12. Bölüm: Kelid Aynası

92 14 0
                                    

11. bölümü okumayı unutmayın.🤍

17.04.1992

Gryffindor'un zaferi ve ilk sıraya yükselmesinin sevinci bütün bir hafta sürecek gibiydi. Harry kendisiyle gurur duyuyordu. Daha beş dakika dolmadan Snitch'i havada kapmış ve durmadan Hufflepuff'a penaltı veren Snape'e haddini bildirmişti. İçinde katıksız bir mutluluk ve sevinç vardı.

Tribünler, Harry'nin Snitch'i yakalamasıyla adeta yıkılmıştı. Herkes onu alkışlıyor, ıslık çalıyor ve gurur verici sözler söylüyordu. Bu Harry'nin asla ama asla unutamayacağı bir andı. Üstelik artık Hogwarts'takiler onu "Hayatta Kalan Çocuk" veya "Seçilmiş Kişi" olarak bilmeyeceklerdi. Hogwarts'taki en genç Arayıcı'ydı, Snitch'i beş dakika dolmadan yakalayabilmişti, takıma girmesiyle Gryffindor en üst sıraya yükselmişti.

Zafer sevinciyle herkes sahaya inmişti. Dumbledore bile. Ona "Kazanmana sevindim." demişti yaşlı adam. Gözlerinde bariz bir gurur vardı ve Harry bu gururu gördüğünde dilinin damağının kuruduğunu hissetmişti.

Gryffindor'un büyükleri onu omuzlarına almış, havaya zıplatmışlardı. Harry kahkahalarla gülerken kalabalığın içinde arkadaşlarını görünce daha da keyiflenmişti. Ron omzuna vurarak "Kazandık!" diye haykırmıştı. Hermione ona sarıldıktan sonra Jane de boynuna atlamış ve neredeyse ikisini yere düşme tehlikesiyle karşılaştırmıştı.

Şimdi ise Harry, güneş batmak üzereyken Nimbus İki Bin'ini bırakmak için süpürge deposuna doğru ilerliyordu. Hâlâ yüzünde yerini koruyan mutlu bir gülümseme vardı. Okula döndüğünde hemen babasına bir mektup yazacak ve onların da evlerinde sevinmesini sağlayacaktı.

Süpürge deposuna ulaştığında kapıyı açmak üzereyken arkasında bir hışırtı duydu. Başını çevirip temkinli gözlerle gerisine baktığında Jane'i gördü. "Burada ne arıyorsun?" diye sordu Harry süpürgesini depoya bırakırken.

"Yanına gelmek istedim." dedi Jane ellerini birleştirerek. "Fred ve George ortak salonda küçük bir kutlama hazırlıyorlar. Mutfaktan ne aşırabilirlerse onları getirecekler. Herkes senin gelmeni bekliyor."

Harry, Gryffindor ortak salonunda kendisini bekleyen onlarca insanın görüntüsünü ve yenilmeyi bekleyen atıştırmalıkları hayal ettiğinde kalbi küt küt atmaya başladı. Şüphesiz bugün hayatının en güzel günlerinden biriydi.

"Hadi gidelim öyleyse." dedi ve adım attı. Fakat Jane bir anda ona sarılarak olduğu yere çivilenmesine neden oldu. Harry'nin boşta kalan elleri Jane'in sırtına gitmek üzere hareketlenmişti fakat kızın sarılışında tuhaf bir şeyler vardı. Sahanın ortasında üzerine atlayıp neredeyse yere devirecek gibi dolu dolu bir sarılma değildi bu. Harry çözememişti.

"Annen hayatta olsaydı seninle gurur duyardı." Jane bu cümleyi fısıldadığında Harry adeta taş kesildiğini hissetti. "Sadece bunun için değil, nefes aldığın sürece yaptığın her şeyle gurur duyardı."

Harry'nin böğrüne bir öküz oturmuş gibiydi. Bu cümle onu mutsuz etmemişti, aksine iyi hissettirmişti ancak... Jane'in neden birden bire böyle bir şey söylediğini anlamamıştı. Elbette annesi Lily hayatta olsaydı onunla gurur duyardı. Hem de her anında.

"Jane..." Harry, nazikce Jane'in kollarından tutarak kızın yüzünü görebileceği şekilde kendisinden uzaklaştırdı. Tek kelime etmeden öylece kızın suratına baktı. Jane mutlu görünmüyordu. Hem de hiç. Hatta neredeyse ağlamak üzereydi. "Ne oldu Jane?"

"Bir şey olmadı," dedi Jane tek omzunu kaldırıp indirerek. Başını yana çevirip gözünün altını sildi sertçe. "Sadece söylemek istedim. Annen kesinlikle seninle gurur duyardı."

ENDLESS DREAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin