5

72 10 57
                                    

Yn ve Reiner oturup konuşuyorlardı. Bazen sessizleşiyor, bazen ise Reiner gür bir kahkaha atıyordu. Yn ise sadece gülümsemekle yetiniyordu. Belki mesleki deformasyondu bu belki de lügatında vardı.

İkili konuyu dönüp dolaştırıp evliliğe getirmişti. "Bence evlenmek harika bir şey olurdu. Düşünsene evinde seni hasretle bekleyen bir kadın var ve üstelik bir de onun küçük versiyonu var. Harika olmaz mıydı?"

"Sen bir kadınla evleniyorsun, prens. Ancak ben bir erkekle evleniyorum ve bu yüzden hayır, evlilik o kadar da harika değil. Çocuklar da çok uğraştırıcı zaten. Bir erkek olarak sen çekmezsin tabii cefasını."

"Peki, sana bir soru: evlenip çocuk cefası çekmek mi yoksa sevdiğin halde ayrılmak mı?"

"Sevdiğim halde ayrılmak elbette."

"Neden?"

"Alışığım." Bu cevap Reiner'ı biraz şaşırmıştı. Sevdiği arkadaşlarını kaybetmekten mi bahsediyordu yoksa aşık olduğu adamı kaybetmekten mi?

Reiner ne kadar merak etse de sormaktan uzak durdu. Annesi, bir keresinde kadınlar üzüldüğü zaman üstüne gitmemesi gerektiğini söylemişti. Tabii buna pek uymazdı ama aklına gelince Yn'yi üzebileceğini düşündü ve sormadı.  "Anladım."

"Peki ya sen?"

"Eh, duruma göre değişir diyebilirim."

"Aşkına sadık değilsin yani?"

"Hayır, öyleyim. Ama herhangi bir taraf için sıkıntılı bir durum varsa geride bırakmayı da bilirim. Bakarsın benimle olacağından daha mutlu olur."

Yn cevap vermek yerine gülümsemeyi seçti. Reiner ile konuşmak gerçekten zevkliydi. Yakın zamanda kaybettiği arkadaşı Sasha'yı bile unutturuyordu bu adam. Ağzı iyi laf yapıyordu.

Yn ve Reiner arasında sessizlik oluşmuşken kapıdan gelen tıkırtı bozdu bunu. Kapıdan içeri ise Yn'nin yakın arkadaşı Ymir girdi. "Bir sorun var gibi duruyor, Yn."

Yn, Ymir'e dikti gözlerini. Ymir'i bir süredir görmüyordu. Kendisini ziyaret etmesini istiyordu ancak Ymir bunu yapmamıştı. Ayrıca yüzü de oldukça ciddiydi. Yn yataktan kalkıp ona yaklaştı.

Ymir ve Yn odanın bir köşesine çekilmişti. Muhtemelen ordu ya da siyasi bir şeyle alakalıydı ki Reiner'ın duymasını istemediler. "Sorun ne?"

"Büyük patladık. Olinyus'a prens için gittik büyük bir orduyla."

Yn kaşlarını çattı. Ordu ile alakalı bu kadar önemli bir şeyden nasıl olurdu da haberi olmazdı? "Bundan neden benim haberim yok?"

"Bilmiyorum ama battık. Hain bir pusuya düşürüldük ama bunun sorumlusu Olinyus değildi. Neyse, sonuç olarak büyük kayıplar verdik. Geri gelebilen askerlerin çoğu da yaralı. Bazıları savaşamayacak durumda."

"İyi bok yemişsiniz. Kendi ellerinizle bitirmişsiniz orduyu. Şimdi toparlanmamız uzun zaman alacak. "

"Konu toparlanma değil, Yn. Bazı duyumlar aldık."

"Ne duyumu?" Yn iyiden iyiye gerilmişti. Prensin, başlarına bela açacağını biliyordu ancak tüm ordunun sarsılması hiç iyi olmamıştı.

"Gyona İmparatorluğu'nun kralı Eren Yeager ülkeye girmeyi planlıyormuş. Hazır ordu zayıfken ülkeyi yıkmayı planlıyorlar."

Yn'nin yüzü büsbütün düştü. Elini duvara koyarak kendine destek yaptı, karnına sancılar girmişti. Ülkesinin düşmesinin hayali bile canını acıtıyordu.

Ülkenin düşüşü, ordudaki askerlerin çoğunun öleceğini ya da esir alınacağını belirtiyordu. İnsanlar onlara gülen ve aşağılayan gözlerle bakacaktı. Düşüncesi bile Yn'nin çileden çıkmasına sebep olabilirdi. İnsanlar tarafından hor görülmek hiç istemediği bir şeydi. Yeteneksiz biri olarak hor görülmek istemediği için katılmıştı zaten orduya. Zamanla ülkesine karşı duyduğu sempati artmış ve sadece ülkesi için savaşır hale gelmişti.

The Kingdom | Reiner Braun x Reader AotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin