Akşam Yemeği ve Oda Hapsi

25 4 0
                                    

Telefon kapandı ve ben kendimi daha fazla tutamayıp, ağlamaya başladım.

Hala yaşıyorsam tek sebebi Mirza 'dır.

Çok geçmeden içeri Tuğra girdi. Bana bakış şekli bir sorun olduğunu belirtiyordu.

"Şey, yemeğe çağırmaya geldim." İçimden bir ses gelmesinin tek sebebinin bu olmadığını söylüyor.

"Tamam abicim, geliyorum şimdi." Kısa bir süre duraksadı, sanki birşey demek istemiş gibi ağzını açtı ama vazgeçti ve odadan çıktı.

Bok kokusu.

Ne sikim oluyor, bilmiyorum ama bugün güzel sonlanmayacak gibi.

Daha fazla bekletmemek için aşağı indim. Herkes sofradaydı ki bu beni germişti çünkü normalin aksine sessizlik hakimdi. Sessizce yerime geçtim. Kimse yemek yemiyor veya konuşmuyor.

Ee, ne olacak şimdi??

Sanki Leo'yu duymuş gibi Buse Hanım konuşmaya başladı.

"Tuğra ve Tuğçe'den okulda yaşanan birşey öğrendik, Asil. Bu konuda seninle konuşmak istiyoruz çünkü bir yanlış anlaşılma olduğuna inanıyoruz." Tuğçe'nin yüzünde şimdiye kadar görmediğim sinsi bir gülümseme, Tuğra 'da ise endişeli ifade belirmişti. Masadaki herkese göz gezdirdiğimde gergin Uzay'ı, iğrenerek bakan Kutay 'ı ve alayla bakan Asel'i gördüm.

Tuğçe başından beri bana yalandan mı yaklaşıyordu? Buna inanmak istemiyordum, hayır bu olamazdı. Olabilir miydi?

Kutay ve Asel başından beri tavırlarını ortaya koymuşlardı ama Tuğçe? En başından beri gördüğüm utangaç tavırları yalan mıydı?

Kırılma sesini duydun mu, Asil? Kalbindi.

"Konu nedir, Buse Hanım?" Zar zor konuştuğumda aslında konuyu herkes kadar iyi biliyordum.

"Okulda bir arkadaşın ve senin hoş olmayan bir fotoğrafın ortaya çıkmış. Tabii, gerçek olamaz, sonuçta bir erkek, bir erkeği öpemez." Net cümleleri boğazımda bir düğüm oluştururken konunun nereye geleceğini az çok anlamıştım.

"Emin olmak için soruyorum bu doğru değil, değil mi? Sen bir.. bir eşcinsel olamazsın, değil mi?" Sessizlik oldu. Masadaki bütün gözler benim üzerimdeydi. Yalan söyleyerek bundan kurtulmayı çok istedim ama görmek istedim. Öz ailemin beni nasıl reddedeceğini ve asla sevilemeyeceğimi.

"Diyelim ki, eşcinselim. Ne olmuş? Bu sizin için bir sorun olur muydu, Buse Hanım?" Kelimelerim ortama bomba gibi düşerken, Kutay'ın bıçağını masaya sertçe koymasıyla ona döndüm.

"Bize ibne olduğunu mu söylüyorsun? Umarım bu sadece hoş olmayan bir varsayımdır." Sert bakışları saklanacak bir yer bulma isteği ile dolup taşmama neden oluyordu.

"Hayır, olduğum şeyden utanmıyorum." Kutay sandalyesini geriye ittirerek ayağa kalktı.

"Ne diyorsun lan sen?' Gökhan Bey sonunda dahil olması gerektiğini hissetmiş olacak ki Kutay'ı yerine oturttu. Ardından bana baktığı gözleri üşümeme neden oldu.

"Yarından itibaren okula gitmeyeceksin. Dışarı çıkmaya iznin yok. Hastalığın geçene kadar bir  psikolog ile görüşeceksin ve düzeldiğin zaman yasakların kalkacak." Ketum bir ses, dönüm bakışlar. Gözümden bir damla yaş aktı ancak akmasına izin vermeden elimin tersiyle sildim.

"Bunu bir hastalık olarak gördüğünüzden yola çıkarak konuşuyorum. Dar kafalılığınız karşısında ağzım açık kaldı. Sadece siz değil bu şekilde yetiştirdiğiniz oğlunuz Kutay'ın neden böyle bir insan olduğunu da buradan anlayabiliyorum." Üzgün bir ifadeyle Tuğçe'ye baktım. "Asıl üzücü olan gerçekten bir kız kardeşim olabileceğini düşünmüş olmamdı. Beni gerçekliğe döndürdüğün için teşekkür ederim. Size afiyet olsun." Sofradan kalktım ve hızlı adımlarla odama girip, kapıyı kilitledim.

Eşcinsel olmak suç muydu? Bir hastalık mıydı? Hayır, hayır değildi. Bu benim seçimim değildi ve zaten yönelimimden utanmıyorum. Nasıl bir aile.. nasıl bir anne-baba kendi çocukları eşcinsel diye onu eve kapatır?

Sana söylemiştim, asla sevilmeyeceksin.

Haklısın. En azından ailem konusunda. Mirza'm beni seviyor.

Herkes bir gün seni terk edecek.

Kapa çeneni.

Gözüm banyonun kapısına kaydı. Belki, acı odağımı değiştirirdi? İçerideki çekmeceden elime aldığım jilete baktım bir süre.

Vay canına, beni yormadın.

Yavaşça koluma yasladım. Nefeslerim hızlanmıştı ve elim titriyordu. Jileti koluma bastırarak bir kesik bıraktığımda acıyla inledim. Derin bir kesik olmuştu ama düşündüğüm gibi kötü düşünceler yerini acıya bırakmıştı.

Birkaç kesik daha bıraktıktan sonra alışmaya başlamıştım. Acıya alışabilir miydi insan? Yakalanmak istemediğim için jileti yıkayıp çekmeceye koydum ve kolumu sarıp, bol siyah bir kapüşonlu giydim.

Duş alamayacak kadar yorgun hissediyorum. Tuğçe ile film izlediğimiz günü hatırlayınca kalbim acıdı. Gerçekten beni kabullediğini sanmıştım.

Kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapattım. Uyumak ve bir daha uyanmamak dileğiyle.

ಥ⁠_⁠ಥ

Gözlerimi açtığımda karşımda gördüğüm Leo ile sıçradım. Korkunç bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Ah, Asil'cik senin için ne kadar üzüldüğümü bilemezsin. Zavallı seni."

"Kes sesini. Burada ne halt ediyorsun? Kaybol."
Birkaç adımda yanıma geldi ve boğazımı sıkmaya başladı.

"Yoksa ne? Ne yaparsın? Senden nefret eden ailene mi bahsedersin? Deli olduğunu görürlerse psikoloğa değil, akıl hastanesine gönderirler seni." Elini zorlukla gevşettim.

"Ben deli değilim. Lanet olsun, ben deli değilim!" Keyfi yerine gelmiş gibi güldü ve uzaklaştı.

"Aynen, bende gerçeğim." Piç herif. Saniyelik dibime geldiğinde, boynumu kırdı. Ne?

Bir anda sıçrayarak uyandığımda etrafra kimse yoktu. Sadece bir kabusmuş.

Ön gösterim diyelim.

Konuşma sen.

Odamın kapısının açılmaya çalışmasıyla, kilidi açmak için ayağa kalktım. Gelen kişi Buse Hanım'dı.

"Evde olduğun süreçte odandan çıkmayacaksın. Tuğra'ya kötü örnek oluyorsun. Gözüme gözükme. Haftanın iki günü psikoloğa gideceksin. Günlük öğünlerin odana gelecek." Soğuk ses tonu ürpermeme neden oldu. Muhatap olmak istemediğim için kafamla onayladım ve o da odamdan çıktı.

Harika, oda hapsi ha?

Yatağıma oturdum ve bilgisayardan yeni bir animeye başladım. Nasılsa yapacak daha iyi birşeyim yoktu.

Horimiya.

(⁠ಠ⁠_⁠ಠ⁠)⁠━⁠☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚

Putperest pezevenk eşcinsel olunca cin mi kaçıyor oğlunun içine??

bye 🐢




Lost Memories | b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin