~Keyifli okumalar~
Sabah vücudumun ağrısıyla yavaşça gözlerimi araladım. Yumuşak bir yatakta yatıyordum. Başımı yana çevirince Andrew'i gördüm. Yanı başıma çektiği sandalye de uyuya kalmıştı. Yerimde kıpırdanırken Andrew gözlerini açmış, yanıma gelmişti. İri ellerini ellerime kenetledi ve
' Güzelim çok korktum. Seni öyle yerde baygın görünce benden gideceksin sandım. Beni bırakma olur mu' deyip ellerimi öptü. Ellerimi öpmesi ile gözlerim dolmaya başladı. Gözlerimin dolduğunu gören Andrew tek elini çeneme dayayıp başımı yukarı kaldırdı.
'Doldurma o güzel gözlerini. Atma içine. Bana da söyle Moya Lyubov.' dedi. Burnumu çektim ve
'Küçükken babam beni hep böyle severdi. O anlar aklıma geldikçe kendimi durduramıyorum.' dedim. Andrew,
'Tutma o zaman kendini güzelim. Ağla... Ağla ve rahatla biraz.' deyip kollarını belime dolamasıyla tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Andrew bir yandan saçlarımı okşuyor bir yandan başıma öpücükler konduruyordu. Kısa bir süre sonra şiddetli ağlamalarım iç çekişlere dönmüştü. Vücudum bu aralar çok halsizdi ve bu kadar ağladığım için göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Bir yandan da Andrew'in sıcaklığı olunca daha fazla dayanamadım ve kendimi derin bir uykuya bıraktım.
Saçlarımda gezinen eller ile yavaşça gözlerimi araladım. Andrew gülümseyerek bana bakıyordu.
'Günaydın güzelim.' dedi.
'Günaydın.' dedim ve bakışlarımı masanın üzerindeki yemeklere çevirdim. Andrew elini uzattı ve beni yataktan kaldırıp masaya götürdü. Arkama geçip sandalyemi çekti. Sandalyeye oturup ona baktım. Karşıda duran sandalyeyi yanıma getirdi ve o da oturdu. Önümde duran boş tabağı alıp yemeklerle doldurmaya başladı. Onun bu ilgisine karşılık elini tuttum. Elini tutmam ile şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Böyle bir şey yapacağımı tahmin etmiyordu. Tabağı masaya bıraktı ve
'Mina'm ne oldu, beğenmediğin bir şey mi var yoksa?' diye sordu. Kafamı 'hayır' anlamında salladım ve ona gülümseyerek
'Yanımda olduğun için çok teşekkür ederim.' dedim. Andrew elimin üzerine elini koyup
'Bu saatten sonra ben hep senin yanında olacağım Moya Lyubov. Seni asla bırakmıcam. Tüm duygularımızı birlikte yaşayacağız. Söz veriyorum.' deyip alnıma bir öpücük kondurdu.
Karnımın guruldaması ile ağzımdan bir kıkırtı kaçtı. Andrewde gülerek bana bakıyordu. Bakışlarını masaya geri döndürdü ve doldurduğu tabağımı önüme koydu ve birlikte sohbet eşliğinde yemeklerimizi yemeğe başladık.
Güzel geçen yemekten sonra Andrew'in işinin çıkması ile yanımdan ayrılmak zorunda kaldı. Bende yatağıma oturmuş fısıltıları düşünüyordum. Onlar gerçek miydi yoksa beynimin bana oynadığı bir oyun muydu? Bilmiyordum... Kapımın tıklatılması ile düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve 'Gel' diye seslendim.
İçeri giren Miya ile dikkatimi ona verdim. Elindeki tepsiyi masaya bırakıp fincana bir şeyler koyuyordu. İşini bitirmiş olmalı ki arkasına dönüp elindeki fincanla yanıma geldiğinde aldığım koku ile rahatladığımı hissettim. Miya elindeki fincanı bana uzattı ve
' Kraliçem rahatlamanız için size çay yaptım.' dedi. Çayı elinden alıp teşekkür ettim ve dudaklarıma götürüp içtiğimde aldığım tatla göz bebeklerim büyüdü. Hızla kafamı Miya'ya çevirdim ve
'İnanamıyorum bu ne kadar lezzetli bir çay böyle.' dedim. Miya gülümseyip
' Beğenmenize sevindim Kraliçem.' dedi. Çayı zevkle içmeye devam ettim. Çayı içtikçe vücudum rahatlamaya başlıyordu. Miya'ya dönüp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİRİN ÖPÜCÜĞÜ
FantasíaYıllar yıllar önce bir kız çocuğu doğmuştu...🌹 Bir kehanete göre bu kız çocuğu bir vampirin kaderine yazılmıştı...🌹 Aylar... Yıllar geçti...🌹 Kızımız 18 yaşına girdiğinde o gece boynunda bir iz belirdi. Bu iz vampirimizin ona küçükken verdiği hed...