5 - MINIK SIRLAR

16 3 8
                                    

"Bana kimse "iyimisin?" demeyince tek bunu söyleye bilecek kişi olarak kendim kalınca yadırganıyorum. Hayat ne garip ama değilmi"


Maskeli yabancı

Telefonum ve bilgisayarıma kırmızı ışıklar yanmaya başladı. Bu demek oluyordu ki, Gece acil durumu kullanmıştı. Yerimden fırlayıp bilgisayarımın başına gittim. Direk konum bilgilerine ulaştım. Şehrin biraz dışında ormanlık alanda ki, terkedilmiş fabrikadan geliyordu. Sinyal.
Önce Gecenin evinin çevresindeki kameraları kontrol edip ne olduğunu anlamam gerekiyordu.

Gece evden çıktıktan sonra yanına bir araba yanaşıyor. Ağzına bir bez koyduktan sonra, Gece bilincini kaybediyor.

Yüzümü sıvazlamaya başladım. "La havle." Orta da ne halt dönüyordu.

Hızlıca çıkmıştım. Şimdi arabada son sürat sürüyordum. Aklımda onlarca sorular vardı. Ve en önemlisi ise yetişebilecek olup, olmamam dı.

Fabrikanın önüne gelmiştim. Bir gariplik var dı. Etrafta kimse yoktu. Arabadan çıkmadan yüzümü maske ile kapattım. Silahımı alıp belime taktım. Arabamı biraz geride park edip. Fabrikanın önüne geldim. Kapıyı açtığımda ilerdeki başka bir kapı dikkatimi çekti. Ses çıkarmadan ilerledim.

Kapıyı açtığımda, sandalyede bağlı kafasında çuval gibi bir şey, başı öne düşmüştü. Etrafa baktım kimse yoktu. Hızla o tarafa yürürken arkamdaki Kapı kapanıp kilitlendi. S*****. Herşey çok hızlı oluyordu. Kapıda vazgeçip, Geceye gittim. Kafasındaki çuvalı çıkardığım da. Kaskatı kesildim." Burda ne bok dönüyor." Diye bağırdım.

Gece yerine cansız manken vardı. Kapıya doğru dönecek ken. Bulunduğum yeri sis sarmaya başlamıştı.

Silahımı çıkartım, kapıya gittim. Yüzümdeki maske bez maskey di. Bana etki ederdi. Kapıya nişan aldığımda. Yüzünde korunaklı maske ve siyahlar içinde birisi çıkıp.

Ne olduğunu anlamadan Silahımı tekme atıp, yere düşürdü. Her yer sis ti. Bana etki etmeye başlıyordu. Yavaş yavaş. Biran önce çıkmalıy dım.
Silaha tekme atan.

Bu sefer karın boşluğuma da vurdu. istemsizce nefesim kesildi. daha derinin nefes almaya çalışırken, gazı da ciğerlerime yol aldı. karşılık vermeye çalıştığımda ise arkamdan sert bir darbe aldım ve gözlerim karardı.

Gözümü açmaya çalışırken zorlandım. Nerdeydim ben? Ne olmuştu?
Yavaş yavaş hatırlamaya başladıkça. Kendime küfür etmeye başladım.
Yüzümdeki maske hâlâ duruyordu. Bir den, kulaklarımı topuklu sesi doldurdu. Tam önüme geldiğinde kafamı kaldırdım.

Bana sırıtarak bakan ama gözünde de hiç bir duygu okuyamadığım. Gece vardı.

"Hoş geldin. Gizemli çocuk." Ne diyeceğimi bilememiştim. Ne döndüğünü anlayamıyor dum.
Yine de "Ben niye burdayım." Diye aptalca bir soru sordum.

Gece kafasın hafifçe yana eğip yüzüme baktı. Ağzının içinde ise "bu kadarda değildir." Diye homurdandı.

"Şimdi" Diyerek ilerdeki sandalyeyi alarak karşıma koyup oturdu. "Burda benden çok senin anlatıcakların var, sanırım." Teknik olarak haklıydı.

Ama anlatamazdım. Konuşmaya devam etti. " ama yine de, yüzünün alacak halini görmek için, ben birazcık konuşayım" Elini çenesine koyup düşünmeye başladı. "Öncelikle. Neden tuvalette adamı öldürdün? Ve bütün gün beni niye göz hapsinde tuttun? Odama bayıltıcı gaz verip, beni bayıltıktan sonra niye telefonuma sızdın? Doğrusu sızdığını sandın." Evet biraz ağzım şaşkınlıktan açılmış olabilirdi. O şerefsizi benim öldürdüğü mü bildiğini hiç düşünmedim. Nasıl biliyordu peki telefon için odaya girdiğimi?

Gecenin GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin