Ter içinde araladım gözlerimi. Nefes nefeseydim. Üstümde dünün halsizliği vardı. Herkesin uyumasına bakılırsa geceydi. Dün bütün gün uyumama rağmen tüm gücüm emilmişti sanki. Ayağa kalkmaya çalıştığımda ayaklarımın uyuşmuş olduğunu fark etmem geç oldu ve sendeleyerek yere düştüm. Bugün idam günüydü ve aile dediğim ama benim için normal bir insandan farkı olmayan kişilerde orada olacaktı. Ellerimden destek alarak ayağa kalkmayı başardığımda heryerim uyuştuğundan esnemeye çalıştım. O sırada herkes uyanmaya başladı. Aaron ve diğerlerine günaydın dedikten sonra muhafızların odamıza gelip bizi son kahvaltımıza götürmesine izin verdim. Kahvaltıda birçok çeşit güzel yemek bulunuyordu. Hayatımda hiç görmediğim.kadar çeşit marmelat ve peynir vardı.
Muhafızlar bizi baş başa bırakınca oda arkadaşlarımın yüzünü inceledim. Aaron sanki kabullenemiyormuş gibi kaşlarını çatmış uzun düşüncelere dalmıştı. Lauren yine otoriter tavrını koruyordu ve duygularından ödün vermiyordu ancak ben onun endişelendiğini anlayabiliyorum. Rila ve Crisin ağlamaktan gözleri şişmiş ve kıpkırmızı olmuş, hassas oldukları buradan belli oluyor. Son olarak Iris'e gelirsek o hala mutlu ve çoktan binbir çeşit yemeği tabağına doldurmuş.
Onları biraz daha tanımaya şansım olsun isterdim ama hepimiz öleceğiz. Ölüm sessizliğini bozan kişi Iris oluyor ve "Nasılsınız?" diye soruyor. Cevap veren Lauren oluyor "2 gün önce talihsiz olduğumuzu öğreniyoruz ve bir odaya tıkılıyoruz daha sonra cezamızın idam olduğunu söylüyorlar ve dün Cayla ölümün deşiğindeyken görmelerine rağmen müdahale etmiyorlar bizi eşya gibi oradan oraya fırlatıyorlar bugünde idam edilmeden önce son kez sevinelim diye bir kahvaltıya getirdiler ancak yaklaşık 1 saat sonra ölmüş olacağız yani iyiyim, sen nasılsın Iris?" Tamda söylemek istediğimi söyledi. Iris'e bakıyorum, yüzündeki gülümseme solmuş. " Kızgın olmanı anlıyorum Lauren ancak sinirini ortamı rahatlatmaya çalışan bir insandan çıkarmanı ve devlete olan nefretini benden çıkarmanı doğru bulmuyorum." Lauren cevap vermedi ve kahvaltının sonuna kadar odaya sessizlik çöktü. Muhafızlar bizi ailelerimizle son kez konuşmamız görüşme odasına doğru götürürken görüşüm bulanıklaştı ve nefesim darlandı.
Bunu fark eden Cris bana "İyi misin Car? "Diye sordu. Değildim hemde hiç değildim, ancak bu durumda kendisini düşünmesini benim için endişelenmesini istemediğim için, olabildiğince inandırıcı bir gülümseme takınmaya çalışarak "İyiyim, sorduğun için sağol" dedim. O insanlarla vedalaşmak istemiyorum. Ablamın ölümüne bi nevi onlar sebep olmuştu. Ablam öldüğünden beri onlarla en fazla bir iki cümle kurmuştum ve onlarda zorunda olduğumdandı. Evden erken çıkar onların soğuk yüzünü görmemek için elimden geleni yapardım.
İtiraz etme şansım vardı ancak bu onlarla son kez yüzleşmem için son şansımdı. Odanın önünde durduğumda derin bir nefes aldım, ilk sıra bendeydi . Hazır olduğumda girecektim ki birinin eli omzumda hissettim arkamı döndüğümde Cris ve diğerlerini gördüm. Cris "İyi şanslar" dedi. Diğerleri ise onaylayan bakışlar attı. Onlara geçmişim hakkında hiçbirşey demememe rağmen nasıl anlamışlardır. Bunu sonra düşünmeye karar verdim, yapmam gereken şeye odaklandım, gözlerimi kapattım ve kapıyı yavaşça araladım. Gözlerimi açtığımda karşımda annem ve babam vardı. İlk annemin yüzünü inceledim, kahverengi saçları yorgun yüzünün üstüne düşmüştü yine kahverengi ancak ağlamaktan şişmiş gözlerini bana yaptıklarından önce görsem üzüldüğüne inanırdım ancak şimdi onu affedebilir miyim bilmiyorum. Babamı incelediğimde ise herzamanki gibi kirli ve yağlı saçları iğrenmeme sebep oluyordu. Pis sakalları daha korkunç bir görünüm kazandırıyordu. Annem "İlk kim yanına gitsin?" Diye sordu. Babam"sen git ben müdahale etmem " dediğinde Annem başını salladı ve sanki bana hasret kalmış gibi hemen yanıma koşup bana sarıldı. Yerime çivilendim ve boğazımda bir yumru oluştu. Aklıma ablamın kurduğu son cümle geldi ve nasıl kendini çatıdan attığı. Annemi kendimden sert bir şekilde itip "Bırak beni" diye bağırdım.
Birden nefes alamamaya başladım tüm duvarlar üstüme geliyordu sanki. Nefes almaya çalışırken aklıma annemin beni daha 7 yaşında ellerim tahriş olana, derim soyulana kadar çalıştırdığı zamanlar geliyordu yada
Babam evde olmadığında sarhoş bir şekilde beni ablam gelene kadar dövdüğü günleri. O masum olamazdı hele kızını seven bir insan asla olamazdı. Bana doğru birkaç adım daha attığında ve elini kaldırdığında korkuyla biraz daha geriye gittim ve sert duvara çarptığımda yere düştüm.Sırtımı beton zemine yasladığımda ayaklarımı kendime çektim ve kafamı içine gömdüm. Boğuk bir sesle "Dokunma bana" diye bağırdım. Yapamazdım onları asla affedemezdim biraz düşününce affetmek istemiyordum zaten. Hele o pislik adamı asla.Babam müdahale edip "Tamam Adela, istemiyorsa yaklaşma" dedi. Ben o sırada sadece nefeslerimi bir düzene sokmayı deniyordum. Yaklaşık 1 dakika sonra hoparlörden bir ses duyuldu son "5 dakika" . Bende nihayet nefeslerimi toplamaya başladığımda ağzıma gelen sudan ağladığımı ozaman farkettim. Yerden güç alarak ayağa kalktığımda " Sizle konuşmamın tek sebebi var". Durdum ve yeşil gözlerimi annemin ve babamın gözlerinde gezdirdim. "Ablam eğer ona birşey olursa sizle iletişimi kesmememi en azından son kez konuşup yüzleşmemi söylemişti." Derin bir nefes alıp devam ettim. "Sadece benim iyiliğim içindi zannediyorsunuz değilmi ancak öyle değildi.Ablam her nekadar siz onun dolaylı yoldan intiharına sebep olsanız bile sizi önemsiyordu." Küçük bir kahkaha atıp devam ettim. "Ne kadar ironik değilmi her gün ona bağırıp şiddet uygulayan babasına ve ona bir yaratıkmış gibi bakan annesine karşı sevgi ve önem beslemek."Babam kaşlarını çatmış annem ise yeniden ağlamaya başlamıştı. Umursamadı. "Ablamın sözünü belki ilk defa dinlemeyeceğim" dedim oldukça sert ve acımasız bir ses tonuyla. "Buraya sizi dinlemek veya saçma bahanelerinizi dinlemek için gelmediğimi bilmenizi istiyorum." Babam kaşlarını çatmıştı" Ben sizi hiçbirşekilde affetmedim ve asla affetmeyeceğim." Bu son sözüm oldu ve odadan kapıyı oldukça sert bir şekilde kapatarak çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadow Manipulator
FantasyHerşeyin farklı ve daha kötü olduğu bir dünyada kendini savunabilmen için özel güçlere sahip olman gerekir. Bu özel güçlere sahip olmayanlar "Talihsiz" olarak adlandırılır ve talihsizler köle olarak çalıştırılır veya gölgelere yem edilir . Gölgeler...