1. Bölüm: Mektup

910 61 3
                                    

Selam! Sevgili okuyucularım. İlk kurgum olduğu için yazım hatam, ifade yanlışı ve bir çok şey olabilir bunun için önceden uyarayım dedim. Klasik Gerçek Ailem mi kurgusu, biraz çok az ama değişik olabilir. Argo baya bir var tekrar uyarayım.  Oy ve yorum atmayı unutmayın sizin desteğiniz lazım. Her neyse bölüme geçebilirsiniz.

-

"Beklenen geç geliyor; geldiği sıra insan başka yerlerde oluyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Beklenen geç geliyor; geldiği sıra insan başka yerlerde oluyor."

                                            - Oğuz Atay

~\//\|\//\~

Hayatta zor şeyler yaşar insan. Kimileri Ailesiyle kimileri arkadaşlarıyla kimileri kendiyle. Acının tarifi; Şarap gibiydi. Boğazı yakan ama tadı güzel olan. Acının tadı olmazdı ama boğazı yakma durumu doğruydu. Hani Boğazınızda bir yumru olur, yutkunamazsınız ya tamda o durumdaydım. O koca bir yumru bir süre gitmeyecek; boğazımı kesecekti. Belki de çoktan kesmişti.

2 gün önce..

Okuldan çıkmış ara sokaktan eve yürüyordum. Issız bir sokaktı ama kendimi korumayı bildiğim için pek korkmuyordum. Adımlarım olabildiğince hızlı ve büyük adımlardı. Sanki evde beni bekleyen bir Ailem varmış gibi hızlıydı adımlarım. Yağmur yağıyordu ve ıslanmak şuan isteyeceğim son şey bile değildi. Çantam vardı ve içinde sınava çalışmam gereken testlerim vardı. Onlar ıslanırsa ben biterdim. Ailem bana almazdı.

Aile denirse tabii. 3 kişilik bir Aile'ydik. Babam işkolik bir adamdı. Bazen günlerce eve gelmez Annem merakından ölürdü. Hoş benim umrumda bile değildi. Ne bir sevgi göstermiş ne de bir kez saçımı okşamıştı. Her eli kalktığında saçımı okşayacak sanmıştım ama bana tokat vurmuştu her seferinde. Annemde bir bok yapmıyordu her seferinde. Annemde moda tasarımcısıydı. O da aynı babam gibi işkolikti. Bana arada bir yalandan sevgi gösterir sonra birdaha yüzüme dahi bakmazdı. Bunuda özellikle babamın yanında yapardı yani diyordu ki ' bak kızımıza ne kadar güzel davranıyorum hayatım'. En azından Arkadaşlarım vardı, onlar bana yetiyordu.

Düşünürken bir anda evin önünde bulmuştum kendimi. Tam içeri giriyordum ki bir kargocu durdu kapının orada. Merakla durup göz ucuyla baktım. Adam arabadan inmiş, kargoyu alıyordu. İlerleyip bizim apartmanın orada durduğunda eli bizim evimizin ziline gidiyordu ki bir anda ağzımdan bir kelime çıkıverdi.

"Durun!" Adam durup bana baktı.

"Kargo geldiği ev benim yaşadığım yer, bana verin isterseniz bende eve çıkıyordum." Kafasını salladı kargoyu bana verdi birşeyi uzattı. Konuşmuyordu. Bir de kalem verince imzalamam gerektiğini anladım. Götümden bir imza attım. Adam arkasına dahi bakmadan gitti.

"Salağa bak amına koyayım! Akıllısı bizi bulmaz, gerizekalısı götümüzden ayrılmaz." söylene söylene yukarı çıktım. Evden sesler geliyordu kim bilir neye tartışıyorlardı yine?

Çantamdan anahtarı alıp kapıyı açtım. Tahmin ettiğim gibi annem elini ona sallayıp bağırıyor babamda durmuş tek kaşını kaldırmış
konuşmasının bitmesini bekliyordu. Gözlerimi devirdim bu görüntüye.

"Ben geldim sevgili ailem(!) Lütfen şimdi kavga etmeyin başım çatlıyor" Annem sinirli gözlerini bana çevirdi. Kahverengi gözü sinirden kırmızıya dönmüştü. Ne yapmıştı kim bilir.

"Sen kes sesini! Senin yüzünden oluyor zaten bunların hepsi! Doğmasaydın hiç biri olmayacaktı!" Diye yüzüme haykırdı. Artık alıştığım şeylerdi ama insanın istemesende kalbi kırılabiliyordu.

"Kesmiyorum sesimi falan! Gidin odanızda mı dışarıda mı tartışıyorsunuz ne yapıyorsanız yapın! Test çözmem lazım sizin seslerinizi duymak istemiyorum!" Bu belki saygısızlıktı ama benim için değildi. Onlar yıllar önce kaybetmişti bu saygıyı. Ayrıca saygı hak edene verilirdi.

"Bana bak sen bu aralar haddini fazla aştın! Annene saygısızlık yapma!" Diye bağırdı babam. Bunların bir birine aşıkmış gibi davranması canımı sıkıyordu artık.

"Aa öyle miymiş bak ben hiç fark etmemiştim. Sen söylemesen bilmeyecektim. Haddimi aştıysam ne olmuş ne yaparsın?! Duvara mı fırlatırsın? Tokat mı atarsın ne yaparsın söylesene!" Annemin bana söylediği bütün kırıcı kelimelerin, cümlelerin sinirini ondan çıkarıyordum ama ikiside hak ediyordu. Babam elini kaldırıp bana öyle sert vurdu ki karşı komşu bile 'şak' sesini duymuş olabilirdi.

Dudağımdan gelen metalik tatla dudağımın kanadığını anladım. Kafam sola düşmüştü. Ama ben Ahu Ayyıldızdım Kafam öyle yere eğilmezdi benim. Kafamı kaldırıp ona gülümseyerek baktım. Hıncını alamamış olmalı ki bir tane de diğer yanağıma tokat atmıştı daha ben ne olduğunu anlamadan beni saçımdan tutmuş. Karnıma tekme atmıştı. Canım acıyordu ama inlemedim, yüzümü buruşturmadım. Gülümsüyordum sadece.

Beni yere fırlatıp kaç kere vurdu bilmiyorum ama tekme atmaya bir de yerde devam etti. Saçımdan tuttu sıkıca.

"Annene bir daha saygısızlık yap sana neler yapıyorum bakalım" dedi ve çöpmüşüm gibi yere fırlattı beni.

"Yapa.. cağım" diye fısıldadım gözlerim karanlıkla buluşmadan önce.

Uyandığımda hala aynı yerde olduğumu gördüm. Tenezzül edip beni kaldırmamışlardı. Beklemiyordum zaten. Ayağa kalkıp odama geçtim. Pansuman için gerekli malzemeleri aldım ve yaralarıma pansuman yaptım. Göğsümün 3 parmak altında büyük bir yarık vardı. Oraya vurmuş oruspu çocuğu! Kanıyordu hala. Sırtımda kemer izleri vardı ama nasıl vurduysa artık izleri geçmiyordu bir türlü. Oraya da pansuman yapıp kıyafetlerimi değiştirdim.

Onlar yüzünden testte çalışamamıştım. İlk önce bana gelen kargoyu çantamdan almak için salona gittim. Yerde olduğunu görünce alıp odama geçtim. Kargoyu yırtarcasına açıp içinden düşenlere baktım.

Bir Mektup ve Bir kaç fotoğraf. İlk önce Mektubu alıp okumaya başladım.

"Merhaba küçük torunum Ahu. Ben Anaannen Fisun. Sana bir takım gerçekleri anlatmaya geldim. Bu ölmeden yazılmış birşey, birinin sana kargolamasını söylemiştim. Bunu okuduğunda ben ölü olacağım. Sana bunları önceden anlatamadığım için üzgünüm. Biliyorsun dilsizim. Annen olacak o evladım yaptı bunu. Sırf para için ama benim hakkım yine ona helal. Her neyse Ahucum. Senin Ailen o aile değil. Seni 'Cemil Saykıran' diye biri doğum esnasında başka bir aileye vermiş. Bunu öğrendiğimde hemen sana gelip anlatacaktım ama Annen bunu öğrendi ve beni dilsiz yaptı. Dilimi kesti. Üzgünüm kızım. Telafi edemem ama özür dilerim. Tüm mirasımı sana bırakacağım onlar birşeyi hak etmiyorlar. Son sözlerim bunlar. Mektubun içinde Gerçek Ailenin adresleri ve telefon numaraları yazıyor. Fotoğraflarda onların fotoğrafları üzgünüm kızım hakkını helal et.
                                              Anaannen.."

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Sanki kafama kaynar su döküyorlardı. Onca yılım heba olmuştu! Dövüldüğüm, beni sevmeleri için yalvardığım, Gururlansınlar diye Hep notlarımın Yüz olması... HEPSİ BOŞA MIYDI! O kadını gördüğüm yerde ağzını burnunu kıracaktım! Göz yaşlarım yüzümden boynuma doğru süzülüyordu. Artık hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Yanan gençliğime mi, o piçlerin anaanneme yaptıklarına mı, gerçek ailemin olmasına mı ağlıyordum? Hepsine ağlıyordum! Nefes darlığım vardı ve yavaş yavaş nefesim daralıyordu.

•••

The End.

Oy ve yorum atmayı unutmayın sevgili okurlarım. Hepinizi öptüm bolca öpücük. Bir sonraki bölümde görüşürüz!

Not: İlk bu bölümdü. Yanlış attım.

İKİYE ON KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin