2. Bölüm

3K 259 64
                                    

"Hocam! Sınavda hangi konulardan soracaksınız?" Montumu giyerken arka sıralardan gelen sesle bakışlarımı bağıran öğrenciye çevirmiştim. Gürültüye rağmen onu duymam mucize gibiydi.

"Üçüncü üniteye kadar işlediğimiz her şeye çalışın. Yine önceki sınavlar gibi beş soru olacak." Çantamı takarken masanın üzerindeki tahta kalemini aldım ve hemen masamın önündeki sırada oturan öğrenciye uzattım. "Teşekkür ederim," dedim yüzümdeki gülümsemeyle ve o kalemi aldığında duruşumu düzelttim.

"Hocam, klasik mi olacak yoksa yine test mi?" Bakışlarım bu kez başka bir öğrenciyi bulduğunda ben cevap veremeden yanındaki öğrenci ensesine sertç vurmuş ve alaylı bir sesle konuşmuştu.

"Salak mısın oğlum? Önceki sınavlar gibi olacak dedi ya kadın." Soruyu soran öğrenci, diğerinin elini sinirle tutup çevirirken onların bu hâline gülmek istesem de dikkatlerini çekmek için masaya kalemimin tersiyle hafifçe vurmuştum.

"Rahat durun!" Bakışları tekrar bana döndüğünde ve sınıftaki gürültü azaldığında derin bir nefes almıştım. Son dersin bitmesine birkaç dakika kala oluşan ses kalabalığı gerçekten de çekilmiyordu. "Bir kere söylüyorum, tekrarlamayacağım. Sınav klasik ve beş soru olacak. Sınavdan önceki hafta ilk dersimizde tekrar yapacağım, daha sonra soracağım sorulara benzer sorular vereceğim ve diğer dersimizde o sorulara verdiğiniz yanıtları tartışacağız."

Sevinçli mırıltıların arasında isyankar olanları da duydum ama tepki vermeme fırsat kalmadan başka bir öğrenci konuyu tamamen değiştirmişti. "Hocam bir dakika kaldı, çıkabilir miyiz?"

"Sessizce çıkın lütfen." Birbirlerini sessiz kalmaları konusunda uyararak kapıya yöneldiklerinde bu hâllerine gülümsemiş, çantamı ve kalemimi alarak sınıftan çıkmıştım. Denk geldiğim birkaç öğrencinin selamına karşılık vererek öğretmenler odasına girdim ve dolabıma yöneldim ancak tanıdık bir beden adım atmamı engelledi.

"Açelya hocam, merhaba." Bakışlarım benden biraz daha uzun olan Kerem'e döndüğünde bir adım gerilemiştim aramızda mesafe bırakmak için. "Nasılsınız?"

"İyiyim hocam, siz?" dedim gülümseyerek. Okuldaki en sevdiğim öğretmenlerden biriydi ve Yaren'in olmadığı günlerde öğle yemeklerini beraber yiyorduk. Aynı dersin öğretmeni olduğumuz için de ekstra bir samimiyetimiz vardı.

"İyiyim ben de, teşekkür ederim," diyerek karşılık verdi ve elindeki kupayı masanın üzerine bıraktı. "Sınavla ilgili konuşmak istiyorum. Müsaitseniz akşam yemeğini birlikte yiyelim mi?"

Bir elim enseme giderken mahçup bir ifadeyle dudaklarımı birbirine bastırmadan edememiştim. Mert'e gelmesini söylemiştim ve şimdi onu ekip başka bir erkekle, sadece iş için olsa bile, yemeğe gidersem kıyameti koparırdı. Boşuna huzursuzluk çıkmasını istemiyordum.

"Çok isterdim ama eve gitmem gerek. Yarın öğle yemeğinde konuşsak olur mu?" Nazik bir ifadeyle, başını sallayarak beni onayladığında rahatladığımı hissettim. Yüzümdeki gülüsemeyle, "Kusura bakmayın lütfen," dediğimde elini 'sorun yok' der gibi sallamıştı.

"Önemli değil, istediğiniz gibi yapalım. Yarın görüşürüz o hâlde, iyi günler." Teşekkür ettikten hemen sonra kısaca vedalaştım ve hızlı adımlarla dolabıma yaklaştım. Çantamdan anahtarı almak için hareketlendiğim sırada telefonum da çalmaya başlamıştı.

Arayan kişiye bakmadan telefonu açıp kulağıma yasladım ve dolabın kapağını açtım. "Efendim?" dedim sesimin mümkün olduğunca net çıkmasına özen göstererek.

"Nerede kaldın kızım?" Mert'in sesini duyduğumda elim ayağıma dolanmış gibi hissetmiştim. Kitabımı ve kalemimi dolabın içine adeta fırlattım, ardından kapağı kapatıp aceleyle kilitledim.

EVLİLİĞİ KURTARMANIN 21 YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin