Teskana, Efi'nin yanına döndüğünde öncesinde kireç kesilmiş yüzünün, yeniden pembemsi tonlarına bürünmeye başladığını görmüştü. Hanımefendinin isteği, küçük kızı bir an önce halasının vefat ettiği bu evden çıkarmaktı. Bu yüzden "Efozia, annenle görüşüp iznini aldım. Dilersen birkaç gün seni idare edecek kadar eşyanı yanımıza alıp hemen hana gidebiliriz. Geri kalanları matemden sonra gelip alırız. Sen de mahalledeki tanıdıklarınla vedalaşma fırsatı bulmuş olursun." demişti.
Efi, içerisinden "Doğru ya, vedalaşma." diye geçirdi. "Eğer onlara doğru düzgün bir veda etmezsem beni buluncaya kadar tüm Siveretz'i ararlar. Özellikle de o aptal Ardan." Efi'nin yüzü hafiften kızardı. Bu garip çocuğu düşündüğü için kendine kızmıştı. Sonra kendini toparladı ve hanımefendiyi bekletmemek için, bu zamana kadar halasının evinde kaldığı odasından, birkaç parça eşyasını aldı.
Birlikte yola çıkmadan önce Efi, birkaç akraba ve komşu teyzeyle vedalaştı. Özellikle dün gece onunla birlikte kalan, Efi'nin yenge diye hitap ettiği orta yaşlardaki iyi kalpli kadın, kıza sımsıkı sarılmıştı. "Teskana'nın yanında güvende olacağına eminim. Ama bizlere ihtiyacın olursa hiç çekinmeden gel. Olur mu?" demişti. Efi'nin kalbi minnetle doldu. İçtenlikle teşekkür etti.
Son olarak annesini buldu. Belli ki evine dönmek için Efozia ile vedalaşmayı bekliyordu. Onun yerine kızını büyüten halasına karşı, son görevini tamamladığını düşünüyordu. O da diğer akrabalar gibi Efi'ye sarılmış; fakat kız bu kucaklaşmada hiçbir samimiyet bulamamıştı. Efi, buna üzülmedi. Annesi ondan vazgeçtikten bir süre sonra, o da annesinden hiçbir şey beklememeyi öğrenmişti. Ona anne olan büyük halaydı. Miri değil. Her zamanki gibi annesinin eteğine yapışmış, meraklı gözlerle onu inceleyen küçük kız kardeşinin başını okşadı ve ardından hanımefendiyle birlikte ömrünün sekiz yılını geçirdiği evden çıktı.
Beraber taş döşeli yolda yürürken Teskana'ya "Hanımefendi; çalışanınız Arseiyah, kılıç müsabakasını kazanan kız mı?" diye sormuştu. Teskana, hafifçe tebessüm etti. "Evet öyle. Demek onu sen de tanıyorsun." diye cevaplamıştı.
"Tanımıyorum. Çok zor bir müsabakayı kazandığı için, çocuklar ondan bahsediyorlardı. Ben de onlardan duydum." Ardından "Çok güçlü olmalı." diye ekledi.
"Öyle. Güçlü, çalışkan ve becerikli bir kız. Kazanması, ona kılıcı öğreten ustasını hiç şaşırtmadı."
Efi "Güçlü, çalışkan, becerikli bir de güzel. Ya bütün bu meziyetlere sahip olan kız, benim gibi pek de övünülecek tarafı olmayan birini, yanında istemezse? Hanımefendi, aynı odayı paylaşacağımızı söyledi. Anlaşamazsak ne yapacağım?" diye düşünmüştü. Hana varıncaya kadar eğer yeni oda arkadaşı onu istemezse ne yapabileceğine dair kafa yordu.
"Sonuçta biraz kibirli olmak onun hakkı. Eğer beni terslerse, alttan alırım. Fazla konuşup başını şişirmem. Ondan fazla çalışmamı isterse, benden kıdemli olduğu için lafını dinlerim. İşine yarayan, zararsız bir varlık olursam gitmemi istemez. Ben de handa kalabilirim. Hem hanımefendi, halamın ricasını kabul etti. Aramızda ufak bir anlaşmazlık olsa da hemen bana git demez."
Teskana'nın "İşte geldik Efozia." demesiyle düşüncelerinden sıyrılmıştı. Bu hanı daha önce görmemiş değildi; ama ilk defa dikkatle inceledi. Açık renkte kesme taşlardan yapılmış, pek fazla süslemeye sahip olmasa da oldukça temiz ve samimi görünen orta büyüklükte bir binaydı. Dış cepheyi yer yer sarmaşıklar kaplamıştı. Duvarlarının arkasındaki küçük bahçesinden ise bu güzel bahar gününde Efi'nin burnuna, başta hanımeli olmak üzere güzel çiçek kokuları geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kışa Meydan Okuyan Gül
FantasíaHiç kimse üzerine kara bulutların çöktüğü, dünyadaki cennet olarak görülen bu görkemli imparatorluğun başına onun geçeceğini hayal edemezdi. Arseiyah, başkente uzak bir vilayette yaşayan kimsesiz bir genç kızdı. Ne damarlarındaki kan, ne de ona ba...