30. Bölüm: Düğün Mü Düğüm Mü?

557 57 24
                                    

Düğün günümün sabahında inanılmaz bir mutlulukla uyandım. Her şey yolundaydı ve hiçbir sorun yoktu.

Yalan!

Stresten kilo verdiğim için bol gelen gelinliği daraltsın diye verdiğimiz terzinin gecenin köründe taş düşürdüğü için hastanelik olduğunu, bundan mütevellit geleneğe dokunmadığını öğrendim. Hem de düğüne saatler kala! Allah'ım, insan bir haber etmez mi? Ya insan ne çektiğini bilmez mi? Bilememiş! Kapısına varıp da terzinin kapalı olduğunu görünce az daha baygınlık geçirecektim. Defalarca aramamızın sonucunda verdiği cevapsa unutmuş olduğuydu.

Hiçbir gelin unutulmaz beyefendi!

Ağlaya ağlaya terzinin oğlunun gelip kapıyı açmasını beklemiş, olduğu gibi duran gelinliği alıp eve dönmek zorunda kalmıştık tabii. Ferit'e göre bu normal bir durumdu. Düğüne gelecek insanların çoğunun onunla aynı görüşte olduğunu söylersem abartmış olmazdım. Ama ben, olayın bu denli basit olmadığının bilincindeydim. Trafiğin ortasında dayak manyağı yaptığım kadın mı büyü yaptırmıştı acaba şüphesi yüzünden Arif'in müezzin olan babasını apar topar çağırdığım ayrıntısını vermem gerekiyor. Okudu, üfledi ve bahtımın güzel olması için Allah'a dua etti. Pek bir şekerdi Mehmet Hoca. Hatta o karakolluk olmamı sağlayan kadına basiret bağlama büyüsü yapıp yapamayacağını sorduğumda beni epey sert bir dille azarlamasına rağmen gözündeki şirinliğini yitirmemişti.

Neyse.

Gün böyle felaketle başladı. Peki bununla bitti mi? Hayır! Sonrasında makyajım için eve gelecek kuaför ablanın iş yeri yandığı için gelemeyeceğini öğrendim ve evet, bu da düğüne saatler kala yaşandı. Büyük kuşu gidip yangının söndürsek mi düşüncemden beni caydıran ise Kenan'ın dünkü gelinlik denemesinden sonra tanıştığım sevgilisi Parla olmuştu.

Odama kapanıp ağladım, ağlamam bitip de dışarı çıkmaya çalışınca da sıkışan kapı yüzünden odamda mahsur kaldım. Yetmedi, dün çiğnediğim sakızı masanın üstüne bıraktığım için nasıl olduğunu anlamadan bir anda saçıma düşüp yapışıverdi. Yarısını kesmek suretiyle ancak kurtuldum.

Öyle böyle Parla, Arif'in sevgilisi Irmak, Onur'un kız arkadaşı Melek ve Tuna'nın sevgilisi Aylin'le gelinliği, saçı, makyajı evde el birliği ile hallettik ve talihsiz gelini, yani beni, tam zamanında düğüne yetiştirdik. İşin doğrusu tüm bu yaşanan aksiliklere rağmen hâlâ taş gibiydim. Ferit de böyle düşünmüş olmalı ki dün beni gelinlikle gördüğünde kahve gözleri boncuk boncuk oluvermişti. Ağlamamıştı ama dün baş başa olsaydık hüngür hüngür ağlayacakmış gibiydi de.

Tüm bu güzel düşüncelerimden beni kızların ağlayışları uzaklaştırmıştı.

"Niye ağlıyorsunuz be, beni de ağlatacaksınız. Makyajım akacak sonra." diyerek gülümsedim ve gidip onlara sarıldım.

"Her şey için çok teşekkür ederim..." dedim ağlamaklı sesimle.

Parla, "Ne demek güzelim, her zaman buradayız." dedi ve gelinliğimin bozulan taraflarını düzeltti.

"Manyak bir şey oldun kızım, ne bu güzellik?" diyen Melek'e bakarak sırıttım ve, "Senin boncuk boncuk bakan gözlerindendir o." dedim.

Irmak, "Ay ben de gelin olmak istiyorum!" diyerek ellerini çırptı.

"Aşkım şu kızı Allah'ın izniyle bir götürelim şu düğüne de, sıra sana da gelir." dedi Aylin, ve Irmak'ın yanağından makas aldı.

Mαϝყα Çαρƙıɳı - SҽყFҽɾHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin