5. Bölüm

3.8K 413 73
                                    


Odaya dolan ışık yüzüme çarpmaya başladığında huysuzlanarak örtüyü kafama kadar çektim. Ancak bu kez de nefes alamadığım için rahatsız olmuştum. Gözlerimi zorlukla bile olsa aralayıp hafifçe esnedim.

Bakışlarım hâlâ açık olan televizyonu buldu, ardından televizyonun üzerindeki saate çıktı. Sabahın yedisiydi ve ben hiçbir işim olmamasına rağmen yine kargalar bir şeylerini yemeden uyanmıştım.

Sehpanın üzerine bıraktığım kumandaya uzanıp televizyonu kapattım. Örtüyü sıcakladığım için bir kenara fırlattıktan sonra da uzandığım koltuğun arkasında kalan pencereyi açtım.

Mert gelmemişti. Bir süre ağladıktan sonra oturma odasına geçmiş, çizgi film izleyerek ağlamaya devam etmiş ve sabaha kadar bu şekilde oyalanmıştım. Yatak odasının önünden bile geçmek istemediğim için de yine burada uyumuştum.

Elim, gece boyu olduğu gibi tekrar telefonuma gitti. Aramak istiyordum ama bir o kadar da istemiyordum. Sakinleştiğinde geleceğini biliyordum, şu an kafa dinlemeye ihtiyacı vardı. Büyük kavgalar etmektense uzaklaşmayı tercih ediyordu hep.

Telefonu tekrar koltuğun üzerine bırakacağım sırada çalmaya başlamasıyla irkilmiştim. Arayana baktıktan sonra hızlıca açıp hoparlöre aldım. "Efendim Yaren?"

"Günaydın, uyandırdım mı? Sesin garip geliyor." Arkama yaslanmadan önce bileğimdeki tokayla saçlarımı topladım ve bunaldığımı belli edecek şekilde ofladım.

"Yeni uyanmıştım. Hava çok sıcak, bunaldım." Saçlarımla işim bittiğinde telefonumu alıp koltuktan kalktım. "Sen neden aradın? İzin gününde bu saatte uyanman için hayatının aşkını falan bulmuş olman gerek."

"Kızım, hissettin mi lan!?" Mutfağa doğru adımladığım sırada onun heyecanlı sesimi duyduğumda kaşlarım çatıldı, ardından yüzüme yerleşen gülümsemeyle duraksadım.

"Ne diyorsun?" dedim anlamadığımı belli eden bir tonda.

"Bekle, görüntülü arıyorum." Arama aniden kapandığında gülerek telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Mutfağa girdiğim gibi telefonu masanın üzerindeki vazoya yasladım ve dolaptan bir şişe su alıp sandalyeye yerleştim.

Çok geçmeden Yaren tekrar aradığında oyalanmadan açtım. Yataktaki dağınık görüntüsü kıkırdamama neden olurken ona el sallayıp şişeyi dudaklarıma yaklaştırdım. "Günaydın şekerim. Sabahın bu saatinde bile göz kamaştırıcı görünüyorsun."

"O senin güzelliğin hayatım," dedi alaylı bir sesle ve gülerek duruşunu düzeltti. "Sana demiştim ya benim karşı daireye biri taşınacak, sürekli tadilat var kafam patladk diye. Hatırlıyor musun?"

"Evet, hatırlıyorum." Sevinçle ellerini çırptı ve heyecanla oturduğu yerde kıpırdandı. Onun bu hâlleri benim de keyfimi biraz olsun yerine getiriyordu.

"İşte oraya bir tane adam taşınmış. Sana dedim ya havuz geldi diye, kargocu abi ben evde yokken paketi karşı daireme bıraktığı için alışkanlıktan yine oraya bırakmış. Ben de paketimi almaya gittim, bir de ne göreyim! Sen de Adonis ben diyeyim Apollon..." Benzetmeleri ufak bir kahkaha atmama neden olduğunda o da gülmeye başlamış, hâliyle konuşmamış kısa bir anlığına sekteye uğramıştı.

"Manyaksın kızım sen," dedim gülmemi durdurmaya çalışırken.

"Ya tamam sus bir!" Tekrar ciddileşip beni umursamadan konuşmaya devam etti. "Efsane yakışıklı bir şey. Enfes, iştah açıcı... Bir de avukatmış. Benim avukat erkek zaafım var, biliyorsun zaten. Adamın üzerine atlayıp 'Beni karın yap!' dememek için zor tuttum kendimi."

"Sonra ne oldu?" Kıkırdamalarımın arasında konuştuğumda o da yataktan kalkıyordu.

"Ne olacak? Eve geldim, beş on dakika olmadan geçti. Anlık bir azgınlıkmış yani, mesele yok. Regl olacağım herhalde." Sesindeki heyecanlı tonun anında değişmesi ve müthiş bu umursamazlıkla konuşması kahkaha atma isteğimi körüklese de kendimi tuttum. "Neyse, ben seni başka bir şey için aradım."

EVLİLİĞİ KURTARMANIN 21 YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin