iki.

530 18 38
                                    

Üstüme geçirdiğim çiçekli pijamama aynadan özensiz bir bakış attım. Daha sonra bukleleri bir hayli bozulmuş saçlarımı elime geçirdiğim ilk toka ile topladım. Telefonumu elime alıp kendimi son birkaç günümü geçireceğim yatağıma bıraktım.

Barış Alper Yılmaz'ı görüp de imza almamış olmanın travmasını eve gelsem dahi aşamıyordum. Zihnimde o an oynatılıp duruyordu. Sahi, yarım akıllı bile olsam o an bunu düşünmeliydim. Peki, neden düşünememiştim ve bön bön çocuğu seyretmiştim? Gerçi, o da beni seyretmişti. Niye malca bakıştığımız hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Tabii burada mal olan bendim.

Sonuç olarak hayatımın en havalı anlarından birini kendi elimle geri çevirmiştim. Gerçi atkımı ona vermiştim ve kabul etmişti; bu, herkesin çok da başına gelebilecek bir olay değildi. Ama olsundu. En azından formama iki imza çiziktirseydi...

Düşüncelerimi susturup Twitter'a girdim. İnsanların üzüntüsü, öfkesi, burukluğu her yerdeydi. Ama asıl ilgimi çeken şey her yerden pörtleyen editlerdi. Özellikle Barış Alper olanlar daha bir beni çarpıyordu çünkü daha iki saat önce bu üzgün çocukla karşı karşıyaydım. Herkesin olmak isteyeceği bir pozisyonda olmama rağmen bir halt edememiştim. Editlerin bazıları beni hüzünlendiriyor bazen güldürüyordu. Özellikle vahşi kelebek editi beni gülümsetmişti. Onun Van Dijk'ı darmadağın edişini izlemek bir hayli keyifliydi. Keşke maçın skoruna da bu emekler yansımış olsaydı.

Yerimde döndüm durdum. Bir türlü gözüme uyku girmiyordu. Yıllar sonra gelen bu çeyrek final başarısının daha da ileri gideceğine o kadar inanmıştım ki... Keşke böyle olmasaydı demekten başka hiçbir şey yapamıyordum.

Instagram'da mal mal kaydırıp hüzünlü editleri beğenirken saatin kaç olduğunun ayırdına varamadım sonra. Bir de bakmıştım ki saat 02.56'yı göstermekteydi. Bu sosyal medya insanın başına belaydı, ne kadar çok zaman yiyordu! Ayda yılda bir girmek daha iyiydi.

Sonra üstten bir bildirim düştü önüme. Ancak yetişemedim. Işıktan ötürü kıstığım gözlerimi ekrana odaklayıp yana kaydırdım. İlk önce gözüme mavi bir tik çarptı. Daha sonra bir isim ve bam, profil fotoğrafı! Birkaç kez gözümü ovuşturup baktım. Aynıydı. Kaşlarımı çattım ve Twitter'daki parodi hesapların Instagram'a da sıçradığını, üstelik mavi tik alacak kadar ileri gittiğini görüp sövdüm. İnsanların isimlerini kullanmak bu kadar kolay olmamalıydı yahu!

Sonra mesaj kutuma bir bildirim düştü. Barış Alper Yılmaz adına açılmış mavi tikli fan hesabını kapatıp mesajlara girdim. Gördüğüm şeyle ise kaşlarımı daha çok çattım. Ya bir de yüzsüz yüzsüz mesaj atıyorlar!

selam

Gözlerimi devirdim. Normalde anında silerdim ama bu taklit işine çok kızdığım için yazdım:

Sen kimsin de Barış Alper Yılmaz adına hesap açıp bir de mavi tik alıyorsun?

Anında görüldü oldu. Sonra yazmaya başladı.

anlamadım

Neyi anlamadın?! Basbayağı taklitçisin işte

taklide benzer bir hâlim var?

Taklitsin tabii ki! Taklit olmasan Barış Alper Yılmaz'ın bana istek atacak hâli yoktu. Neyse engelliyorum seni boyun devrilsin birazcık şerefli olun ya şu kötü günde yapmayın bari

ne
bekle
ben sana zaten istek attım
sen sedef şener değil misin
bana atkını verdin

Gözlerim kocaman oldu anında. Sertçe yutkundum. Hayır... Bu sahte hesap ona atkımı verdiğimi nereden biliyordu? Bekle... Atkı... Sedef Şener... Barış Alper Yılmaz...

Ufak Bir Rastlantı || Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin