BÖLÜM VIII: HEYECAN

129 3 0
                                    

 Siveretz Kalesi'ne vardıklarında saat gece yarısını çoktan geçmişti. Arseiyah, bitkin hissediyordu. Yine de Seyis Arme'nin, Yoseki'yi kalenin ahırına götürme teklifini reddetti. Yoseki'nin sakinliği, Arseiyah onu Arme'ye emanet edip arkasını döndüğü an biterdi. Bu gece kalacağı bölmeye onu kendisi yerleştirmeliydi. Öyle yaptı ve ahırdan Sivya ile birlikte ayrılmadan önce Yoseki'ye uslu durmasını tembihleyip burnunun üstünden bir öpücük kondurdu.


 İç kaleye girdiklerinde otuzlu yaşlarındaki bir hizmetçi kadın tarafından karşılandılar. Kadın, Mülazım Sivya ile genç kıza yan yana olan odalarına kadar eşlik etti.


 Arseiyah, handan epey uzak olduğu için kale hakkında pek bilgi sahibi değildi; ama bu kadar az sayıda kişinin burada görevlendirileceğini de düşünmemişti. Hizmetçi kadın "Buyurun odanız burası." deyinceye kadar geçtikleri yerlerde çok az sayıda kale çalışanının olduğunu fark etti. Bunun aksine Mareşal Hazretleri'nin birliği ise sistemli bir biçimde kalenin her yerine dağılmıştı. Arseiyah'ı şaşırtan bir başka şey onun için ayrılan oda olmuştu. Daha önce hiç bu kadar iyi bir odada kalmamıştı.


 Ondan önce Mülazım içeri girip dikkatlice odayı inceledi. Sonra nazik bir gülümseme ile artık dinlenebileceğini söyledi. Hizmetçi kadın onlar için sıcak su hazırlandığını, hanımefendilerin dilerse kullanabileceğini bildirdi. Arseiyah'ın hızlıca yıkanmaya ihtiyacı vardı. Sivya'nın gözetiminde hizmetçi, ihtiyacı olan her şeyi hazırladı. Arseiyah hamam odasına girince Sivya kapının önüne iki kadın askerini dikip, kısa bir görüşme yapmak için Mareşal Hazretleri'nin konakladığı dairenin yolunu tuttu.


 Nöbetçi askerin "Paşam, Mülazım Sivya huzurunuza çıkmak ister." sözüne "Gelsin!" cevabı alınınca Sivya saygıyla eşikten adımını attı. Ellerini arkaya bağlamış şekilde pencereden dışarıyı seyreden Mareşal Cevad, kısa bir süre sonra yüzünü mülazımına döndü.

 "En çok sana güvendiğim için seni seçtim. Majestelerinin özel davetlisini canın pahasına koruman gerektiğini söylememe gerek yok değil mi?"


 Sivya, imparatorluğun en seçkin askerlerinden oluşturulmuş bu özel birliğin her bir üyesinde olan heyecanın kumandanlarında da olduğunu sezdi. Bu birlik sadece bu özel görev için oluşturulmuştu. Sorgusuz sualsiz tüm emirleri harfiyen yerine getirecek en yetenekli askerler, kendi birliklerinden geçici olarak alınıp, bizzat Mareşal Cevad'ın başında olduğu bu birliğe kaydırılmıştı. Üstelik hem askeri görevlerde hem de devlet işlerinde kullanılan büyücüler de onlara eşlik ediyordu. Olağanüstü bir güvenlik önlemiydi bu. Öyle ki, aklını peynir ekmekle yememişse hiçbir iç ya da dış unsur yollarına çıkmaya cesaret edemezdi.


 Genç bir kızı Siveretz'den, Kökmira Sarayı'na götürmek için çağrılmaları hepsi için inanılmaz merak uyandıran bir olaydı; fakat hiçbiri kendi aralarında dahi bu konu hakkında tek kelime konuşmadı. Herkes kendince bir çıkarımda bulunsa da kimse varsayımlarını fısıltıyla dahi dile getirmedi ve görev bittikten sonra da getirmeyecekti. Onlar akıllara durgunluk verecek kadar İmparator'a ve Mareşallerine sıkı sıkıya bağlı, en özenle yetiştirilmiş olanlardı. Yine de tüm harika yetenekleri ve sadakatlerine rağmen bu askerler de netice olarak insanlardı ve tarihe geçecek bir durumda yer aldıklarının bilinciyle, profesyonelliklerine az da olsa ters düşen, tam olarak saklayamadıkları bir coşkuya kapılmışlardı.


 Konunun aslını bilen, hepsinden yetenekli, hepsinden tecrübeli ve hepsinin kumandanı olan Mareşal Hazretlerinin de heyecan belirtileri göstermesi Sivya'yı; mucizeymiş gibi gözüken varsayımının bile doğru olabileceği kanaatine vardırdı.

 "Hiçbir aksilikle karşılaşmayacaksınız Kumandanım."


 Cevad Paşa, yolculuk boyunca yakınlarında duracak büyücülerden tut, izleyecekleri güzergaha kadar birçok konuda Sivya'yı bilgilendirdi; fakat konuğun kimliğine dair hiçbir şey söylemedi. Ardından Sivya'ya Arseiyah'ın yanına dönmesi için izin verdi. O da Mareşal'i selamlayarak huzurundan ayrıldı. Genç kızın odasının kapısında nöbet tutan askerler, üstlerini selamladılar. Sivya, onlara kapının önünden ayrılmalarını emretti. Arseiyah'ın durumu yanlış anlayacağından korkuyordu. O bir esir ya da suçlu değildi. İmparatorun davetlisiydi. Sivya yanında olduğuna göre güvenliği için şimdi kapısında nöbetçi bulundurmaya gerek yoktu.


 Sivya odaya girdiğinde Arseiyah'ı uyumak yerine oturuyorken buldu. Oldukça yorgun görünmesine rağmen neden uyumadığını sordu.

 "Yatağınızı mı rahat bulmadınız, genç hanım? Eğer sizi rahatsız eden ya da ihtiyacınızın olduğu herhangi bir şey varsa lütfen çekinmeden bana söyleyin."

Arseiyah, hiçbir problemin olmadığını anlatırken Sivya elini uzatıp kızın saçlarının nemli olup olmadığını kontrol etti. Arseiyah bu beklenmedik davranış karşısında şaşkınlığa uğradı. Bu kadar üst düzey bir askerin onunla böyle ilgilenmesinden epey mahcubiyet duymuştu. Sivya ise daha önce de defalarca olduğu gibi içtenlikle gülümsedi.

 "Saçlarınız henüz tam kurumamış. Madem uykunuz kaçtı birer bardak süt eşliğinde ateşin karşısında oturalım mı?"

 Arseiyah'tan olur cevabını alınca Sivya iki bardak sıcak süt getirtti. İpek yün karışımı halının üzerinde yan yana oturup, ateşi izleyerek sütlerini içtiler. Sivya daha şimdiden kalbinin ısındığı bu tatlı kızla sohbet etmek, onu biraz olsun rahatlatmak istiyordu. Ama öğrenmemesi gereken ya da tam tersi Arseiyah'ın ondan duymaması lazım gelen konular olabilirdi. Bu yüzden güvenli olacağını düşündüğü bir mevzu olan kısrağıyla ilgili bir muhabbet başlattı. Arseiyah, Yoseki'nin bakımını nasıl sağladığını, ona her sabah yaptırdığı idmanları anlattı. Sivya da ona ilk atından bugüne tüm sahip olduğu atları ve her birinin kendine has türlü türlü huylarını anlattı. Saat ilerledi. Bardakları boşaldı ve nihayet Arseiyah'ın gözleri kapanmaya başladı.


Sivya kızın elindeki bardağı aldı ve artık uyuması gerektiğini söyledi. Arseiyah ikiletmeden büyük ve rahat yatağa yerleşti. Sivya yorganını düzelttiğinde Arseiyah yine çok utandı; ama bu sefer o da kendisine içtenlikle gülümseyen genç mülazıma, aynı şekilde karşılık verdi. Birbirlerine iyi geceler diledikten sonra Sivya odadan ayrıldı. Arseiyah ise kendini deliksiz geçen bir uykunun kollarında buldu.


 Yan odada Arseiyah günün geçip gitmiş olmasına minnettar, dün geceden daha rahat bir uyku çekiyor iken Mülazım Sivya, gri gözlerini tavana dikmiş içi içine sığmayan bir ruh haliyle yatağında uzanıyordu.

"Yüce Mevla'm, sen olmazları oldurtansın!" diyerek şükrünü geceye fısıldadıktan sonra nihayet o da gözlerini kapattı.


 Bu bölümün redaksiyonunu yapan Raxeria'ya (Insta kullanıcı adı @raxeriaslibrary) sonsuz teşekkürler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Bu bölümün redaksiyonunu yapan Raxeria'ya (Insta kullanıcı adı @raxeriaslibrary) sonsuz teşekkürler.

 Bölümü okuduktan sonra oy vermeyi ve olumlu/olumsuz görüşlerinizi benimle paylaşmayı lütfen unutmayın. Bana @hazen.kendineauthor instagram adresinden rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Roman ile ilgili tüm paylaşımlarım da instagram sayfamda mevcut. Saygı ve sevgilerimle.

Kışa Meydan Okuyan GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin