Jeno az önce yaşadığı olayın şokunu üç kez ard arda gelen kurşun sesinden sonra yere yığılan Hyuck'u fark ederek atlatmıştı. Mekanizmaya ağırlık düştüğü için suyla dolmaya başladığı sırada uzaktaki kumandayı alarak ona engel olmak istedi. Kollarından tutulup gitmesine engel olunana kadar.
"Jaemin. Ne yaptın sen?"
Sarı saçları bir birine karışmış olan genç hiç olmadığı kadar sıkıca tutuyordu siyahlıyı.
"Jaemin bırak lütfen. Ölecek!"
Jaemin ağlamamak için kendini zor duruyordu. Bu yüzden güçsüz düşüp istemeden de olsa bırakmıştı Jeno'yu. Kurtulduğu gibi koşarak kumandayı alan genç ise hem suyun akışını durdurmuş hem de haznenin kapısını açıp içeriye girerek onu kucağına alıp çıkarmıştı oradan. Donghyuck üç kez vurulmasına rağmen ikisi ıskalamış sadece birisi karnına denk gelmişti. Gencin çok kan kaybettiğini gören Jeno giydiği tişörtün kenarından bir parça keserek kucağında duran Donghyuck'un yarasına bastırmıştı. Bir yandan da gözlerini açmasını bekliyordu.
"Donghyuck, aç gözlerini. Ölemezsin buna asla izin vermem."
Jaemin yere çökmüş şekilde Jeno'nun Donghyuck'a gösterdiği ilgiyi izliyordu. Jeno onun tanıdığı Jeno değildi. Zaten hiç olmamıştı, o kendini kandırmayı seçmişti bunca zaman.
"Jaemin eğer o ölürse" diyerek Jaemin'in gözlerine bakmıştı öfkeli gözlerle "Seni asla affetmem."
Jaemin bu zaman saatlerdir tuttuğu göz yaşlarını akıtmaya başlamıştı. Bir faydası yoktu. Jeno asla onu kendisinin sevdiği kadar sevmeyecekti. Yerinden kalkıp göz yaşlarını elinin tersiyle geriye itmiş ve silahını tekrar eline almıştı. Bunu fark eden Jeno Donghyuck'u sakince kollarından indirmiş ve öfkeli adımlarla Jaemin'in önünde belirmişti. Jaemin hala silahı ona doğrultmuş şekilde tutuyordu. Eğer Jeno onun bileğini sert şekilde tutup sıkmasaydı, buna devam edecekti.
"Aptal. Ne işin var burada? Beni nasıl buldun? Tüm bunları neden yaptın? Senin yüzünden Donghyuck ölecek."
Bunları söyleyip Jaemin'in kolunu bırakıp az önceki yerine dönmüştü. Donghyuck'u kolları arasına almış ve kendi malzemeleriyle kanamayı durdurmaya çalışıyordu.
"Asla sana birşey olmasına izin vermem, asla."
"Kes şunu. Gözlerimin önünde ona böyle ilgi göstermen canımı yakıyor."
Jeno bir saniyelik durmuş ve Jaemin'in dolu gözlerine bakmıştı.
"Şuanda bunu söylüyor olamazsın."
"Donghyuck'tan hoşlanıyorsun, değil mi?"
Jeno'nun sinirden dolayı çenesi titriyordu. Dönüp önce kucağındaki Donghyuck'a, daha sonra ise acemi şekilde silah tutan Jaemin'e baktı. Ve tıpkı az önceki gibi yerinden kalkarak silah tutanı seçti. Ama bu sefer tuttuğu onun bileği değildi. Çenesinden tutuyordu. Onun rahatsız ve acı hissetmesine rağmen.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
Jaemin zorla da olsa silahı bırakıp onun ellerinden kurtulmuştu.
"Doğruları söylemek saçmalık değildir, Jeno."
Jeno öfkesini kontrol etmekte zorluk çektiği için konuşamıyordu bile.
"Demek öyleymiş."
Bu sefer umursamazca gözlerini kaçıran Jeno olmuştu.
"Merak ediyorum, abinin sevgilisine aşık olacak kadar mı düştün Lee Jeno? Ya da beni siklemeden terkedip aldatacak kadar?"
"Jaemin."
"Bir düşünüyorum da. Senin için onca şeye katlandım. Okulda herkes seninle takıldığımdan dolayı benden nefret etti. Hiçbiri umrumda değildi çünkü aptal gibi aşıktım sana. Ama sen" parmağıyla Donghyuck'u gösterdi "Onu seçtin. Senin için benim yaptıklarımı yapamayacak olan kişiyi, zorbaladığın kişiyi, abinin aşık olduğu kişiyi."
"Jaemin kes şunu."
"Buraya gelmemin sebebi Renjun oldu. Hyuck'u buraya getirdiklerini görmüş. Senin olduğunu az çok tahmin ediyordum ama" bir kaç saniye aşık olduğu gencin gözlerine baktı "Kabul etmek istemedim."
Jeno Hyuck'un yavaş yavaş kıpırdamaya başladığını fark etmişti. Ama Jaemin yine durdurmuştu onu.
"Bir kerecik beni dinlemeyi seçsen olmaz mı? Sev ya da benim seni özlediğim kadar özle demiyorum. Sadece dinle Jeno."
"Dinliyorum."
Jaemin kendisinin aksine ona nefretle bakan gözlerin sahibine bir adım yaklaşmıştı.
"Seni özledim."
Jeno ise Jaemin'in sözünü bitirmesinden sonra ona daha da yaklaşmış ve yüzünü okşayarak dudağından öpmüştü aniden. Jaemin hislerini kontrol edemezdi. Nefret ettiğini söylese bile asla nefret etmezdi Jeno'dan. Lee Jeno böyleydi. Eğer bir kişi ona aşıksa, eninde sonunda ona itaat etmesini sağlardı.
"Kes şunu."
Jaemin kollarından geriye itmişti Jeno'yu.
"Sen normal değilsin. Alterin var senin. Bir insan böyle olamaz."
Jeno umursamaz bakışlar ardından kafasını sallamıştı.
"Mark hyung'a ne yaptın Jeno?"
Jeno yerinde bir tur dönmüş ve tekrar onunla göz göze gelmişti.
"Ben... Onu ittim. Uçurumdan aşağıya hemde."
Jaemin şaşırmamıştı. Bekliyordu zaten. Ama bunu söyledikten sonra gülmesi korkutmuştu onu.
"Onu öldürdün yani?"
"Doğru! Bunu yaptım!"
Jaemin Jeno'nun arkasına dönmesinden faydalanarak sessizce tetiği çekmişti.
"Neden Jeno? Ne suçu vardı?"
Genç Hyuck ile ilgilenirken telefonundan birşeyler yapıyordu. Jaemin görse bile umursamadı.
"Bilmem. Sevmiyordum."
"O senin abindi, Jeno."
"Biliyorum."
Jaemin artık kararından tamamen emindi.
"Jaemin. Donghyuck'tan hoşlanıyorum desem hala sever miydin beni?"
Jaemin'in yüzünü muzip bir gülümseme sarmıştı. Silahı ona doğrulttuğu sırada bile gülümsemesi devam ediyordu.
"Jeno."
Jeno adını duyduğunda gülerek geriye dönmüştü. Fakat Jaemin'in onun tam önünde silahla duruyor olmasından dolayı gülümsemesi kaybolmuştu.
"Üzgünüm Jeno."
Yerinden kalkmadan ellerini boynuna götürmüştü siyah saçlı.
"Yapamayacağını sende biliyorsun."
"Lee Jeno."
Jaemin'in gözlerindeki yaşlar teker teker aktığı sırada siyahlının duya bileceği son cümlesini söylemişti.
"Seven öldürürmüş sevdiğini."
Ve ardından saymadan kurşunlar göndermişti sevdiğine. Jeno'nun siyah kıyafeti birkaç saniye içinde al renge boyanırken Jaemin hıçkırıklarına engel olamıyordu. Son kurşun kalbine geldikten sonra yere yığılan Jeno'nun ise gördüğü son manzara Jaemin olmuştu.
"Üzgünüm sevgilim."
Yerde cansız bedeniyle yatan Jeno'yu izlerken gelen polis ekipleri ve Renjun'un çığlıkları sonucu bırakmıştı silahını yere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red wine // markhyuck
FanfictionYaş farkını umursamadan komşusuna aşık olan Mark Lee ve aşık olduğu Lee Donghyuck.