BÖLÜM 1

14.3K 525 315
                                    

Kendinizi bir gökdelenin çatısında hissedin oradan son sürat aşağı düştüğünüzü, hani kalbinizin bile attığını unuttuğunuzu; birazdan öleceğinizi bildiğiniz için attığınız çaresiz çığlıkları... göğüs kafesinizi dolduran havayı ve tuttuğunuz nefesi hissedin.

İşte tam da bu anı yaşıyordum. Elimdeki telsizi havaya kaldırıp "Kurtarın beni lan!" diye bağırdım. Arkamdan tribün çığlıkları atan adamlardan kurtulmak için maraton yarışında gibi koşuyordum. Keşke sonunda ölümüm değil de para olsaydı, o zaman bu aptal şeye kalkışmazdım. Para benim için önemliydi. Para eşittir, her açılan kapıydı benim için...

"Dur lan orda ibne, sen bizim kanaryamıza nasıl aslan yemi dersin" diye arkasından edilen küfürlerle taraftarlardan kaçmaya devam ediyordu Ateş.

Aniden önünde beliren beyaz eski tosbağayla durdu. Nefes nefese kapıyı açıp binerken, "Bas bas bas!" diye hayatı için bağırdı. Yaşlı tosbağa hayata orta parmak çıkartarak gazı kökleyip giderken, her zaman en olur olmadık yerde onu terk eden yaşlı dostunu bu kez hayatını kurtardığı için inanmadığı tanrısına dua etti. Koşmaktan dolayı ağzına gelen kusmuğu geri yutmuştu. Ucuz yırtmıştı.

"Abi ne diye laf sokarsın takıma, birde fenerli taraftarlarına hem de. Sen ölmeyi yaşamak zannediyorsun galiba" dedi yaşadığı heyecan yüzünden alnından dökülen teri silen kumral çocuk.

Sarı saçlı kız "Sizin aklınıza uyup geleni siksinler" dedi ve korkuyla atan kalbini tuttu. Hayatı boyunca ettiği ilk küfru etmişti.

"Susun amına koyayım, bunların hepsi senin suçun zaten" deyip kumral çocuğa doğru sinirle soludu.

Ateş, bu yaşadıklarını hala sindiremiyordu. Nerden bilebilirdi ki okulun buz prensini kendine aşık etmek zorunda kalacağını, anlamadınız değil mi? çünkü o da anlayamıyordu. Hadi gidip baştan bu Buz ve Ateş efsanesinin nasıl doğduğunu anlayalım.

1 HAFTA ÖNCE

Ateş, eline telsizi alıp fısıltıyla, "Kuş kafese girdi, solucanı salın!" dedi. Şu an bir görevdeydiler. Onlara intikam için gelen bir kızın sevgilisini gözetliyorlardı. Ateşin şüphelerine göre okulun en belalı çocuğun sevgilisiyle buluşacaklardı. Yani okulun Buz prensinin sevgilisiyle. Buz prensi diyorlardı ona çünkü buzdan yapılmış gibiydi. İsmi bile Buz'du. Kim çocuğuna Buz ismi koyardı ki... ve şu an o Buz'un sevgilisini başka bir çocukla yakalamıştı.

Eline geçen malzemeyle gözleri ışıldadı, bu ona daha çok para kazandıracaktı. "Abi ne diye hep ben solucan oluyorum" diye bıkkınlıkla soluma gelen sese kaşlarını çattı. Arda, hep onun sağ kolu olmuştu. Kız gibi tipi vardı ve çoğunlukla hatta hep bu özelliği yüzünden dalga konusu olurdu. Kumral saçları, kahve gözleri ve zayıf bedeniyle öyleydi de. En iyi özelliği ise hacker olmasıydı. Yoksa onu takıma almazdı.

Birde diğer ekip arkadaşları olan Sıla vardı. Çekici bir kızdı. Sarı saçları, mavi gözleri ve dolgun hatlarıyla tam bir kadındı. Genellikle onu dikkat dağıtmak için kullanırlardı. Ateş ise bu takımın beyniydi. Birlikte resim kulübü adı altında gizli bir kulüp kurmuşlardı. Adına da 'İntikam Timi' demişlerdi. Güçsüzlerin koruyucusu, kötülerin kabusu.

Okulun böyle bir şeye izin vermeyeceklerini bildiklerinden faaliyetlerini gizli yürütüyorlardı. Sadece kulaktan kulağa söylentilerle onları bulup gelen kişilere yardım ediyorlardı. Gizlilik aralarında hep bir anlaşma olarak kalmıştı.Tabii intikamı küçük bir ücret karşılığında alıyorlardı. Orası ayrı tabii...

"Senden başka bir solucan göremiyorum etrafında ondan olabilir mi?" dedi Ateşte karşılık olarak. Biran önce işi bitirip sıcak koltuğuna yumulmak istiyordu. Ateş, telsizden kendisine ulaşan bir of sesiyle gözlerini devirdi. Uzaklaşan çiftle o da hareketlendi. Bir süre sonra hareketli bir kulübün önünde durdular. Tabela da mavi neon ışıklarla 'Angel ' yazıyordu. İçeri giren çiftle ofladı Ateş. Damsız ve davetiye olmadan girilmeyen bir yerdi.

İNTİKAM TİMİ BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin