3|| Mina...

34 5 0
                                    


|| Mina... ||

Karşı taraftan gözlerini çeken ilk ben olmuştum. Hâlâ bana baktığına emindim. Muhtemelen böyle birinin burada ne işi var diye içinde sorguluyordu. Umursamadım.

Ayrıca o nasıl bir insandı ki devasa okulun penceresinden sınıfa giriyordu?

"Lee In artık geç kalmamaya mı çalışsan?" O itici kız yine konuşmuştu. Umursamasam bile kulağım oradaydı.

Demek adı Lee In'di. Sanırım Kore'liydi.

"Bu bir karakteristik özellik Jess, üzgünüm onu değiştiremem." Göz ucuyla baktığımda ikisinin de buna güldüğünü fark ettim.

Sınıfın popülerleri bunlardı anlaşılan. Defne bana sınıfından ve arkadaşlarından hiç bahsetmezdi. Her zaman bir şekilde beni geçiştirirdi. O yüzden kim nasıl, ne şekil bilmiyordum.

Gözlerim hâlâ onların üzerinde olmuş olacak ki Lee In' nin gözleri tekrar benimkileriyle buluşmuştu. Sanki bir suç işlemişim gibi göz kapaklarımı bir iki kere kırpıp anında sıraya döndürdüm. Adım sesleri duyunca dönüp bakmadım. Yanıma geliyorlardı. O itici Jess ile birlikte.

"Ah tanıştırayım bu ezik Defnemizin ezik kuzeni, ah neydi adın tatlım?"

Allah'ım çok büyük bir imtihandan geçiyorum biliyorum, sen bana yardımcı ol. Şeytana uymamak için kendimi zor tutuyorum Allah'ım.

"Birincisi Defne'nin adını bir daha ağzına alma. İkincisi adımı bildiğin hâlde inadıma söylememen kendi karaktersizliğinin acizliği sanırsam." Pekâla fiziksel temas olmaması sözlü temasta olmayacağı anlamına gelmezdi.

Sınıf tekrar bize dönmüştü. Kafamı kaldırıp başımda dikilen diğer insana baktım. Ama bakmamla gözlerimi tekrar önüme döndürmem bir olmuştu.

"Lee In" diye önüme uzatılan ele baktım. Ne yani benimle mi tanışmak istiyordu?

Önce uzattığı eline sonra tekrar ona baktım. Uzattığı eline karşılık vermeyerek konuştum.

"Mina." İkisine de bakmadım. İçimden bir ses onun da temiz olmadığını söylüyordu çünkü.

Bu yaptığıma bozulmuş olacak ki elini sıkıp önümden çekti. Sanırım Jess yanımızdan ayrılmıştı
çünkü onun iğrenç gölgesi sıramda belirmiyordu.

"Mina..." diye usulca fısıldadı. Ses tonu ürkütücüydü. Her ne kadar bakmak istesem de ona bakmadım. Yavaşça adımlarını hareketlendirdi ve yanımdan ayrıldı.

Ürkütmeye mi çalışıyordu bilmiyorum ama bir saniyeliğine de olsa bunu başarmıştı.

Ama ben Defne değildim, ne onlardan korkuyordum ne de yapacaklarından. Çünkü burada bekleyen taraf değil, harekete geçen taraf olacaktım.

Ders başlayalı yaklaşık yarım saat olmuştu fakat bana şu an yarım gün gibi gelmişti. Yan tarafımda oluşan karıncalanma hissi birinin beni izlediğinin göstergesiydi.

Buna daha fazla dayanamadım ve yana döndüm. Tekrar onunla göz göze geldim. O beni mi izliyordu? Allah aşkına bu şekilde mi korkutmaya çalışıyordu?

Peki ya Defne, Defne'ye de mi aynısını yapıyordu? Özellikle Defne bu köşede otururken?

Aklıma gelen bu sinir bozucu durumla tekrar ona döndüm. Hâlâ bana bakıyordu. Benim baktığımı bile bile bana bakıyordu.

"Arsız" dedim kendime fısıldar şekilde. Bunu Türkçe söylediğim için kimse ne dediğime dönüp bakmamıştı.

Tekrar saatime baktım. Az evvel ki durumdan sadece beş dakika geçmişti. Sadece beş dakika!!

Küllere Boyanmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin