Taehyung
Dün, Jungkook'un yanından ayrılır ayrılmaz tekrar Instagram şifremi değiştirmiştim ve bu sefer işin içine sayıları da katmıştım.
Hesabım artık güvendeydi.
Şimdi ise saat sabahın altısıydı ve ben bol bir şort ve kolsuz bir tişört giymiştim. Saçıma bir saç bandı taktım ve doldurduğum su şişesini yedek kıyafet ve havlu olan çantama atıp Jimin'i aramak için telefonumu çıkardım.
Yarın basketbol kulübü için elemeler vardı ve ben bugün okuldan önce biraz pratik yapmak istemiştim. Tabiki bunu Jin ve Jimin'e önceden söylememiştim çünkü beni reddeceklerini ve onları uyandırmaman için beni her yerden engelleyip öyle uyuyacaklarını biliyordum.
Bu yüzden spor için tamamen hazır olduğumda onları aramaya karar vermiştim. Jimin'i dördüncüye ararken Jin'e de yaklaşık otuz tane mesaj atmıştım arka arkaya.
Tam kapayıp beşinci aramamı yapacağım sırada Jimin telefonu açtı.
Açtı ama karşı taraftan ses yoktu.
"Günaydın!" diye bağırdım telefona.
"Sikeyim seni Taehyung." Jimin'in uykulu sesini duyunca gülümsedim.
"Hadi giyin." dedim yurt odamdan çıkarken. "Spora gidiyoruz."
"Ne sporu ya?" dediğinde arkada çıkan hışırtılardan yataktan kalktığını düşünüyordum. İlk başta Jimin'i aramamın sebebi bir kere uyandığında bir daha uyuyamamasından dolayıydı.
"Basketbol oynayacağız." dedim Jin'in yurt odasına doğru yürürken. "Topun var mı bu arada?"
"Yok." Esnerken söylediği için sesi garip çıkmıştı. "Basketbol topun olmadan basketbol mu oynamayı düşünüyorsun?"
"Gidip Yoongi'den istesene Jimin. Onda vardır." dedim onu duymamazlıktan gelerek.
"Ben niye istiyormuşum? Fikir senden çıktı, sen iste." Sonra duraksadı ve ekledi. "Hatta gidip direkt Jungkook'dan iste."
"Olmaz." Jin'in kapısının önüne gelince kapıyı çaldım. "Benimle dalga geçer."
Telefondan iç çektiğini duydum. Jin'in kapısını tekrar tıklatırken telefondaki Jimin'e "On dakikaya halı sahanın yanındaki potaların orada ol." dedim ve itiraz etmesine izin vermeden telefonu kapadım.
Telefonu cebime atarken kapıya daha sert vurdum.
"Saat sabahın altısı!" diyerek açtı Jin kapıyı. Saçları dağılmıştı ve uykudan gözlerini açamıyordu.
"Günaydın." Karşısında kocaman gülümsediğimde bana öyle bir baktı ki bir insan pijamanın içindeyken nasıl bu kadar korkutucu olabilir diye düşündüm.
"Sabahın altısında kapımın önünde ne yapıyorsun Taehyung?" diye sordu Jin.
"Spora gidiyoruz." Sabahın altısında güneş altında basketbol oynamak çok normal bir şeymiş gibi söyledim. "Jimin bizi orada bekleyecek. Hızlı ol."
"Ne sporu ya?" diyerek ellerini yüzüne götürdü ve ovdu. "Ben gelmiyorum."
"Göbek mi o?" Parmağımla asla olmayan ama şu an varmış gibi davranmam gereken göbeğini dürttüm.
"Saçmalama." Kafasını eğip dürttüğüm göbeğine baktı. Sanki bir anda ayılmıştı. Sonra hiçbir şey demeden arkasını döndü ve tişörtünü çıkarmak için hamlede bulundu.
O soyunmadan hızla odasına girdim ve arkadan kapıyı kapadım. Koridordan geçen birinin gözetlemesini istemezdik.
Jin üstüne beyaz bir tişört geçirdikten sonra altına da eşofman giydi. Ben de bu sürede yatağını topluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apple Cider | taekook
FanficTaehyung, hastalıklı bir şekilde ona takıntılı olan sınıf arkadaşından (?) kurtulmaya çalışırken kendini sahte bir erkek arkadaş ararken bulur.