"Şu kadar yolu yürüdük merkez burası mı gerçekten?" diye söylenmeye başlamıştı bile Memo. Hiçbir şeyden zaten memnun kalmıyordu ama 15 dakika yürüyüp sonrasında ufak, gösterişsiz bir merkezle karşılaşınca tabii morali bozulmuştu. "Oğlum burası sapanca, ne kadar büyük bir yer bekliyordun? Köy gibi bir yerdeyiz zaten." dedi Fırat. Ahmet onayladı, "Eğleneceğimiz hiçbir şey yok..."
Hakan omuz silkti, "Aşağı doğru yürürsek sahil çıkıyor, orası daha iyidir şimdi." dedi. Herkes onayladı. Sahil daha iyi bir fikir gibiydi. Şimdi de başlamıştık sahile yürümeye. Artık yorulmaya başlamıştım. Hakan yanımda yürüyordu. Diğer yanımdaysa Ahmet vardı. Fırat ve Memo bir şeyler konuşurken Batuhan onları dinliyordu.
"Sahilde yemek için çekirdek falan mı alsak?" dedi Ahmet. Hakan onayladı yine. "Siz gidin ben alırım bir şeyler."
"Yolu bilmiyoruz ki." dedi Memo. Batuhan atladı, "Ben biliyorum iki sene önce yine gelmiştik biz ailecek. Abim de biliyor, abim yetişir bize biz gidelim." dediğinde herkes kafasını salladı. Bense arada kalmıştım. Hakan'ı tanıyordum, her şeyden fazla fazla alırdı. Hem parasına yazıktı hem de kollarına. "Ben yardım ederim." dedim.
Hakan önden içeri girdi. Peşinden markete girdim.
"Niye geldin?" dedi. Beklemediğim bir soruydu. Memnun kalır diye düşünüyordum.
"Yardım etmek için."
"Ne konuda?" dedi cips reyonundan cipsleri kaparken.
"Taşımana ve ben ödeyeceğim." dedim. Güldü ama alaylı bir gülüştü. "Peki." dedi sadece. Ardından üç paket çekirdek aldı ve onları da bana uzattı. Niye market arabası almamıştık onu sorguluyordum. İçecek bir şeyler de aldı ve plastik bardakları da alıp kasaya geçti.
Elimi cüzdanıma attığım anda kolumu tuttu. Diğer eliyle cüzdanını çıkardı ve kartını uzattı. Temassızdan ödedi. Poşetlere geçirdi. Elinden zar zor da olsa bir poşeti alabilmiştim. Onda da cipsler vardı.
Marketten çıktık.
"Seni anlamak zor." dedim kendimi tutamayıp.
Bana dönmeden konuştu. "Ne konuda?" dedi.
"Bazen bana sulanıyorsun, bazen gıcıklık yapıyorsun, bazen buz gibi oluyorsun." dedim. Şu an tamamen buzdu. Bana döndü. Konuşmadı. Sonra tekrar önüne döndü ve konuşmaya başladı. "Kafamın içinde bin tane şey dönüyor seninle ilgili. O an dönenlere göre değişiyorum." dedi.
"Buz gibi olmana neden olacak düşünceler ne?" dedim.
"Karımı aldatmam." dedi.
Kaskatı kesildim.
Bir şey diyemedim.
"Ben onunla evlenmeyi istedim." dedi ve tekrar bana döndü. "Ama erkek olmasaydın seninle evlenirdim."
Güldüm sessizce. "Bipolar olabilir misin?" dedim. "Belki." dedi ve sağa döndü. Yolun sonunda sahil görünüyordu. "Naz hamile kalırsa ne olacak.." dedi kendi kendine. "Bir şey olacağı yok. Ben sadece eski halimize dönmek istiyorum. Abi kardeş olan halimize." dedim. Sessizce ilerlemeye devam etti.
"O zamanlarda da sana kardeş gözüyle bakmadım ben Muhammed." dedi sessizce.
"Sen bana romantik bir gözle de bakmadın ki." dedim ve gülüp ekledim, "Sen sadece beni sikmenin nasıl bir duygu olduğunu merak ediyordun."
İç çekti. "Öyle mi düşünüyorsun yani.." dedi.
Kafasını salladı. "Tamam." dedi sadece.
"Böyle düşünmeme neden olan sensin. Seni evlenmen için zorlayan bir ailen yoktu. Seni çocuk yapmak için de zorlayan bir ailen olmadı. Hayatında 19 yıldır varım ben senin. Evlenmeyi de çocuk yapmayı da sen seçtin. Beni seviyor olsan bunu yapmazdın üzgünüm."
Ben bunları söylerken biz sahile varmıştık.
İkimiz de konuyu kapattık.
Bizimkileri bir ağacın altında oturmuş görünce yanlarına ilerledik. Buranın sahili öyle kumluk falan değildi. Taşlıktı. Zaten göldü burası. Karşıda devamı görünüyordu Sakarya'nın. Yanlarına oturduk. "Ooo, aç aç aç." dedi Ahmet hevesle. Cipsleri açıyordu. Düz bir taşın üstüne dizdiler.
"Yanda ücretli sahil var kumluk orası da fena değilmiş." dedi Memo.
"Salak otelin o ücretli değil." dedi Batuhan.
Fırat güldü.
Hakan'la bense sessizce oturuyorduk.
Ona karşı ne hissettiğimi bilmiyordum. İlk başlarda kolayca ona laf sokuyor, istemediğimi belli ediyordum ama yan yana durduğumuz her dakika ona karşı hislerim değişiyor gibi hissediyordum. Ve bu da beni kendimden soğutuyordu. O evliydi.
"Şarkı mı açsak?" dedi Memo.
Batu hemen telefonunu bana uzattı. Onun telefonunu kullanıyorduk çünkü premiumu vardı. Silver Soul açmıştım. Şu an o şarkı gibi hissediyordum çünkü.
Hakan'a baktığımda göz göze geldik.
Ardından gözlerimizi kaçırdık.
Batuhan Memo'nun yanından kalktı ve benim yanıma oturdu. Koluma girdi. Fısıldadı "Ne oldu?" dedi. Kafamı salladım bir şey yok gibisinden. Kolumu sıktı, "Söyle." dedi. İç çektim. "Hiç." dedim sadece.
Beni kolumdan tutup çekiştirdi ve kaldırdı. "Biz biraz gezip geliyoruz." dedi benim adıma. Herkes şaşırmış olsa da bir şey denmedi. Kayalıklardan çıkıp yürüme yoluna geçtik. Sahilin ucuna doğru yürümeye başladık.
"Seninle kaç yıldır arkadaşız?" dedi.
"19" dedim.
"Peki bu zamana kadar neyi bana anlattın da sana yardımcı olmaya çalışmadım?" dedi, kırıldığını hissediyordum. "Bu senin çözebileceğin bir şey değil."
"Ben her şeyi çözebilirim." dedi hafifçe gülerek.
"Abim geldiğinden beri garipsin. Kavga mı ettiniz?"
Keşke dedim içimden. Keşke bu kadar basit bir şey olsaydı.
"O sana kızdıysa falan alttan al. Seni ne kadar sevdiğini herkes biliyor. Sen onun ikinci kardeşisin." dediğinde kendimi tutamadım ve hafifçe güldüm. Gülmeme şaşırdı. Bana bakmaya devam etti.
"Batuhan." dedim.
Bana bakmaya devam etti.
Bir şey demeden hafifçe sarıldım. Hemen bana geri sarıldı. Benden biraz kısaydı ve kolayca kollarımın arasına alabiliyordum. Biraz sonra ayrıldık. "Sen haklıymışsın." dedim gülümseyerek.
"Tabii, her zaman ama şu an hangi konuda haklıyım?" dedi.
"Her şeyi çözebildiğin konusunda." dedim. Gülümseyerek geri döndüm. "Hadi geri dönelim." dedim.
Şimdi diyceksiniz bu hakan ruh hastası mı bi öyle biböyle
olabilir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIPSTCIK ON MY TEETH -GAY-
RomanceBu kitapta bolca cinsel içerik, şiddet vardır. Ona göre okuyun duyarı başka yerde kasın.