Selamsu askolar iyi okumalarAz önce açtığım kasanın içine düştüm ve kapı birden üzerime kapandı. "Furkaaan lan it, napıyosun amına koyayım." Diyerek haykırmaya başladım. Bende klostrofobi olduğunu bile bile bunu yapması iyice sinirlenmeme sebep olmuştu.
"Böyle bağırmaya devam edersen havasızlıktan bayılırsın." Duyduğum ses tonuyla duraksadım. Furkanın sesi tiz ve inceydi. Bu ses çok kalın ve toktu. Muhtemelen evin sahibi olmalıydı. Eğer hapse girersem hayatım mahvolurdu. Bu gerçek on kat daha fazla gerilmeme sebep olmuştu. Kasanın içinde sus pus otururken ne yapacağımı bilmiyordum. Bizimkiler hangi cehennemdeydi.
Yaklaşık 5 dakikanın sonunda debelenmeyi kestim. Burdan çıkmam mümkün değildi. Nefes alamadığım için gözlerim yavaş yavaş kapandı ve kendimi derin bi uykuya bıraktım...
2 saat sonra
Duyduğum klasik müzik sesi kulaklarımı tırmalarken kolumda hissettiğim sızıyla gözlerimi araladım. Gözümdeki siyah kumaş yüzünden etrafı tam olarak göremiyordum. Kumaştan gözüme yansıyan beyaz ışık gözlerimi acıtıyordu.
Gözümdeki kumaş aniden yukarı doğru çekilince içinde bulunduğum odanın beyazlığı yüzünden gözlerimde hissettiğim yanmayla sımsıkı kapattım gözlerimi.
"Demek uyandın."
Birkaç saniye sonra gözlerimi ışığa alıştırmak için yavaş yavaş araladım.
"İstatistiklere ve benim deneyimlerime göre insanlar uzun süre karanlıkta kalıp, ardından beyaz ışığı görünce deliriyorlarmış." Söylediği kelimelerle kafamı yukarı kaldırdım ve tam olarak gözlerinin içine baktım...
"Tamam bakma öyle, sadece şakaydı. Seni delirtmek gibi bi planım yok, zaten kendin delireceksin." Diye fısıldadı. Boş bakışları ve korkunç ifadesini gördükçe altıma sıçmamak için zor duruyordum. Ona olan korku dolu bakışlarımı çok dikkatli şekilde izlemeye başladı. Ardından koca bi kahkaha patlattı.
Ellerindeki kırmızı eldivenlerle yüzünü ovuşturdu ve bişeyler mırıldanarak masada duran telefonuna doğru ilerledi. Farklı bi klasik müzik açmıştı.
Bulunduğum oda baştan aşağı bembeyazdı. Doktorlarda bulunan muayene koltuğuna kelepçelenmiş haldeydim ve kolumdaki iğne, içi sarı sıvıyla dolu bi seruma bağlıydı.
Tam kafamın üzerinde ise hala kör olmamak için uğraş verdiğim, ameliyathanelerde kullanılan beyaz ışık asılıydı.Karşımda duran adamı incelemeye başladım. Uzun bacaklarını saran siyah kumaş pantolonu ve beyaz gömleğinin üzerine bağlamış olduğu şeffaf önlük onu tam bir psikopat gibi gösteriyordu.
Boyu kısmen benimle aynıydı ama
deviremeyeceğim kadar yapılı ve iriydi. Kemikli bir yüzü ve kirli sakalları vardı.Onu incelediğimi hisseder gibi aniden kafasını bana çevirip göz kırptı. Masanın kenarında duran sigara paketinden bir dal çıkartıp yaktı. Dumanı içine çekerken dikkatlice beni izliyordu. Gözleri vücudumun her tarafında dolaşıyordu. Sanki kendi kafasında işlem yapıyor gibi mırıldanmaya başladı. Sus pus olmuş şekilde onu izlemeye devam ettim. Burdan acilen kaçmam gerekti.
"Sen burnuna herhangi bi işlem yaptırdın mı daha önce." Eline aldığı neşter ve siyah kalemle üzerime doğru gelmeye başladı.
"H-hayır. Bana ne yapacaksın." Dedim fısıldayarak...
Üzerime eğildi ve alnımın ortasına minik bir öpücük kondurdu ardından saçlarımı okşadı.
"Seni çok güzel yapıcam ama şimdi değil."
O hala saçlarımı okşarken cebinde gördüğüm parlaklıkla gözlerim ışıldadı. Kelepçenin anahtarını cebine koymuştu aptal. Çaktırmadan yavaş hareketlerle cebinden çıkarttım ve avucuma sakladım.
" Sen şimdi dinlen, birazdan gelicem umarım açsındır." Dedi ve el sallayarak odadan dışarı çıktı.
Bu orospu çocuğunun evine en başında girmemeliydim. Hislerim her zaman doğru çıkardı. Serum enerjimi yerine getirmişti. Yattığım yerden doğruldum ve biraz uğraşmanın sonunda kelepçeleri çözdüm. Şimdi sırada kaçmak vardı. Bizimkilere bunu çok pis ödetecektim.
Gri kapı kulpunu tuttum ve aşağı indirdim koridoru kolaçan ettim sanırım gelen giden yoktu. Evin hangi bölümünde olduğumu bile bilmiyordum.
Burayı daha önce görmemiştim. Koridor boyunca camlarında tel korkuluk olan kapılar vardı ve hepsinin içi ameliyathane gibiydi. Nereye düşmüştüm ben böyle...
Hızlı adımlarla gördüğüm merdivene doğru koştum. Etrafta hiçbir ses seda yoktu. Nihayet merdivenler bittiğinde gördüğüm kahverengi kapıyla gülümsedim. Kapı aralıktı ve içeriden gün ışığını görebiliyordum. Saat sabahın kaçıydı acaba. Gördüğüm gün ışığı çıkışa yaklaştığımı gösterdiği için heyecanla yürümeye devam ettim yakalanmamam lazımdı.
Kimsenin olmadığını görünce evin dış kapısını açtım ve hızla koşmaya başladım biraz koştuktan sonra yolda gördüğüm siyah mercedes marka arabanın önüne atladım. Camları filmli olduğu için hiçbir şey gözükmüyordu. Araba durduğu gibi yan koltuğa bindim.
"Abi hızlı ol çabuk sür kaçırdılar beni." Diyerek derdimi anlatmaya çalıştım. Direksiyonda duran siyah takım elbiseli kravatlı adam bana baktı.
"Sakin olun Asrın bey. Çok korkmuş gözüküyorsunuz."
" Sen benim adımı nerden biliyosun." Diye tereddütle konuştum. Adam dikiz aynasından arka koltuğa bakıp kafasını salladı. Arkamı döndüğümde Cengizin gülen suratıyla karşılaştım. Eliyle ağızını kapatmış gülmemeye çalışıyordu. Şoke olmuş ifademe daha fazla dayanamadı ve kahkahayı patlattı ardından şoförü de gülmeye başladı.
"Bidaha kendini yorma bence. Sadece asla kaçamayacağını görmeni istedim. Sence ben izin vermesem bu malikaneden elini kolunu sallayarak çıkabilir miydin. Her yerde adamlarım var. Şimdi Asrıncım evimize gidiyoruz."
Arkadasaklae bu Cengonun Barkınla bi baglantisi olabilir mi acabaa ikisi de deli amk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET (GAY)
FanfictionArkadaşlarıyla birlikte hırsızlık yapmak için girdiği estetik cerrahının evinde esarete kapılan Asrının hikayesi