BÖLÜM 22

3.5K 153 95
                                    

-Cesarette, Aşk gibi ümitten beslenir.-

Ateş, kendi iç dünyasında -beyninde- yarattığı illüzyonun aynısını evinin yıkılmış haline bakarak bile anlıyordu. Küçüklüğünden itibaren yalnız olan iç dünyasının karanlık ışık duvarının içinden içeri yavaş yavaş ışık sızıyordu. Buna neden olan kişiye baktığında göğsünde atan yaralı kalbinin teklediğini hissetti.

Bu kez kalbi parmaklıkları andıran göğüs kafesinde sıkıntı yüzünden sıkışmıyordu. İçeriye dolmasına müsaade ettiği ışık yüzünden tatlı tatlı sıkışıyordu. Bu hissi yeni öğrenen yeni doğmuş bir yavru gibi hissediyordu. Küçükken size ne öğretilirse onu tecrübe ederdiniz. Size verilmeyen bir tecrübeyi kendiniz keşfettiğinizde böyle oluyordunuz. Karşınızdaki koltukta oturan canlıya hayranlıkla bakıyordunuz yani.

İçinde yaşadığı anı, geleceğini kemiren geçmişle harap etmemek için üstün körü mücadele vererek, ucunda oturduğu eski yırtık kanepesinden sürünüp, Buz'u ittirmiş sıkışmalarına neden olmuştu. Buz, kuruyan boğazıyla yutkunmuş beyaz dişlerini kırmızı dolgun dudaklarına saplamıştı. Dudakları Ateşin ona verdiği heyecan yüzünden geçirdiği dişleri kadar beyazlamıştı. Korkuyordu yine kusmaktan ama direniyordu da aynı zamanda uzaklaşmak istemediği için. Ateş, kollarını Buz'un etrafına sardığında tuttuğu nefesini daha da tutmuştu. Oksijenle birlikte Ateşin o hoş kokusunu içine almayı cesaret edemiyordu.

Ateş, artık inip kalkmayan göğüsle endişelenmiş iyice kollarını avını avlayan yılan gibi sıkıp kıvırmıştı. Göğsüne yaslanan ince sırttan sıkıştırdığı kollar sayesinde hayat belirtisi almıştı. Buz, istemsizce verdiği soluklarıyla yine gözünden damlayan bir yaşa daha izin vermişti. Ateşin onu görmemesi onun için bir nimetti. Ateş, arada bir inip kalkan bedenle derin soluklu bir nefes çekmişti burnunu dayadığı saçlardan. "Benim yanımda güçlü olmana gerek yok çünkü bende senin yanında güçsüzüm Buz" aralarında ilk gerçekleşecek olan kelimeleri başlattığında, Buz dudaklarında biriken tuzlu gölden bir tat almıştı.

Gözleri sürekli evin harabe kısımlarında dolaşan Buz, bir anlığına gözlerini kapatıp açmıştı. Sonra dönük sırtıyla kanepede zar zor yüzünü Ateşe dönmüştü. Biri kızıl biri okyanus mavisi, iki deniz kavuştuğunda ister istemez gülümsemişlerdi. "Oldu mu?" diye soran Buz, kırık gülümsemesine tezat ıslak bakan gözleriyle, yüzündeki aynı duygu izlerine sahip olan Ateşe kitlenmişti.

Memnuniyetle hımlayan Ateş, alnını Buz'a dayamıştı. "Buradan sonra ne yapılmaması ne yapmamız gerektiğini gram bilmiyorum"

"Al benden de o kadar" diyen Buzla ikisi de kıkırdamıştı. "Senin daha önce sevgilin olmuştu ama" diye soran Ateşle Buz kısa belli belirsiz omuz silkmişti. "Hiçbiri alnını alnıma yaslayacak kadar yakın değildi. O yüzden bilmiyorum işte"

Ateş, şaşkınlıkla kirpiklerini kırpıştırdığında iki deneyimsiz sevgili olma yolunda bocalamışlardı. Ateş "Eee... önce arkadaş olarak mı başlasak ne?" diye çekinceyle sorduğunda Buz oflamıştı. "Hiç tam gerçek arkadaşın oldu mu peki?" diye yine bir soru yönelttiğinde Ateş alnını çekmiş, takım arkadaşlarını düşünmüştü. Aslında onlarla tam arkadaş olacak kadar da yanına yaklaştırmamıştı.

Biraz durakladıktan sonra "Sanırım... Hayır" dedi.

Cevabı çoktan bilen Buz "İşte gördün mü, yine bocaladık" demişti yine oflayarak. İkisi de sustuktan sonra Buz "O zaman öğreneceğiz" demişti. Ateşte ona katılarak "Deneyip yanılarak" diye fısıldamıştı. Hemen ekleyerek "Direk sevgiliden başlayalım o zaman" sonuçta ne kadar zamanı kalmıştı kestiremiyordu. Ayrıca bir keresinde sevgililerin hem arkadaş hem de aile olduklarını duymuştu. Onlarda olabilirdi.

İNTİKAM TİMİ BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin