BÖLÜM 25

87 5 4
                                    

Müziği dinleyin...

***

İnsanın kendiyle yüzleşmeye yüzü yoksa, başkalarının hatalarıyla oynar durur..

Ateş, hastaneden çıktığında sersem gibiydi. Buz'a verdiği sözü tutmak için ne yapması gerektiğiyle alakalı sürekli düşünüyordu. Beyni o kadar çok çalışıyordu ki sadece bir an için bile susması için her şeyi kabul edebilirdi. Suçluluklar, pişmanlıklar, intikam planları, aşkı...

Her şey o kadar üst üste geliyordu ki onun için hiçbiriyle yüzleşmek istemediği için hep bir sonraki adıma geçmeye çalışıyordu. Sanki durursa yutulacakmış gibiydi. 

"Aaaaaaaahhhhhhh lanet olsun!" 

O kadar yüksek sesle bağırmıştı ki sokakta yanından geçen insanlar irkilerek tuhaf gözlerle bakıp, kaçmışlardı. 

Buz'u sakinleştirdikten sonra hemşireler sakinleştirici verip, biraz uyuması gerektiğini söylemişlerdi. Ateş'te o sırada planlar yapmak için düşünüp durmuştu. Tabii her zamanki gibi takım arkadaşlarını Buz'un yanına bekçi gibi dikmeyi de unutmamıştı. 

Derin nefesler alıp, verdikten sonra elleri titreyerek telefonuna sarıldı. Bir numaraya isteksizce bastıktan sonra karşı tarafın açmasını bekledi. Açıldığı belli olan sesle Ateş, telefonu elinin içinde sımsıkı sıktı. 

"Bukalemun, benim Kızıl Şeytan." 

"Ah, sevgili dostum. Artık aramayacağını sanıyordum. Hatta bugün gidiyordum. Tam zamanında aradın."

Kıkırdayarak, keyfini belli ettiğinde Ateş'in midesi bulanmıştı. Kusmamak için yutkundu. 

"Buluşalım, teklifini kabul edeceğim. O yüzden detayları öğrenmem gerekiyor."

"Sevgili kızılım, cık cık cık. Ben sana böyle mi öğrettim? Hımmm... ne kadar köşeye sıkışırsan sıkış sanki acelen yokmuş gibi davranmalısın. Bu kadar çaresiz olduğunu belli edersen bırak etini kemiklerini bile bırakmazlar." 

Ateş, kendi yaptığı hatayla dudaklarını ısırdı ama kısa sürede iç çekip, derin bir nefes aldı.

"Çilay... kalbime karşılık yapacağım her görevin tehlikeli olacağının farkındayım. Kalbimin değeri paha biçilemez. Yoksa Amerika'dan kalkıp, beni bulmak için gelmezdin. Kendini kandırma. Çırak usta'yı çoktan geçti. Sadece sadede gelelim, vaktim değerlidir." 

Telefondan gelen kahkahalarla Ateş, memnuniyetle duruşunu düzeltti.

"İşte tanıdığım şeytan. Bunun için buradayım. Evet, haklısın. Bakalım görevin detayını duyduktan sonra da bu kadar kibirli olacak mısın? Sana bir konum atacağım oraya gel."

"Tamam" 

Kısa bir onaydan sonra telefonu kapatıp, konumu atmasını bekledi. Atılan konum ile Ateş, kaşlarını çatmadan edemedi. Çünkü attığı konum Son Umut Yetimhanesi'ydi. Her şeyin başladığı yerdi. Kendi şeytanlığını bulduğu yer. 

"Pekala, beni attığın cehenneme seni de odun diye alacağım."

Yetimhanenin eski ve terkedilmiş halini gördüğünde içi ürpermeden edemedi. Dışında yer yer çatlaklar vardı. Kasvetli bir havası vardı ve aynı eski ve terkedilmiş bir katedrale benziyordu. Yüksek demir kapıyı ileri itip, terli elleriyle açtı. Yüksek sesle gıcırdayan demir kapı ile terli ellerini pantolonuna sildi. 

Eski anıları hatırlamamak için başını sağ sola salladı. Biçilmemiş yüksek otların yanından geçtiğinde ileride tam bahçenin ortasına kurulmuş olan masayı gördü. O masa da oturan Çilay, ona gülümseyerek bakıyordu. Beyaz masa bütün bu yerle bütünleşmiş gibi bazı yerleri pas tutmuş, yer yer kahverengi boyalar gözüküyordu. O filmlerde gördüğümüz fransız bahçe tasarımlı bir masaydı. Çilay da o masanın pas tutmuş sandalyesinde bacak bacak üstüne atmış ve gülümseyerek oturuyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İNTİKAM TİMİ BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin