1. Meow

85 27 41
                                    

🎵Phobia (Kim Seungmin)🎵

~~~
Buraya tarih atabilirsiniz
~~~

Minho

Han Nehri'nin karşısındaki çimenliklerde piknik yapıyorduk. Hafiften bana yanaştı.
"Birlikte tatile çıkalım." dedi birden.
Farkında bile olmadan yüzümü butuşturmuştum.
"Nereden çıktı bu şimdi?" dedim.

Uzun kumral saçlarını geriye doğru savurdu. Saçları, parlak güneş ışığında ışıldadı. "Birlikte hiç tatile çıkmadık."  uzanıp ellerimi tuttu ve başını yana eğip flört eder gibi gülümsedi.
"Bir yıldır çıkıyoruz, artık bir tatile çıksak güzel olur. Haklı değil miyim sence de? Ha?"

Onunla tatile çıkmak mı?
Hayır, almayayım. Bu kızı iki yıldır tanıyordum ve bir yıldır da onunla çıkıyordum ama nedense onu sevdiğimi hissetmiyordum. Hatta bazen sinirimi bozuyordu.

Ellerimi kendime çektim ve duruşumu dikleştirdim. "İşlerim var. Senin de var. Tatil için ikimizin de zamanı yok."
Güzel gülüşü bir çiçek gibi soldu. Dudaklarını büktü ve hafifçe başını öne eğdi. "İzin alabilirdik..."
"Yaz tatiline kadar bekle. O zaman belki çıkarız " dedim onu ikna etmek için.
"Hep böyle yapıyorsun, Minho." dedi. "Yalan söylüyorsun."
Haklıydı. Anlaşılan beni iyi tanıyordu.
"Üstelik evimde üç kedi var. Biliyorsun. Onlara kim bakacak. Onları hayatta burada bırakamam."
"Bir bakıcı tut o halde." dedi. Sanki bahanelerime verecek cevapları daha önceden düşünmüş gibi hızlıca cevap veriyordu.
"Asla." dedim net bir şekilde. "Çocuklarımı bir yabancının eline bırakırım mı sanıyorsun. Saçmalık!"
"Onlar kedi, Minho. Gittiğini fark edecek beyinleri bile yok."
"Bunu nasıl söylersin?! Onlar çok zeki kediler." dedim hayretle.
İç çekti. "Kedilerini benden çok seviyor gibisin." dedi kaslarını çatıp.
Eh, yine haklıydı işte.
"Eunmi, farkında mısın bilmem ama saçmalamaya başladın yine." dedim.
"O halde bir kedi bakıcısı bul. Merak etme, kimse kedilerini kaçırmaz. Fazla endişe ediyorsun."

İç çekerken gözlerimi devirdim. Bu kızla neden hala birlikteydim ben? Bilmiyorum. Sadece ondan ayrılmak zor geliyordu. Onun bir bakışı vardı, bu bakış insanın içini delip geçerdi. Sanırım onun düşmanı olmaktan korkar hale gelmiştim. Acınacak bir duruma düşmüştüm. Yinede bana fazla bir zararı yoktu. Bu yüzden bu ilişkiyi yürütmeyi seçtim.

"Pekâlâ, bir kedi bakıcısı bulacağım." dedim homurdanır gibi.
Heyecanla ellerini çırptı ve güzelce gülümsedi. Boynuma sarılıp beni öptü. "Japonya'ya gitmeye ne dersin?" diye sordu.
"Japonya mı? Yurtdışı mı?" yüzümü iyice buruşturdum.
"Yüzünü bu şekilde buruşturma, gerçekten çirkin görünüyorsun." dedi gülerek.
Yüzümü daha da buruşturdum.
"Jaju adasına falan gideriz sanmıştım." dedim. "Japonya gerçekten uzak."
"Jeju mu? Saçmalama. Düzgün bir tatil yapalım." dedi kaslarını bir kez daha çatarak.
"Bütçem uymuyor, üzgünüm." diye yalan söyledim. Ancak bana hızlı bir cevap daha verdi.
"Annemle konuşurum. O ayarlar."

Sonuç itibariyle beş gün sonrası için Japonya'ya gidiş biletlerini almıştık. Bedavaya Japonya'da tatil yapacaktım. Kızı parası için kullanıyormuşum gibi hissettirmişti... Ama bunu kendisi istemişti. Benim suçum yoktu.

Kedilerim için güvenilir bir bakıcı bulmam da şarttı. İnternet sitelerinde saatlerce gezinip düzgün ve ucuz bir bakıcı aramıştım. Neredeyse tüm bakıcılar kadındı, Eunmi kıskancın tekiydi ve evime bir kadının bakıcı olarak bile girmesine izin vermezdi. Bu yüzden filtre kısmından erkek bakıcıyı işaretledim. Sadece üç bakıcı vardı.

En üsttekine tıkladım. Biyografisini açtım ve dikkatle incelemeye başladım.

19 yaşında.
Konservatuar okuyor.
Köpek bakıcılığı yapmış ancak kedilerle tecrübesi yok.
Kendine harçlık edinmek için çabalayan bir serseri.

İkinci profile tıkladım.

39 yaşında.
7 kedisi var.
İnşaat işçisi.
Ailesini geçindirmek için paraya ihtiyacı olan pis bir herif.

Güven vermiyordu.

Üçüncü profile tıkladım.

21 yaşında.
Veteriner.
Borçlarını kapamak için ek işte çalışıyor. Ev işlerinde iyi ve tecrübeli.

Bu harikaydı işte!

Ekranda yazan telefon numarasını telefonuma girdim ve hevesle aradım. Yaklaşık 5 ila 6 kez çaldıktan sonra açtı.

"Kimsiniz?"
"Merhaba. Kedi bakıcılığı için aramıştı-"
"Nereden arıyorsunuz?" diye sorarak lafımı böldü.
"Seul." diye yanıtladım.
"Şuanda Seul'de değilim. Üzgünüm. Ancak iki haftaya döneceğim."

Ben beş gün içinde Japonya'ya gidecektim. İki hafta çok uzun bir süreydi.
"Daha erken gelme ihtimaliniz yok mu?"
"Yok." dedi pat diye.
"Anladım. Bana pek uymuyor. İyi günler."

Telefonu kapadım ve derin bir iç çektim. 19 yaşındaki velet ve 39 yaşındaki pis herif arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. 39 yaşındaki adamın 7 kedisi vardı, tecrübeli olmalıydı. Bu yüzden onu aradım. Ancak telefon numarasının kullanılmadığını öğrendim.

"Pekâlâ, 19 yaşındaki serseri herife kaldık desene." diye mırıldandım kendi kendime.

Çocuğun profiline tıkladım. Siyahlar içinde bir rock yıldızına benziyordu. Kulaklarında piercing vardı ve boynunda kocaman siyah bir ejderha dövmesi vardı. Saçları uzamış ve kıvır kıvır bukleler halinde yanlara doğru kıvrılmıştı. Boynunda ise en az 4 adet zincir kolye vardı. Güvenilir bir tipe banzemiyordu. Sarhoş olup kaldırımın ortasına sızıp kalan tiplere benziyordu aynı.

Telefonumu alıp bir kez daha 39 yaşındaki adamın telefon numarasını dikkatlice girdim ve aradım.
"Bu telefon numarası şuanda kullanılmamaktadır. Lütfen numarayı kontro-"
Telefonu kapatıp sabır diler gibi iç çektim. 19 yaşındaki ergen rock yıldızının numarasını girdim.

İlk çalışta aniden açtı.

"Kimsin?" dedi kalın bir sesle. Bir an için onun 19 yaşında olup olmadığını sorguladım. Tam bir serseri olduğu sesinen bile belliydi. Telefonun arkasından müzik sesleri geliyordu ve çocuk bunu bastırmak için bağıra bağıra konuşuyordu.
"Kedi bakıcılığı içi-"
"Ah, tamam anladım. Bu numaraya konum at. Ha bir de ne zaman için bakmamı istiyorsun?"

Çocuk bulunduğu yerden ayrılmış olmalı ki, müzik sesleri kesildi ve çocuğun sesi netleşti.

"Beş gün sonrası için. Bir haftalık onlara bakman gerekiyor."
"Kaç tane var ki?" dedi hayretle.
"Üç."
"Yuh! Tamam. Peki. Kaç para vereceksin? Baştan söyleyeyim 7 gün için en az 40.000 won isterim."
Niye bu kadar ucuzdu?
En az 70.000 won olması gerekirdi.
"Peki, 40.000 wonda anlaşalım." dedim tereddüt içinde.
"Tamam." dedi.
"İyi günler."
"Sana daaa."
Bu herif iyi değildi. Bu herife güvenemezdim... Ama başka çarem yoktu. O çocuğa güvenmek zorundaydım.

AILUROPHILE | Minsung ARA VERİLDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin