Meyhane kavramına çok aşina olmasam da sınırlarımı bilen biriydim. Aslında babam ve abim nerede , nasıl , ne kadar içmem gerektiğini; insanları masada kırmadan bir bardak ile masayı nasıl idare edebileceğimi anlatmışlardı. Aslında bu bilgiyi kullanma şansım hiç olmamıştı zira içki ile aram neredeyse hiç yoktu. Belki bir bardak bira ama sadece o kadar. Ama geldiğimiz mekanda ne içeceğimiz sorulmadan masa mezelerle donanmış ve bir 70 lik rakı buz kovası ile masaya gelmişti bile. Abim bize bakıp gülümseyerek bardaklara rakı ve buz koyarken babamın bana tembihlediklerini aklımda sıralıyordum. İlk bardaklar kalktı ve abim ile Aslan tek dikişte bardaklarını bitirirken ben sadece bir yudum almıştım. Bu gidiş rahatsız edici diye düşünürken devamı daha da rahatsız ediciydi. Zira abimin alkol eşiği en üst düzeyde olduğu için etkilenmezken Aslan onunla aşık atmaya çalışırken sarhoş olmuştu. Tabi bu arada masa 3 tane 70 lik rakıyı görmüş , mezeler dolup boşalırken ana yemek olarak da karışık ızgara ile masa donanmıştı. Aslan yarı baygın bir halde dirseğini masaya yaslayıp yüzünü de avucuna koyarak koparken abime kaşlarımı çatıp baktığımda bana omuz silkti ben de bir ya sabır çekip :" Hesabı iste kalkalım ve bunu sonra konuşacağız canım abim." dediğimde güldü ve:" He he gülüm altı ay sonraya belki." dedi ve hesabı istedi. Hesap yerine Kadriye hanımın iri bedeni masamızın yanında durdu. Gülümseyerek önce Aslan'a sonra da abimle bana yöneldi." Komutanım o kadar iyiliğinizin üzerine bir de hesap istemişsiniz alındım açıkçası."Abim Kadriye'nin lafı ile gülümseyerek:" İş başka dostluk başka Kadriye sultan. Sen dostluğunu vererek o hesabı kapattın bile." dediğinde Kadriye hanım başını sağa sola salladı." Yürü git Başer komutan burada senin paran geçmez hade."Aralarındaki tartışma uzarken ben bakışlarımı onlardan çekip Aslan'ın yorgun ve sarhoş yüzüne çevirdim. Aslan yakışıklı bir adamdı, kemikli keskin yüz hatları, dolgun dudakları, biçimli ağzı ve burnu ile kadın yahut erkek demeden karşısındakini etkileyecek yüzü sarhoşken bir çocuğun masumiyetine bürünüyordu. Bir sıkıntısı vardı ama bana anlatmayacağını bilmek için alim olmaya gerek yoktu. Kendi sınırları olan , o sınırları çok yakınları dışında esnetmeyen bu adamın ne kadar bana tezat olsa da yakın hissettirmesi garipti. Aslan'daki bakışlarımı abimin gür sesi ile çektim." Bu koca oğlanı eve taşımamız gerek gibi görünüyor. O yüzden ayaklan bakalım ufaklık." Derin bir iç çektim, hanemizdeki üç erkeğin en kısası olmak bana düşmüştü. Babam insanların kafasındaki bordo bereli imajına yakışan 192 cm lik boyu ve kalıplı yapısı ile bir devdi. Abim ise babamı da geçmiş ve 196 cm lik boyu ile ailemizin en heybetli olanı ünvanına sahipti. Ben de anneme çeken yapımın getirdiği 179 cm lik boyum ile annemden sonra en kısa üyeydim zira ablam sağ olsun 181 cm boyu ile beni son sıralara atmıştı. Genlerin cilvesi işte, annem en kısa üyemiz olsa da onu da boyu 177 cm idi ki bu da Türk standartları baz alındığında kısa sayılmıyordu. Ancak Aslan abim ve babam kadar olmasa da benden fazlasıyla iriydi. 185 cm ya da belki daha da uzun olan boyu, yapılı vücudunun sayesinde daha iri gösteriyordu. Ve biz - ne kadar abim bir çam yarması olsa da- bu devi eve kadar sağ salim götürmek zorundaydık. Ben kendimce hesaplamalar yaparken abimin gür sesi mekanda duyuldu." Kadriye, bir bakar mısın?" Kadriye abla hızla yanımıza geldiğinde abim cebinden arabanın anahtarını çıkardı." Kadriye sultan şu arabanın anahtarını al da kapıya getir. Şimdi bu ufak devi oraya kadar taşımayalım." Abimin sözleri Kadriye ablaya bir kahkaha attırırken abim kaşlarını çatmış başı ile " Haydi" hareketi yaptığında Kadriye abla dudaklarını birbirine bastırıp anahtarı kaptığı gibi mekanın kapısına fırladı. Bizde ayaklanıp ikimiz Aslan'ın koltuk altlarından girerek kaldırdık. Gerçi benim pek kaldırdığım söylenemezdi. Açıkçası boyum yüzünden sadece göğsüne gelen başımla belinden destek olmaya çalışıyordum. Kolumu Aslan'ın beline doladığımda Aslan beklemediğim bir hareket ile kolunu omzuma sarıp başını saçlarıma yaslayarak derin bir nefes çekti." Bir insan bu kadar güzel kokmamalı." dediğinde olduğum yerde dondum. Mekandaki gürültü ve sesinin kısıklığı nedeniyle bunu sadece ben duymuştum neyse ki. Bu kısacık an abimin Aslan'ı hareket ettirip yönlendirmesi ile son bulurken hareket etmeye başladık. İşte o zaman kendime geldiğimde Aslan'ın ağırlığının çoğunu abim aldığı için şükretmiştim. Adam boş bir iri değildi, hem uzun hemde kalıplı yapısı alkolün verdiği mayışmışlıkla bedeninin daha ağır olmasını sağlıyordu. Zorla arabanın arka koltuğuna Aslan'ı bindirdikten sonra Kadriye abla ile vedalaşmak için yanına gittim. Bana gülümseyerek:" Kuzum telefon numaranı ver de kaydedeyim. Buraları bilmiyorsun , bir sıkıntın olursa yardım ederim." dediğinde teşekkür edip telefonu alarak numaramı yazdım ve kaydettikten sonra çaldırdım. Çalan telefonumda beliren numarayı kaydettikten sonra vedalaşıp arabanın arka koltuğuna Aslan'nın yanına oturdum. Başını koltuğun başlığına yaslamış , kolu gözlerini kapatan Aslan'a bakarken kolunu hafif indirip baygın bakışlarını bana yöneltti." Midem bulanıyor, ... keşke abinin iyi içtiğini erken söyleseydin." Gülümserken bana hitaben " hepsi senin suçun" dediğinde anlamaz bir şekilde yüzüne odaklandım. Cevap beklemediği aşikar olsa da ben neden böyle söylediğini sormak istemiştim. Ama bu hali ile vereceği cevabı anlamayacağım aşikardı. Ben daha ne olduğunu anlamadan yana yatıp başını kucağıma koyması ile bu gün yaşayacağım şokların daha bitmediğini anlamış oldum. Ben şaşkın bir ifade ile öyle kalmışken abim araca binip kapıyı kapattığında kendime geldim. Abim dikiz aynasından bana bakışlarını gönderdikten sonra gülümseyerek:" Orada her şey yolunda mı Bayhan?" dediğinde sertçe yutkundum." Evet abi, sadece sızdı." Abim tek kelime etmeden aracı hareket ettirirken ben bu gece duyduklarımı ve yaşadıklarımı bir yere koymaya çalışıyordum........... Eve vardığımızda zor da olsa Aslan'ı eve taşımış , onun için ayırdığım odadaki yatağa ulaştırmayı başarmıştık. Aslan'nın ayakkabılarını girişte abim onu tutarken çıkarsam da odaya getirip yatağa bıraktığımız zaman bir süre duraksamıştım. Onu o rahatsız kıyafetler ile bırakmak istemesem de üzerini değiştirmek daha yeni yeni tanıdığım Aslan'ın özel alanına müdahale gibi geliyordu. Benim durduğumu gören abim yanıma gelip omzuma dokunarak:" Abim, üzerini değiştirmemiz belki garip kaçar ama en azından şu fazla ağırlıklardan kurtaralım delikanlıyı." dediğinde başımla onu onayladım. Abim Aslan'ı dikleştirdiğinde üzerindeki kazağı bir çırpıda çıkarıp yan taraftaki komidine koydum. Pantolonuna dokunmayıp kemerini ve çorabını çıkardıktan sonra onu yatağa geri bırakmıştık. Abim omzuma dokunup odadan çıktığında ben de Aslan'ın yataktan sarkan ayaklarını yatağa yerleştirip üzerine yorganı örttüm. Tam düzeltirken belime dolanan kolların beni yatağa çekmesi ile gözlerim kocaman açıldı. Yorganın bir ucu elimde , diğer elim Aslan'ın kolunda , yüzlerimiz ise neredeyse dip dibe garip bir pozisyonda iken nefes alamadığımı ve kalbimin deli gibi çarptığını hissettim. Durumu hemen fark edip kalkmak için hamle yaptığımda Aslan'ın gözlerini açıp gözlerime bakarak söyledikleri kafamı allak bullak eden bu günün son vuruşuydu." Bayhan, her şeyinle çok güzel olmasan olmaz mı?" Aslan'ın gözleri yavaşça kapanırken ben deli gibi çarpan kalbimin göğsüme yaptığı baskının getirdiği acı ile hızla yataktan doğruldum. Ve arkama bile bakmadan odadan ayrıldığımda kapattığım kapıya sırtımı yaslayıp elimi göğsüme bastırdım. Neler oluyordu diye sormak manasızdı ama cevabını bildiğim soruların beynimi kemirmeye başlaması hiç de hayra alamet değildi.

YOU ARE READING
SERBAZAN( GAY)
Ficção AdolescenteBayhan için hayat köyde yaşamaktı. Hiç bir zaman şehir ya da kariyer gibi kaygılarla dolmamıştı. Aslan ise hayatı boyunca şehrin karmaşasını kendine sığınak bilerek yaşayan kalın bir kabuğun arkasında bir yaşamını sürdürüyordu. Bu iki aykırı genç A...