🎵Propose (Dreamcatcher)🎵
Han Jisung
O gece orada uyuyamadım. Sorun, ne yatakta, ne de yastıktaydı. O yanımdayken gözüme uyku girmiyordu. Sürekli ona bakmak istiyordum. Onu görmek eski duygularımı canlandırmıştı. Ve bu canlanan duygular aynı eskiden olduğu gibi oldukça güçlüydü.
Bu duygular yüzünden gece boyunca yatakta dönüp durmuştum. Düşüncelerimin de ben rahat bıraktığı yoktu. Bazen aklıma terbiyeszice düşünceler geliyordu. Elbette öyle bir şey yapmazdım. Ancak aklımdan çıkmıyorlardı bu düşünceler.
Yatakta doğruldum ve oturur pozisyona geçtim. Derin bir nefes aldım ve dişlerimi sıkıp öylece oturdum. Ara sıra göz ucuyla ona bakıyordum. Uzamış saçları yüzünü örtüyordu. Ben de onun yüzünü görebilmek için uzanıp saçlarını geriye attım. Elim değmişken biraz da saçlarını okşadım. Saçları nasılsa hala yumuşacıktı.
Onu koklamak istediğimde fazla mı abarttığımı düşündüm. Yine de kendime engel olamadım ve eğilip burnumu onun boynuna yaklaştırdım. Sabun kokuyordu. Yeni duş aldığından yalnızca sabun kokuyordu. Yinede daha fazla koklamak istedim. Hatta biraz da öpmek.Dilimi dudaklarımın arasından hafifçe çıkardığım sırada elleri heyecandan titredi. Dilim onun boynuna kısa bir an için değdiği anda hızla geri çekildim. Daha fazlasını yapamazdım. Bu taciz sayılırdı.
"Siktir." diye mırıldandım kendi kendime.Minho
Kalbim deli gibi hızlanmıştı. O anda yatakta doğrulup ona bunun daha fazlasını istediğimi söylemek istedim. Bu duyguyu hissetmeyeli epey zaman geçmişti. En son yaptığım seks para içindi. Ancak bundan pişmanlık duyunca bunu bir daha yapmamaya karar vermiştim. İğrenç bir şeydi. Kadın benden epey büyüktü, belki 40, belki 48 yaşındaydı. O zaman param 0'a vurmuştu. Ödenecek borçların vardı ve 40'larındaki bu kadın bana fazlasıyla iyi bir ödeme yapmıştı. O an için makul bir teklifti. O kadın sayesinde borçlarımı kapatabilmiştim.
Her neyse.
Han bana gerçek arzuyu hissettiriyordu. Kadınlardan bile alamadığım hazzı bana bu tuhaf adam veriyordu. Onunla ilk tanıştığım zamanlarda da bu böyleydi. O zaman eş cinsellik beni fena ürkütüyordu ancak şimdi bunu kabullenmiştim. Bu yüzden Han'la aramda bir şeylerin geçmesini arzularken en ufak bir utanç dahi duymuyordum. Belki de fakirliğin yanında getirdiği bir yüzsüzlüktü, bilmiyorum. Sadece onu istiyordum.Bu otel odasında küçük kızım olmasaydı muhtemelen şu anda Han'ı kucağıma almış olurdum. Yabancı olmamız umrumda değildi. Zamanla birbirimize alışırdık. Tanırdık birbirimizi. Birbirimizi tanıdığım zaman onu daha çok arzulayacağımı bir şekilde biliyordum. Tuhaf bir şekilde bana o güveni veriyordu. Tanıdık hissettiren bir yabancıydı o. Bu kulağa mantıksız gelen cümle eminim herkese rastgele sıralanmış kelimelerden ibaret gibi gelirdi. Ancak bu cümle benim duygularımı özetlemek için en makul cümleydi.
"Tanıdık hissettiren bir yabancı"
Han benim için buydu.Han Jisung
Yıllık tek tatil hakkımı kullandığım için iyice dinlenmek istiyordu. Sabah 5'e doğru uykuya dalmıştım ancak şimdi de Minho'nun kızı Jisung birden hastalanmıştı. Minho onunla ilgilenirken kız ağlıyor ve susmuyordu. Minho onu susturmak için çabalamıyordu bile. Ona kızını susturmasını söyleyemezdim, bu yüzden yatakta uzanırken yorganı başımın üzerine kadar çekip sesi az çok bastırdım.
"Baba burnumda yara çıktı sanırım, çok acıyor!" diye sızlandı Jisung.
Minho ise sadece "Tamam." dedi.
"Baba.." dedi kız yüksek sesle. "Yara ne zaman geçer?"
"Bilmiyorum, Jisung." dedi Minho bitkin bir ses tonuyla.
"Ama baba... ne zaman geçecek?" diye tekrar sordu kız.
Yorganın altında gözlerimi devirdim. Pekâlâ itiraf ediyorum çocuklardan nefret ederdim. Katlanılamaz varlıklar olduklarını düşünüyorum. Asla susmazlar ve her ne kadar farkında olmasalar bile oldukça aşağılayıcı konuşurlar. Evet. Çocukların bakışları ise bayağı ürkütücü bence. Sanırım çocuklara fobim var.
"Tanrı aşkına, bilmiyorum Jisung!" diye bağırdı Minho. Sesi oldukça kalın ve öfkeli çıkıyordu. Ürkütücüydü. Kız ağlamaya başladı. Minho ise derin bir iç çekti. Uzun zaman bu küçük çocukla ilgileniyor olmalıydı, bıkmış olması neredeyse normaldi.Kızının ağladığını gören Minho bu sefer de "Üzgünüm. Ağlama artık." dedi sakin ve tatlı bir sesle.
Kız ağlamaya devam etti. Minho'nun ayağa kalktığını ve benim yattığım çift kişilik yatağa yaklaştığını duydum. "Uyanık mısın?" diye sordu.
"Tabi ki." diye mırıldandım.
"Şey..." diye başladı ancak duraksadı ve yatağın diğer köşesine oturdu. Başımı yorganın altından çıkarıp ona döndüm ve sorar gibi baktım.
"Hım?"
"Senden biraz..." zar zor yutkundu ve cümlesini en nihayetinde tamamladı. "Senden biraz para borç alabilir miyim?...İlaç için."
Doğrulup oturur pozisyona geldim. "Tabii." dedim ve ekledim. "Borç olarak görme."
Yanımdaki komidinde duran çantamdan bir miktar para çıkarıp uzattım. "Bu yeterli mi?" diye sordum.
"Tabii." dedi ve parayı iki eliyle tutarak aldı. "Sağol. Geri ödeyeceğim." dedi.Kızını da yanına alıp bir eczaneye kadar gittiler. Ben de bu sırada sessizliği fırsat edinip biraz olsun uyudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AILUROPHILE | Minsung ARA VERİLDİ
RomansaAilurophile* kedileri fazlasıyla seven bireylere denir. Sevgilisiyle Japonya'ya tatile giden Minho, üç kedisine bakması için genç bir bakıcı tutar. Ancak bu bakıcıya güveni yokur. Bu yüzden tatile gitmeden, ve sevdiği üç kedisini bu tuhaf adama bıra...