düşünsenize deprem oluyor ve eviniz bu deprem yüzünden ters bir şekil alıyor, anlarsınız ya. âşık olursun ve bütün hayatın değişirmiş gibi.
[ soukoku ]
düz yazı, texting, for her.
221122, jazmyn white.
boğuk sesleri, bağırtıları, yalvarmaları duyabiliyordum. "bırak beni. o lanet olası küçük orospuya dersini vereceğim."
bedenimi saran titremeyle harelerimin odanın her yerini hızlıca turlaması. başım dönmeye başlamıştı.
aklıma gelen düşünceyle yumruklarımı sıkmıştım.
ya büyükanneme zarar verirse?
çoktan odamın kapısını açmış ve merdivenin daha ilk basamağındaki adamı(!) ve arkasındaki büyükannemi görmemle durdum.
büyükannem ağlıyordu ve oğlunun kolundan tutmuş onu o zarif elleriyle durdurmaya çalışıyordu. ama içkili olan babam... onu hiçbir şey durduramazdı. beni dövmeyi yine koymuştu kafasına. bu zaten alışık olduğum bir manzaraydı.
"hiçbir şey yapmadı, tüm gün evdeydi. lütfen evden git."
"sen karışma lanet olası bunak karı!"
büyükannemi geri ittiğinde nefesim durdu, ileri bir adım attım, elimi öne doğru uzattım belki uluşabilirim umuduyla. acizlik çok kötüdür ve bu duygunun bana kattığı tek şey dolmuş gözlerimle büyükanne diye bağırmaktı.
sonra karşımda o iri bedeninin belirdiğini gördüm. gözleri nefret doluydu. bende gördüğü şeyin ne olduğunu da biliyordum.
"yulia!" deyip kolumdan tutup sertçe kendine çekmişti. tırnaklarını o kadar vahşice bastırıyordu ki. "senden nefret ediyorum yulia!"
bende gördüğü kişi annemdi.
anneme çok benzerdim. saçlarımın kızıllığını, gözlerimin maviliğini, çillerimi, beyaz tenimi, dudaklarımı; hepsini annemden almıştım. adeta onun bir kopyasıydım.
"seni iğrenç sürtük."
yere savruluşumla ağzımdan çıkan acı dolu inlemeyi tutamamıştım. gömleğimden tutup beni tekrar kaldırmasıyla o adamın bileklerine damlayan kana, sonra havaya kalkan yumruğa sırayla baktım.
burnum mu kanıyor?
"sana parayı vereceğim, rahat bırak çocuğu."
o havalanan yumruğu tutan ince ellerle ve serbest bırakıldığımda yere oturuşumla artık dolmuş gözlerimdeki yaşları serbest bırakmıştım.