6|| Gizli Sırlar

23 2 2
                                    


| Gizli Sırlar |

Sınıftan nasıl çıktım hiçbir fikrim yoktu fakat yaklaşık beş dakika sadece Lee In'e bakmıştım. Bana dolabını ödünç vermesini beklemiyordum.

Çantamı sıkıca tuttum. Tabii ki ona güvenip çantamı orada bırakmamıştım. Kim bilir akıllarından ne planlar geçiyordur.

Etrafım bakındım. Aisha'yı göremiyordum. Telefonumu çıkartıp Aisha'yı aradım. Nerede olduğunu sorduğumda yemekhanede olduğunu ve buraya gelmemi istemişti. İtiraz etmek istesem de vazgeçtim. Çünkü acıkmıştım.

Okulun devasa yemekhanesine giriş yaptığımda etraftaki kalabalık yine yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. Gürültülü ve insan olan yerlerde durmayı sevmiyordum.

En güzeli sessizlik ve yeteri kadar yalnızlıktı. Evet kesinlikle insan bir yerde yalnız olmayı bilmeliydi. İnsan bir yerde yalnızlığı sevip ona kucak açmalıydı. Çünkü er geç bir gün yalnız kalacaktık, o yüzden şimdiden hazırlık yapmak en iyisiydi.

Aisha'yı sırada görünce bende sıraya girdim. Aramızda yaklaşık on kişi vardı. Beni duyabilirdi.

"Aisha?" Diye seslendim. Beklediğim üzere beni duymuştu. Gülümsedi, o sıra yemek alıyordu.

"Ben yemeği alıp şu köşedeki masaya geçiyorum, oraya gelirsin." Başımla onayladıktan sonra o dediği masaya doğru ilerlemişti. Elime büyük tepsiyi alıp önümdeki yemeklere baktım.

Pekâla oldukça iyiydi. Hatta her gün gelmemi sağlayacak kadar iyiydi. Umarım tatları da öyledir. Önce aşina olduğum çorbadan bir kepçe doldurdum. En sevdiğim çorba mercimek çorbasıydı. İlk kez istediğim şeyi önümde bulmuştum.

Bir kepçe de yemek koyup salatalığı tamamladıktan sonra sıradan çıktım. Pek yiyen birisi değildim, teyzemin en çok yakındığı şeylerden birisi de benim zayıflığımdı.

Bunu umursamıyordum açıkcası. Çok yemiyordum fakat sağlıksız da değildim. Sadece biraz zayıftım o kadar.

"Formunu bu azlığa borçlusun sanırsam" önümde dikilen Miranda ve Jess'e oflayarak baktım.

Sadece bir gün. Bir gün bile beni rahat bıraksalar olmaz mıydı?

"Şükür görgüsüz değilim." İlk baştaki kelimemi anlamasalar da diğer cümleme oldukça sinirlenmişlerdi.

"Jess yemeğini al ve gel!" Yanımızdan geçen Black'e takıldı gözlerim. Bir saniye bile bakmadan geçip gitmişti.

Cidden anlamıyordum. Jess gibi lanet varlığa nasıl katlanıyorlardı?

Orada daha fazla beklemedim ve direkt Aisha'nın karşısına geçtim.

"Jess yine seninle uğraştı değil mi?" Çorbamı içmeye başladım.

"Yazık, benimle uğraşmayınca kendine gelemiyor." Diye cevap verdim. Gözüm onlara takıldı. Lee In, Miranda, Jess ve Black.

Birlikte herkesten ayrı tarafta oturuyordu.

"Defne'den sonra sana taktı kafayı." Aldığım çorbayı zorla yuttum. Öyle ki su içmek zorunda kalmıştım.

"Keşke Defne'yle birlikte bu okulda okusaydım." Yine ardın sıra gelen keşkeler.. Bu lafı sevmiyordum. Hep bir pişmanlık kelimesiydi çünkü bu. Hep insanı üzen, kahreden bir kelimeydi bu.

Ama yine diyecektim.

Keşke onun hep yanında olsaydım, teyzemler bu okulda okumamı söylediğinde kabul etseydim. Çünkü para elbet bir şekilde yine geri gelirdi fakat can... O asla gittiği yerden bir daha dönmezdi.

Küllere Boyanmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin