7

80 12 30
                                    

Ölüm sessizliğine bürünmüş ve loş olan zindanda ayak sesleri yankılandı. Yn esir düşeli birkaç günü geçmişti. Mitras ordusundan yanında kalan askerler bir bir dökülmüştü.

Verilen yemekler pek azdı. Kimseye yetmemişti. Buna rağmen birbirlerinin ailesi olan askerler hep paylaşmaya çalışmıştı. Yn, onlarda eskiyi gördü. Eski Sasha, eski Ymir ve kendisi.

Oradaki askerler bir bir alınıp neresi olduğu bilinmeyen bir yere götürüldü. Her gün eksiliyordu soğuk zindandan birileri. Yn en sonunda kendi kendine kalmıştı. Yn zindanda yalnızdı yalnız olmasına ancak çok kalabalıktı etrafı. Susmak bilmeyen düşünceler başını ağrıtıyordu. Duymamak için kulaklarını kapatsa da işe yaramıyordu, sesler zihnindendi.

"Yn?" Yn, parmaklıkların dışındaki adama baktı. Gözlerinde kin yoktu, nefret yoktu artık. Bomboştu. "Yemeğini yemeyecek misin, Yn?"

"Aç hissetmiyorum." Yn uzun süreli sessizliğini bozmaya karar vermişti.

"Sonunda konuştun, ha?" Reiner mahcup bir şekilde gülümsedi. "Üşüyor musun?"

"Çok."

Reiner bugün daha farklı kıyafetler giymişti. Önceki günlerde hep ihtişamlı ve prenslere yaraşır şekilde giyinmesine rağmen bugün çok sade kıyafetler içindeydi. "Az sonra üşümen geçecek."

Yn alaylı bir tavırla güldü. "Ölüm üşütmez yani? Güldürüyorsun beni, Reiner. Kafam yerle buluştuğu zaman vicdan azabı olacağım sana. Üşümem ve üşütmem asla geçmeyecek. Boğazına oturmuş yumru olacağım."

"Biliyorum ve bunu istemiyorum." Reiner arkasındaki duvara yaslandı. "Birazdan seni burdan çıkaracağım, Yn."

"Çıkardığın an kesilir soluğun."

"Benimki kesildiği gibi seninki de kesilir."

Yn yine alayla kıkırdadı. "Beni sen mi öldüreceksin, süt çocuğu?"

"Kendimden bahsetmiyorum. Mikasa, Gyona sınırına kadar eşlik edecek bize. Buraları ben de pek bilmiyorum."

"Mikasa, ha?" Yn'nin sorduğu soru ile başka ayak sesleri duyuldu. Sadece ayak değil, anahtar sesi de vardı yanında.

Çok geçmeden elinde anahtar ile gözüktü Mikasa. Gri gözleri yanan meşalenin ışığında parıl parıl parlıyordu. Yüzü biraz ıslak gibiydi, terlemişti. Belli ki gerilmişti.

Yn, bir Mikasa'ya bir de elindeki anahtara baktı. Anahtarı sağ elinde tutuyordu ve sol kolunda birkaç çamaşır vardı.

Mikasa, elindeki anahtarı olması gereken yere sokup çevirdi. "Hemen üstüne şunları giy, Yn."

Yn ise olduğu yerden kalkmak yerine alayla kıkırdadı. "Sen, Eren'e ihanet mi ediyorsun?"

Siyah saçlı kadın ölü gözleriyle süzdü Yn'yi. "Buna ihanet denmez. Hain bir pusuya düştün, askerlerin ve aynı zamanda ailem dediğin insanlar sana ihanet etti. Bu yüzden bu, senin hakkın. Ayrıca benimle savaşmadan ölmene izin vermem."

Yn yerinden doğrulmaya başlamıştı. Mikasa'ya doğru adımladı. Elinde herhangi bir silah yoktu ya da saldırabileceği bir şey ancak fark etmişti ki Yn'nin her adımında biraz daha geriliyordu Mikasa. "Sorun ne, Mikasa? Bu halimle bile korkuttum mu seni?"

Mikasa gözlerini karşısındaki kadının gözlerinden çekmedi. Sert bakıyordu ama bakışlarının altındaki gerginlik ve endişe de belli ediyordu kendini. "Sen hep korkunçtun ama şimdi daha korkunçsun. Her adımında öfkenin çığlığını duyuyorum."

Kendinden emin bir şekilde gülümsedi Yn. "Boş yapma da ver şunları."

Yn, Mikasa'nın getirdiği birkaç parça şeyi üzerine giydi. Giydiği şeyler arasında pelerin benzeri kapüşonlu bir şey de vardı. Bu şeyden iki tane vardı. Mikasa onlardan birini Reiner'a uzattı. "Bu da mı bizimle geliyor?"

The Kingdom | Reiner Braun x Reader AotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin