmeyi öğreten babam değil sınıf arkadaşımın babası, ilk veli toplantıma gelen ne annem ne babamdı baba- annemdi, her ilk dediğim şeyde yanımda olan babaannemdi asla yanlız hissettirmese de ben anne ve babamın olmadığını hep hissediyordum.
Altı yaşında anne ve babamı, yirmi dört yaşında babaannemi kaybetmiştim, en büyük korkum da yıllar sonra bulduğum o zamanlarda anlamdığım ama benim çocukluk aşkım olan umut'u kaybetmekti. Operasyona gidicem diyince korktum ya annem ve babam gibi parçalarının sayılamadığı bir halde gelirse. Altı yaşında çocukluk aşkım olan çocuk söylemesi çok değişikti ama sanırım şuan aşık olduğum çocuktu. Umut'a söylesem mi bilemiyordum, ya beni sadece çocukluk arkadaşı olarak görüyorsa hissi içimi yiyip bitiriyordu.
Mutfak da umut'a sarıldığımda dilimin ucuna kadar gelmişti seni seviyorum demek ama diyemedim. Helikopterin kalkacağı yerde ben ve ayşen'de bekliyorduk. İkimiz de tek tek herkese sarılmıştık irfan ve ayşen bir köşede konuşuyordu. En son sarılmadığım Umut kalmıştı. Sıkıca umut'a sarıldım.
"Dikkat edeceksin kendine yüzbaşı" dedim. Umut "Emredersiniz doktor hanım" dedi gözlerime bakarak. Sanırım bu bakışı sonunda tekrar tutulmuştum ona "Sen de dikkat edeceksin korumalar ne derse o anladın mı?"
Nedenini bilmesem de bir anda başıma yirmi koruma verilmişti. On hastanede on taneside evin önünde.
"Yüzbaşı çok korkuyorsun sen de benim gibi baksana yirmi kişilik koruma odusu diktirdin başıma" Nedeninin anlamadım ama umut derin bir nefes alıp verdi "Öyle olması gerekiyordu." Albayın geldiğini görünce umut direk "Kılıç timi Hazır ol!" diye bağırdı. ben ve ayşen de geriye çıktık.
Albay ve arkasında bir kaç üstün rütbeli askerle tam timin karşısına geçti. Umut yüksek sesle
"Kılıç Timi İki yüzbaşı, üç kıdemli üsteğmen ve iki kıdemli astsubay ile verecek olduğunuz tüm görev ve emirlere hazırdır komutanım" dedi.
"Rahat aslanlarım" dedi albay kükreyerek "Bu zamana kadar verilen tüm görevleri sorunsuz hallettiniz bu görevide halledeceğinize eminim. Allah yardımcınız olsun aslanlarım"
"SAOL" diye bağırdı daha doğrusu gürlediler ve helikoptere binmeye başladılar. Umut binerken bana göz kırptı, irfan ise sevdiğine el salladı. Helikopter havalanmaya başladı.
Karanlığın meşalesi olan o yedi'li vatan için canlarını hiçe sayarak göreve giden ilk aşamayı bitirmişlerdi.
YÜZBAŞI UMUT BOZAK;
YÜZBAŞI HASAN KAHRA;
KIDEMLİ ÜSTEĞMEN AKIN ÇAHAR;
KIDEMLİ ÜSTEĞMEN EKREM İNCİ;
ASTSUBAY KIDEMKİ BAŞÇAVUŞ FATİH GÜLER
ASTSUBAY KIDEMLİ BAŞÇAVUŞ YASEMİN AKAYAR;
ASTSUBAY KIDEMLİ ÇAVUŞ İRFAN DEMİR;
İşte karanlığın meşalesi KILIÇ TİMİ;
:)
Gideceğimiz köy helikopter ile bir saat sürüyordu. Yola çıkalı daha on beş dakika olmuştu. Aklım umay'daydı. Ya ben yokken ona birşey olursa, ya görevde bana birşey olursa onu kim koruyacaktı. Umay buraya gelmeden önce asla böyle düşünmezdim ve dün gece yaterken düşündüm umay benim çocukluk aşkımdı. Ayrıca birşey farketmiştim ki ben hala daha seviyordum onu ağladığında tamamen farkına varmıştım. Söylemek istedim ama beceremedim ya beni çocukluk arkadaşı olarak görüyorsa ve beni yanlış anlarsa. Aklımda ki soruları bir kenara bırakıp silahını temizleyen akın'a baktım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umay (Karanlığın Meşalesi)
Teen FictionUmay'ın küçüklükten beri hayali doktor olmaktı. Anne ve babası dağların kahramanı o ise insanların kahramanı olmak istiyordu. Babası ve annesi göreve gittiğinde babaannesi kalır dört gözle anne ve babasının gelmesini beklerdi. Bir de arkadaşı vardı...