(Pazartesi, Jungkook;
Evet. Bugün pazartesi, benim ölüm günüm. İğrenç bir işe başlayacağım gün. Hayatım yeterince berbat değilmişim gibi daha da berbatlaştıran bi gün bugün.
İnanmadığım bir Tanrı var mı bilmiyorum. Ama eğer varsa ondan yine nefret ediyorum. Eğer öyle bir Tanrı varsa ve o kullarını acımasızca böyle bir dünyaya gönderiyorsa gerçekten de iyi midir?
Saat sabahın erken saatleri. Yani 06.30.
Annemin sabah erkenden kaldırması ile yarı uyur bir halde annemin bakım odasındaydım şu an.
"Bak Jungkook bunu yüzüne sür ama sakın uyuma sürdükten sonra." Dedi annem son derece güler yüzlü bir şekilde. Sanki çocuğu evleniyor.
Ölüyor. Ama tekrar doğmak şartı ile.
Annemin dediklerini gram dinlemiyordum, yalnızca baş sallıyordum.
Yaklaşık bir saat kadar annemin bakım ve makyaj malzemeleri ile ilgili bildiklerini bana anlatmasını dinledim.
Ben 9. Sınıftan beri gaydim zaten. Bunu ablam ile paylaşmıştım. Ablam da bunu anlayışla karşılamıştı. Bu yüzden çok kez ablamın ve annemin makyaj malzemelerine merak duymuştum. Bunu anlayan ablam ise bana makyaj yapardı bazen.
Ve ablam her zaman güzel derdi bana. Güzelsin derdi. Yakışıklılıktan çok güzelsin sen dedi bana her zaman.
Hoş o zamanlar sevinirdim o bunu diyince. Şimdi lanet ediyorum güzelliğime. Bir aptal gibi güzel değilim falan diyemem. Hele ki hayatımda ki çoğu kişi güzel olduğumu vurgularken.
Şimdi annem ile babama kahvaltı hazırlıyorduk. Babam eskiden ünlü bir iş adamıydı. Ta ki daha çok para için kara para işine başlayalı. 2 yıl boyunca kara para akladı. Ama ardından yakalandı.
Hiç bir hapis cezası almadan.
Yalnızca iflas ettik ve son halimiz böyle. Annem eskort, ablam hasta, babam ayyaş ve ben..
Ben ise bir günlük bile olsa özgürce yaşamak isteyen kelebek.
"Jungkook! Buraya gel!" Düşüncelerimden babamın sert sesi ile ayrıldım. Babama döndüm ve yanına doğru adımladım.
"Bu işi yapamazsan, bil ki ablanın atmak için uğraşan kalbi durur. Eve para getir. Para getir ki ablanın atmak için cebelleşen kalbi çalışmaya devam etsin!"
Acımasızlık.
Kendi öz evladının kalbini umursamamak mıdır?
Yoksa diğer evladının hayatını umursamadan bedeniyle birlikte ruhunu mu satmaktır?
Acımasızlık her ikisi de değil midir? Benim hayatım yalnızca bu beden sayesinde yaşayabilir.
Bedenimi satmak zor değildi benim için. Zor olan ruhumu da kaybetmekti..
Dolu gözlerim ile babamın önünde eğilip tekrar mutfağa geldim. Annem yoktu mutfakta. Bıraktım bu yüzden göz yaşlarımı. Aklımda yılların sözleri vardı.
Müşteriler ya beğenmezse?
Jungkook bir an önce 18 yaşına gel güzel oğlum.
Para getirin eve!
Geberip git bu evden!
Ne okulu lan!
Bir sürtüğün çocuğundan ne beklenir ki?!
Bir de şu cümleler vardı tabii.
-Jungkook, iyi misin ablacım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fancy Man
Teen FictionAşk mıydı ölmemi sağlayan? İhanet miydi ona bu kadar bağlanmam? O kadını sevmesi miydi bu kadar acıtan? Yalnızlığı fark etmem miydi bu kadar soğutan?