düşünsenize deprem oluyor ve eviniz bu deprem yüzünden ters bir şekil alıyor, anlarsınız ya. âşık olursun ve bütün hayatın değişirmiş gibi.
[ soukoku ]
düz yazı, texting, for her.
221122, jazmyn white.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
biliyorum, sana âşık oluyorum, bebeğimve bu benimistediğimbir şey değil.
★ ★ ★
24 mayıs. saat 12:28. şu liselerdeki öğlearalarının en mükemmel yanı ne biliyor musunuz? herkes kantine, bahçeye, ya da lavaboya giderken senin yalnız başına, okulun binasının çatı katına çıkıp huzurluca gökyüzünü seyretmen.
belki bir az kısa ama bir süreliğine de olsa her şeyden uzaklaşıp kafa dinlemeye ihtiyaç duyarsın bazen.
yalnız başına, evet.
yine şu bomboş sahası olan çatıya çıkmıştım. etrafda yine kırık dökük sıralar ve bir kaç okul ıvır zıvırı vardı, her zamanki köşelerinde duruyorlardı.
her zaman nereye gidersem gideyim dönüp dolaşıp geri döndüğüm yerdi burası. sert zemine uzanıp beden kaslarımı tamamıyla germiştim. yine başlıyorduk. kafamdaki milyon tane sikik sikik konuşan seslerle baş başa kalıp ölmüş ruhumun parçalarını toza çevirdiğim o kutsal zaman.
galiba çok fazla konuşuyorum. dinlemeye ihtiyacım var.
aslında etrafımdaki insanlara sorarsanız beni tanıtma şekillerinden bana nefret edersiniz.
duygusuz, ruh gibi, ölü, uykucu, tembel, ucube, çirkin, aptal, beceriksiz, gereksiz ve daha milyonlarca, beni kendilerince tanımladıkları terimler var. yaşamayı haketmiyorum. belkide haklılardır. belki değil, gerçekten haklılar.
bulunduğum intihar girişimlerinden hep başarısız ve daha fazla yarayla dönen zayıf bir korkaktım ben.
umutsuz ve asla birisi tarafından sevilmeyecek aptal bir canlıydım.
nasılgöründüğüm, ne yaptığım, ne söylediğim hakkında çok fazla uğraşıyorum.
aslında bu siktiğimin dünyasından sakladığım bir sır var. taktığım bu şaklabanlık maskesi altında sakladığım şeyi söylersem zaten anlamayıp dalga geçeceklerdi. insanlar işte, asla anlamaya çalışmazlar.
şu an? odasakunnun cenaze töreninden 8 ay geçmişti. benim ruhumun ölmesinden de sekiz ay geçmişti. Aslında ruhum yedi yıl önce ölmüştü ama 9 yaşındaki o küçük çoçuk içindeki umutla parçalanmış ruhunu yapboz parçaları gibi tekrar birleştirmişti. işte sekiz ay önce kaybettim yine o parçaları ve günler geçtikce o parçalar toz zerreleri kadar küçülmeye başlıyorlar.
bulutları izlerken gözlerimin önüne gelen anılarla yüzümdeki buruk gülümsemeye engel olamıyordum. bana abi gibi, baba gibi, arkadaş gibi ve ondan da ötesi olmuştu odasaku.
ama artık bir melek oldu o, değil mi?
bana hep umut veren bir melek.
belki de yaptığım onca şey arasında beni yargılamayan ve bandajlarıma komik lakaplar takmayan bir melek.
"bu gün de sabah yine yemek yiyemedim, odasaku."
ne yaparsam yapayım artık hiç bir şey onun bana hissettirdiği gibi hissettirmiyordu.
bandajlardan bahsetmişken, etrafdaki herkes bana nasıl sesleniyordu, biliyor musunuz?
sargılı ergen.
galiba çok fazla endişeleniyorum, biraz yavaştan almaya ihtiyacım var.
bazen hayat bizi öyle bir zaman dilimine sokar ki, buraya nasıl geldiğimizi sorgularız. her şeyi sorgulamaya başlar ve bu sorgulamadan cevaplar alamayınca paranoyak davranma gibi garip diye nitelendiren hareketlere baş vururuz. işte çakma tıp bu psikolojik döngüyü "ergenlik" diye tanımlar.
çakma tıp derken etrafdaki dar görüşlere sahip kendini bilge sanan insanların koyduğu tehşisi anlatıyordum.
peki gerçekten tıp bu durumu nasıl değerlendiriyordu?
kendimi açıklarken çok fazla zaman harcıyorum.
ergenlik, insanlarda meydana gelen, çocukluk çağı ile yetişkinlik çağı arasındaki geçiş dönemidir.
bireyde çocuksu tutum ve davranışlarının yerini yetişkince tutum ve davranışlarının aldığı, cinsiyet karakterlerinin kazanıldığı, bireyin yetişkin rolüne psikolojik ve bedensel olarak hazırlandığı dönemdir.
adı üstünde, h.a.z.ı.r.l.a.n.d.ı.ğ.ı. niye etrafdakiler bu hazırlanma döneminde olanların aniden hazır olmasını bekliyordular ki?
"sizin iyiliğiğiz için" adı altında hatalar yapmadan, mükemmel olmamız için bize uygulamadıkları baskı, söylemedikleri sözler kalmıyor.
umarım bunu değiştirmek için biraz zaman vardır.
pankek sever misiniz?
tadını alabilirim,
aranızdan bir çok kişinin pankek sevdiğine kalıbımı basar hatta deadpool koleksiyonumu veririm!
kalbim kırılıyor,
peki pankekin nasıl tatlı ve yumuşacık olduğuna hiç dikkat ettiniz mi?
lütfen söyleme bildiğini, bildiğinde.
o bu hale gelmek için hangi aşamalardan geçtiğini biliyor musunuz?
yumurta atılır ilk önce ve karıştırılır.
süt, un, şeker, kabartma tozu... baksanıza bu malzemeler kullanıldıktan sonra karıştırılan o sıvı kızgın bir tavada pişiriliyor.
ve sonuç olarak herkesin sevdiği pankekler ortaya çıkıyor.
insan da öyle bir varlık işte. tam olması için bazı şeyler yaşayıp, onları dizginlemeli ve hayatın kızgın ocağında hazırlanmalı. ama gel gör ki, insanoğlu her şeyin aniden ellerinin altında olmasını istiyor.
kaldıramam,
fazla küstahça.
ben ise onlar gibi küstah olmak istemediğim için farklı davranırdım. Farklılığım gözlerine battıkça beni yargılarının altında eziyorlardı.