9.

268 6 0
                                    



Selam, ben geldim. Yazdığım bölümler arasında en çok içime sinen bölüm ve en uzun bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz.






Jungkook'dan




Elimdeki hazır ramenlerle mutfaktan çıkıp odama doğru yürümeye başladım. Açlıktan ölüyordum resmen. Biraz daha yemek yemeseydim, midem gurulduyucaktı ve  utancımdan yerin dibine girecektim.

Yavaşça elimdekileri yere düşürmemeye çalışarak odamın kapısını açtım. İçeri girer girmez Taehyung'un elindeki birkaç tane kağıta şaşkın bir şekilde baktığını gördüm. İlk başta kağıtda neye baktığını anlamadım, ama sonra kendi çizdiğim resimleri görmemle-

Elimdeki yemeği hızlıca masaya bırakıp kağıtları eline temas etmeden aldım. Odanın içindeki sessizlik, aniden gelen gerginliği arttırıyordu. Taehyung'un yüz ifadesinden, ne düşündüğünü anlamak imkansızdı, bu durum beni endişelendirmeye başladı.

"Özel eşyalarıma sakın bir daha dokunma."

Dedim sertçe, çünkü sinirlerim bozulmuştu. Hangi hakla benim eşyalarıma dokunurdu? Kahretsin, o çizimlerin hepsini attığımı düşünmüştüm ama yanılmışım. Galiba Taehyung'un zile basarken odadan aceleyle çıkarken düşürmüşüm.

"Ahh, ben üzgünüm. Kalemim yere düşmüştü, kağıtları yerde görünce merak ettim. Gerçekten üzgünüm."

Taehyung'un sesinden de pişmanlığı anlaşılıyordu, pişman olduğu ama hala benim eşyalarıma izinsizce dokunduğu gerçeğini değiştirmiyordu. O çizimlerde başka bir şey de olabilirdi.

Gergin bir şekilde yutkundum. Lanet olası o çizimler, asla birinin görmesini istemiyordum ama ne yazık ki artık geçti. Umarım beni deli falan ya da şizofren falan sanmazdı. Bir de okulun ağzına düşmek istemiyordum. Herkes bana deli muamelesi yapardı, düşüncesi bile kötüydü.

"Bir daha böyle bir şey yapma."

"Ben üzgünüm.."

Dedi, bende bir şey demedim. Ne diye bilirdim ki? Tamam, biraz abartmış olabilirim ama elimde değildi. Hayatımda en nefret ettiğim şey, izinsiz eşyama dokunulmasıydı. Bu hissiyetim çocukluğumdan beri vardı. Küçükken bile biri benim eşyama dokunsa ya ağlıyordum ya da elinden alıyordum. Bu duygum, kişisel alanıma saygı duyulmasının ne kadar önemli olduğunu öğretti bana. Eşyalarım benim için sadece maddi olmayıp, duygusal bir değer taşıyorlar.

Elimdeki kağıtları eşofmanımın cebine tıkıştırıp, rameni önüne koydum. Umarım soğumamıştır. Diğerinde kendi önüme koyup sandalye oturdum. Ramene iştahlı bir şekilde baktım. Gerçekten acıktan ölüyorum. Yemeğin nefis kokusu beni başımı döndürmüşdü bile. Ramenin sıcaklığı ve baharatlı kokusu midemi daha da guruldatıyordu, açlığımı dizginlemek neredeyse imkansız hale gelmişti.

Hızlıca yemeğimi yemeye başladım. Ara sıra bakışlarım Taehyung'a kayıyordu. Biraz garip gözüküyordu, üzgün gibiydi ya da bana öyle geldi. Umursamayıp yemeği yemeye devam ettim. Biraz ona kızdığım için üzgündüm, ama yine de olanları değiştirmiyordu.Taehyung'un yüzündeki endişeli ifade, içimi burkuyordu, belki de onun da içinde bulunduğu durum beni etkilemişti.

Onu görmezden gelip iştahla rameni yemeye başladım."Çizimlerin..."dedi bir anda konuşmayla, elimdeki chopstickle dona kaldım. Oturduğum sandalyede gerilmeye başladım. Gözlerim yemeğe odaklanmış olsa da, kalbim hızla atıyordu, kelimeleri duyduğumda sanki dünya durdu.

"Hadimi aştığım için üzgünüm, ama o çizimleri öylesine mi çiziyorsun, yoksa başka bir şey mi?"

Oturduğum sandalyede daha da gerilmeye başladım. Bakışlarımı ona dahi çevirmiyordum, sadece önümdeki yemeğe odaklanmıştım. Gerildiğimi belli etmemeye çalıştım. Pek de mümkün olmasa da... Kalbim hızla atarken, o anın verdiği gerilimi bastırmaya çalışıyordum. Gözlerim yemeğe odaklıydı, ama zihnim başka bir yerdeydi, adeta bir savaşın ortasındaydım. İçimdeki karışık duygularla boğuşurken, nefes almak bile zor geliyordu, sanki o an hiç bitmeyecekmiş gibi hissediyordum.

Hridayeş | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin