flowers, taekook

14, kır(m)ızı elbise

Kısa bir yolculuğun ardından eve gelmiştik. Arabadan indim ve Jungkook'a baktım, arabanın arka koltuğuna yönelmesi ile şaşırdım. "Ne yapıyorsun?" Elindeki lavanta buketi ile arabadan çıktı ve bana gülümseyerek baktı. "Ne yapıyor olabilirim? İkinci favori çiçeğimi arabada mı bırakacağımı sanıyorsun?" Kıkırdadım, yanıma gelmesi ile apartmana yürümeye başlamıştık. "Neden aniden ikinci bir favorin oldu?"

"Çünkü hayatımın en güzel gününde, sevgilimin bana aldığı çiçek lavanta." Kocaman gülümsemi ona sunduğumda yaklaşıp yanağımdan öptü. "Gerçekten yiyeceğim seni." Çekilmeden önce kulağıma fısıldadığı cümle ile bir anlam çıkartmalı mıydım bilmiyorum, çünkü sanki hiçbir şey dememiş gibi gülerek yoluna devam ediyordu. İma mi yapmıştı, yoksa öylesine mi söylemişti? "Dondun kaldın, ne oldu?" Konuyu değiştirmek için aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Aslında bugün kırmızı takım elbise yerine güzel bir elbise giymek istemiştim." Söylediğim şey yüzünden yine donakalmıştım. Aptalın tekiyim! Biraz duraksasa bile devam etti yoluna. Birkaç dakikalığına sessiz yürüyüşümüz ölümcüldü benim için, arabayı biraz geriye park ettirdiğimden dolayı nefret ettim kendimden. Asansöre kadar sessizliğini koruyan Jungkook asansör kapısını kaptmasıyla beni aynaya yaslamıştı. Üzerime eğilirken boynuma öpücükler kondurdu.

Birkaç ısırığın ardından kulağıma yöneldi, ellerimi eliyle sıkı sıkıya tutup üstümde birleştirdiğinden ona dokunamıyordum. Dokunamadığım için alt bedenimi ona sürtüyordum. Kulak memi biraz emdikten sonra sıcak nefesini üfledi, "Üzerinde görmek için sabırsızlanıyorum." Asansörün kata geldiğine dair çıkardığı sesle hemen ayrıldı benden. Jungkook yanıma geçip gayet "normal" dururken ben ise afallamış şekilde duruyordum. Bana gülmüş, kapının açılması ile susmuştu.

İçeriye iki tane kadın girerken gözleri bizim üzerimizdeydi. Mini beyaz elbise giyen kız bana bakarken göz göze gelmemiz ile gülümsemişti. Siyah gömlek ve siyah keten pantolon giyen kız ise Jungkook'a bakıyordu. Diğer kızı tınlamamıştım ama bu kızı incelemezsem içim rahat etmezdi. İnce beli ve keskin hatları giydiği kıyafetten belli oluyordu, doğuştan sarı olan saçları parlıyor ve beline kadar uzanıyordu. Yüzü güzellik standartlarına uyuyordu. Çok güzeldi. Diğer kızın aksine utanmadan Jungkook'a bakıyordu. Jungkook'a döndüğümde gülümseyerek beni izlediğini fark etmiştim. Şaşırdığımda ise daha çok gülümsedi. Karşılık verip gülümseyip önüme döndüm. İki kızda bize anlamsızca bakıyordu.

Asansör tekrar durduğunda iki kızda inmişti, inmeleri ile Jungkook kahkaha atmaya başladı. "Kıskandın mı?" Hızlıca suratına dönüp parmağımı göğsüne bastırdım, "Tabii ki kıskandım! Dimdik bakıyordu sana resmen!" Gülüp açılan kapıya baktı, "Senin olduğumu istediğin gibi kanıtlayabilirsin istersen?" Gülümseyip asansörden çıkıp yanına geçtim, kapıyı açmaya çalışırken belime sarılıp boynumu emmen Jungkook işimi engelliyordu.

"Jungkook işimi zorlaştırıyorsun, ayrıca apartmanının ortasındayız." Ufak inlemem dudaklarım arasından firar edince sonunda Jungkook ayrılmıştı benden. "Sabrımın son demlerindeyim, eve girip üstünü değiştirip yanıma gelmen için üç dakikan var." Arkama geçip kasıklarını kalçama bastırdı. Sonunda kapıyı açmaya başarınca ayakkabılarımı çıkarıp içeriye kaçtım resmen. "Korkunç birisin!" Arkamdan gülerken kapanan kapının sesiyle elbiseyi alıp lavaboya geçmiştim bile.

Giyinmiştim fakat çok kararsızdım. İlk aldığımda ve üstümde gördüğümde çok beğenmiştim ama şimdi Jungkook'un önüne çıkacağım için geriliyordum. Hoşuna gitmeyecek olma ihtimali bile aşırı utandırıyordu. Kırmızı mini elbise kalçamın biraz altında bitiyordu, omuz detayları yoktu, göğüsten boyna uzanan ve boynuma sarılan, elbiseden biraz daha uzun bir kumaş vardı. Bir kez boynuma sarıp serbest bırakmıştım kumaşı. Aldığım topukluyu giymeyi direkt reddetmiştim zaten. Hala gardrobumun içinde kutusunda duruyordu. En sonunda tüm cesaretimi toparlayıp derin nefesler alıp verirken çıktım lavabodan. Yatak odası lavabonun sağında koridorun sonundaydı.