|| İntihar ||'You gotta speak up, you gotta shout out
And know that right here, right now
You can be beautiful, wonderful
Anything you wanna be
Little me'Kulağımdan çekilen kulaklıkla yerimde sıçradım. İşte şimdi sonum gelmişti. Bayan Peregrit bana öfkeyle bakıyordu. Bu katlanamadığı şeylerden birisiydi. Ya dersi dinlerdin ya da defolup giderdin. İlkesi buydu.
"Mina Oz derhal müdirenin odasına!" İsmimin telaffuz edilişi hep gülmeme sebep oluyordu. Bayan Peregrit bir türlü teleffuz edemiyordu.
Evet duyduğunuz üzere ben Mina Oz.
Ne yazık ki o haylaz öğrenciydim. Hiçbir şeyi umursamaz, daima kafamın dikine giderdim. Amacım bu lanet okuldan bir an evvel kurtulmaktı.
Lise 3. Sınıftım. İngiltere'nin Manchester şehrinde pis bir devlet okulunda okuyordum. Buradan gerçekten nefret ediyordum.
Önüme düşen saçımı geriye attım. Evet nefret ettiğim bir başka hususta buydu. Kapalıydım fakat okul buna müsaade etmediği için zorunlu saçımı açıyordum.
Gerçekten bu okulu sevmeme nedenlerim gün geçtikçe daha çok artıyordu.
Yavaşça yerimden kalkıp sınıfın bana bakışlarını aldırmadan kapıyı açıp çıktım. 'Sonunda' der gibi derin bir nefes bıraktım.
Asıl senaryo şimdi başlıyordu. Bayan Peregrit'ten daha katı birisi varsa o da müdiremizdi. Ama onların bu şekil disiplinli olmaları ne yazık ki bu okulun pisliğini ört bas etmiyordu.
Kendime çeki düzen verip yavaşça kapıyı tıklattım ve 'gir' komutunu duyduktan sonra kapıyı araladım. Göz ucuyla etrafıma bakındığımda sinirli bir adet müdire hiçte bana yardımcı olmuyordu.
Şaşırmış mıydı? Kesinlikle hayır.
Her gün mutlaka buraya uğramadan geçmiyordum. Bir nevi rutin olmuştu benim için.
"Karşıma geç Mina." Sesi 'şimdi sen göreceksin' der gibiydi. Dediğini anında yaptım. O hariç gözlerimle her tarafı süzüyordum.
"Yine ne kabahat işledin?" Bana bakmıyordu, önündeki kağıtlarla ilgileniyordu.
"Bayan Peregrit'in dersinde müzik dinliyordum." Yalan yoktu, gayet dürüst ve basitti. Er geç bunlar ağzımdan çıkacaktı.
Kağıtları bıraktı ve başını kaldırdı.
"Biliyor musun Mina, bu okulda verebileceğim tüm cezaları verdim sana. Ne yazık ki seni hiçbirisi durdurmuyor. Yarın derhâl anneni ve babanı buraya bekliyorum."
O an yutkunamadım. İşte bu hiç beklediğim bir şey değildi.
"Efendim üzgünüm, bir daha olmayacak. Lütfen bu kez iki kat ceza verin." İstediği şeyden vazgeçsin benim için yeterdi. Bu imkansızdı ve imkansızı başaramazdım.
"Benim söylediklerim gayet açık Mina! Yarın annen ve baban burada olacak!"
"Annem ve babam gelemez. Onlar öldü." Sona doğru kısılan sesim şu an hiç yardımcı olmuyordu. Aslında onlarla hatırlayabileceğim anım yoktu. Ben iki yaşımdayken kaybetmiştim çünkü onları.
Daha sonra ise İngiltere'deki teyzem beni yanına almıştı. Senelerdir onlarla yaşıyordum. Beni teyzem büyütmüştü. Onlarla mutluydum. Eniştem bana baba olmuş teyzem ise anne. Ha bir de çok mu çok sevdiğim kuzenim Defne vardı. İkimiz de aynı yaştaydık ama o benden 3 ay büyüktü. Bununla çok övünürdü.
O Manchester'ın ünlü koleji Kardon'da okuyordu. Teyzemler beni de oraya yazdırmak istemişlerdi fakat bana baktıkları yetmiyormuş gibi bir de boş yere tonlarca para harcatamazdım. Zaten eniştem çok çalışıyordu, öyle ki günlerce eve gelmediği zamanlar oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllere Boyanmak
Teen FictionBu ben değildim, biliyordum fakat kurallar artık değişmişti. Ortada dönen bir oyun vardı ve kartlar bana uzatılmıştı. Hepsinin üzerinde resimleriyle birlikte isimleri yazıyordu. Önüme atılan diğer bir kanlı kartta ise Defne'nin adı vardı. Hepsini ya...