Bugün pazar olduğu için okul yoktu ve Donghyuck şuan yatağında oturmuş dün yaşananları düşünüyordu.
Okulda her zaman ona cehennemi yaşatan ikili dün de şeytanlıklarını yapmaktan alı koymamışlardı kendilerini. Hyuck alışmıştı artık. Fakat yapmadığı birşey için suçlanmak kabul etmek istemese bile onu yormaya başlıyordu. Jeno ve Jaemin de Donghyuck'un katil olmadığını biliyorlardı, Chenle ve Jisung bahaneydi tamamen. İşte bu Donghyuck'u üzüyordu.
Dün hava soğuktu ve buna rağmen buz gibi havada ıslak şekilde yürümüştü. Bazen değer miydi diye düşünüyordu. Ama cevabı kendisi bile bulamıyordu.
Bu da yetmezmiş gibi o halde Mark'a yakalanmıştı. Donghyuck oldum olası ona gıcık oluyordu. Çünkü Mark hep ona iyi davranırdı, zorbalık yapanların cezasını vereceğine dair sözler verirdi Hyuck'a. Ama günün sonunda yine kaçardı onlardan. Bu Donghyuck'u yoruyordu. Eskiden ondan hoşlandığını bile kabul etmek istemiyordu. Artık güvendiği bir kişi bile yoktu. Bir tek Renjun var sanıyordu, o bile Hyuck'a ihanet etmişti. Babası desen iki sene önce kalp krizi sonucu ölmüştü, annesi ise Donghyuck'u hiç umursamazdı. Her yaşadığını ona anlatmak isterdi fakat annesi dinlemeden direk suçun onda olduğunu söyler ve onu geçiştirirdi. Hatta dün bile annesinin görmemesi için o uyurken eve gelmiş ve okul kıyafetlerini yıkamıştı.
Tüm bunlar Donghyuck'un kafasında dönerken telefonu çaldığı için yatağından kalkmış ve eline almıştı. Ekranda "Renjun" yazıyordu. Önce göz devirmiş ve birkaç kez çaldıktan sonra açmıştı telefonu.
"Alo? Donghyuck, nasılsın?"
Donghyuck yorgun gözlerini aynaya dikmiş ve saçına el gezdirerek cevaplamıştı onu.
"Sen nasılsın?"
Renjun birkaç saniye durmuştu. Daha sonra nefes almış ve devam etmişti.
"Nasıl olduğunu söylemedin? Biliyorum, bana kırgınsın ama"
"Aması yok, Renjun. O gün bana hiç beklemediğim bir şeyi yaşattın. Sen bu koskoca dünyada milyarlarca kişi içinde tek güvendiğim insandın."
"Biliyorum, Hyuck. Sana haksızlık ettim. Fakat isteyerek yapmadım, bunu sende biliyorsun. Jeno ve Jaemin beni zorladı. İnkar edersem, babamı işten kovacaklarını söylediler. Babam Jaemin'in babasının holdinginde çalışıyor, biliyorsun. Başka çarem yoktu. Her ne kadar affetmeyeceğini bilsem de özür dilerim."
Hyuck tekrar yatağının üzerine oturmuştu. Gözleri dolmuştu evet, ama üzgün hissetmiyordu.
"Hyuck? Buluşalım mı? Konuşmamız gerekiyor."
Donghyuck yine cevapsız bırakmıştı Renjun'i. Ta ki kalp atışları anlamsız şekilde hızlanana kadar.
"Nerede?"
"Konum atarım. Şans verdiğin için çok sağol, Donghyuck."
Donghyuck telefonu kapatmış ve yerinden kalkarak dolabından birkaç kıyafet seçmişti. Ocak ayıydı fakat bugün hava biraz daha sakindi.
Kıyafetlerini giyip kapıyı kilitledikten sonra Renjun'in attığı konuma doğru yola koyuldu. Birkaç saniye gözü öndeki apartmana kaydı. Mark'ın evinin ışıkları yanmıyordu. Evde olmadığını anlamıştı. Daha sonra "bana ne" diye düşünmüş ve yürümeye devam etmişti.
_
Renjun'in attığı konum bir parktı. Hyuck parka geldiğinde birkaç dakika kadar Renjun'i aramıştı. Zaten parktaki dikkat çekici mavi saçlara sahip tek kişi Renjun olduğu için onu fark etmiş ve yanına gitmişti.
Renjun onu görünce gülümsemiş ve sıkıca sarılmıştı, Donghyuck da karşılık vermişti. Renjun her ne kadar ona ihanet etse bile onun gibi zorbalığa uğrayan birisiydi. Yani Hyuck için özeldi.
"Oturalım mı?"
Donghyuck kafa sallayacağı sırada gördüğü ikili ile yüzündeki gülümsemesi bir anda silinmişti. Renjun'in de kolundan tutarak parkın en kenarına kadar çekmişti.
"Ne oldu? Neden kaçtık ki?"
Donghyuck gözlerini onlardan ayırıp Renjun'e dikmişti.
"Jeno ve Jaemin. Oradalar."
Renjun telaşla yüzünü arkaya çevirmiş ve el ele tutan gençleri görüp korkuyla Donghyuck'a dönmüştü.
"Ne yapacağız? Bizi görürlerse, biteriz."
Donghyuck kafasını sallamış ve onu yanıtlamıştı.
"Bizim apartman buraya yakın. Oraya dönelim."
Renjun "tamam" dedikten sonra ikisi de yavaş adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Tabii ki Jeno ve Jaemin ikilisi fark etmişti onları. Gülümseyerek onların arkasından gelmeye başlamışlardı.
_
Donghyuck ve Renjun koşmuyor, ama seri adımlarla ilerliyorlardı. Ta ki ikilinin onları takip ettiğini görene kadar.
"Donghyuck. Geliyorlar. Hızlanalım."
Donghyuck Renjun'in elini daha da sıkı tutarak koşmaya başladı. Korkuyordu, kalbi küt küt atıyordu ama ona belli etmiyordu.
Apartmana yaklaştıkları sırada Hyuck son kez arkasına dönmüştü. Ama aniden bir vücuda çarptığı için yere düşmüş ve dizini incitmişti.
"Mark hyung?"
Renjun sevinc ve heyecanla seslendiği sırada Hyuck Mark ile göz göze gelmiş ve hemen gözlerini çekerek yerinden kalkmıştı.
"Ne bu aceleniz? Hyuck iyi misin? Önüne baksana."
"Çok konuştun, hyung."
"Hyung Jeno ve Jaemin bizi takip ediyordu da."
Donghyuck Renjun'in koluna vurarak susmasını sağlamıştı. Mark ise endişeyle izliyordu ikiliyi.
"Eve geçin."
Mark sinirli bir yüzle onların geldiği yöne döndüğü sırada Hyuck onun kolundan tutmuştu.
"Sana ne hyung?"
Mark Donghyuck'a bakmış ve yaklaştıklarını hissettiği sırada onun kolunu sert şekilde iterek koşup uzaklaşmıştı oradan. Hyuck ve Renjun ise sadece şaşkınlıkla onu izlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red wine // markhyuck
FanficYaş farkını umursamadan komşusuna aşık olan Mark Lee ve aşık olduğu Lee Donghyuck.