39. Bölüm "Her şey"

43 7 0
                                    

A

Ellerimin arasındaki parmakları öpüp yanağıma yaslayarak yüzüme yasladım. Arada avuç içine de öpücükler bırakıyordum.

"Travması var anlattığınız kadarıyla. Beyni kendini korumaya almış olmalı. Vücudunda bir problem yok ama isterseniz detaylı bir kontrol için hastaneye gelin. Tanıdığım kalifiyeli psikologlardan birini size yönlendirebilirim, Ares Bey."

Gözlerim bir an olsun Savaş'tan ayrılmazken sıkıntıyla konuştum. "Tanıdığım biri var, gelecek. Siz gidebilirsiniz."

"Peki, sağlıklı günler."

Doktor çantasını toparlayıp gittiğinde bakışlarım bu sefer göz altlarına kaydı. Kurban olduğum nasıl çökmüştü.

Neden ısrar ettin ki, aptal herif?!

Endişenin verdiği sızıyla pişmanlığım iyice yoğrulurken Savaş'ı izleyip iyi olduğuna emin olmaya çalışıyordum. Ona nasıl davranmalıyım artık hiç kestiremiyordum.

Dün akşam oldukça atılgan ve istekliyken şimdi böyle korkması attığım her adımın yanlış olduğunu bağırıyordu. Neden korktuğunu bile anlayamamıştım. Dün akşam... İstiyordu. Eminim. Eminim istiyordu ama belki...

Bu sabah da isteyecek değildi, kabul ama bu tepki çok fazlaydı. Asla Savaş'ın hayır dediğini diretecek değildim. Bir kez hayır deseydi kesinlikle üstelemeyecektim. Neden dememişti ki?

Acaba ona bu fırsatı vermemiş miydim? Ama onu öperken zaten bir cevap bekliyordum. Ya da fırsatı olmadığını mı hissetmişti? Belki...

Bilmiyorum, Allah kahretsin ki bilmiyorum. Ona ne iyi gelecek bilmiyorum, iyi geliyor muyum bilmiyorum. Ne yapabilirim, nasıl davranmalıyım, ne söylemeliyim... Hiçbirini bilmiyorum.

Dişlerimi sıkarken gözlerimin odağı kısa bir an bozulmuştu. Kendime gelip de tekrar baktığımda içimde bir taraf burkulmuştu.

Bembeyaz yüzü saydam gibiydi. Hastaymış gibi halsiz dururken göz altlarının kararması alenen benim suçum olduğunu bağırıyordu. Keşke onu öpmeden önce izin isteseydim. Emrivaki konuşmasaydım ya da cevap vermemesini fırsat bilip yakınlaşmasaydım.

Parmak uçlarına ufak öpücükler bırakırken varlığımın rahatsızlık vermemesi için dua etmekten başka çarem yoktu. En azından uyanana kadar. O zaman da özürler dileyip beni affetmesini beklemekten başka çarem yoktu. Savaş beni istemezse ne yaparım bilmiyordum.

Doğru... Ya beni istemezse? Ya yaptığımın iğrenç olduğunu ve beni görmek istemediğini söylerse?

Parmak uçlarım titremeye başlamıştı ki bir el elimi tuttu.

Gözleri Öykü'ye gitti. Şükürler olsun, buradaydı.

"Öykü... Ben yemin ederim isteyerek yapmadım."

"Tahmin edebiliyorum."

Yatağın diğer tarafına geçip Savaş'ın yanına uzandı. Bir eli yanağına çıkıp çok az okşadı ardından indirip elini Savaş'ın sol göğsünden biraz daha içeride tuttu. Sanırım kalbinin üzerindeydi.

"Ne oldu?"

Olan biteni kendi anladığım kadarıyla anlattım ama Öykü hiçbir tepki vermediği için bütün vücudum gerilmişti.

"Suçlu değilsin, şu bakışlarını düzelt."

Sesinde zerrece duygu yoktu.

"Ama ben yaklaş-"

"Saçmalama, Ares. Savaş'ın aklı bulanabilir, insan sonuçta. Atlattığını sanabilir, üstesinden geldiğini, artık kendisini etkilemediğini... Olabilir. Bazen tek bir kelime bile onu başladığı yere götürebilir. Travması var-" Dişlerini sıktı.

Zaaf -GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin