0.5

3.8K 482 99
                                    

Bakışlarımı Hara'nın kapısında gezdirdim. Keskin at kokusu burun deliklerimi sızlatmıştı. Dün olanlardan sonra Sehun beni çiftliğe getirip merkeze gitmişti. Sabah kalktığımda kapımın önünde gıcır gıcır parıldayan, pahalı olduğu uzaktan bile belli olan bir bisiklet duruyordu. Kendimle birlike sürüdüğüm bisikleti Hara'nın kapısına bırakıp içeriye ilerledim. Burkulmuş ve yaralanmış bacağım yürümemi zorlaştırıyordu. Sesler Hara'da yankılanırken bu defa duyduğum şeyin inleme olduğundan emindim. Bakmaya cesaretim yoktu. Belki onu öyle görürsem ondan vazgeçeceğimi düşünmüş, hemen sonra bu düşünceyi aklımdan silmiştim.

"S-Sehun." Lily'in ince sesi Hara'yı doldururken buruk bir gülümseme kapladı yüzümü. "B-bugün söyleyeceğim. Anlatacağım her şeyi."

"Biliyorum sevgilim." Sehun'un bana karşı hiçbir zaman kullanmadığı naif sesini duydum. İçim parçalandı. Anılarımda Sehun beni azarlıyordu. Anılarımda Sehun'un çatık kaşları, sert sesi vardı. Sehun'la olan anılarımın hepsi acı doluydu.

"Evlendiğimizde de bahçeyi böyle süsleteceğim." Lily'nin cıvıldayan sesini duymak beni kendime getirdi. Yeter dedim, kendini onunla kıyaslama.

"Kır düğünü mü istiyorsun?" Sehun kıkırdayarak sormuştu. Sesindeki tatlı tınıyı ilk defa duyuyordum.

"Evet, düşünsene önümüzde gelinlik giymiş iki tatlı kız çocuğu beyaz gül yapraklarını etrafa saçarken biz de kol kola arkalarından ilerliyoruz. İşte hayalim bu. " Sehun anladığını belli eden bir hımlama bırakırken oldukları bölmenin kapısını açmıştı. Duyduğum sesle boş kabinlerden birine girip öylece bekledim.

"Hadi git artık, seni bulamayınca telaşlanmasınlar." Başımı uzattığım yerden Lily'nin uzanıp Sehun'u öptüğünü gördüm.

"Parti sesleri kesilince göletin orada bekle beni. Kesinlikle geleceğim." Lily el sallayarak ayrıldığında saklandığım yerden çıkıp Sehun'a doğru ilerledim. Arkasını döndüğünde benimle karşılaşmayı beklemiyor olduğundan gözleri genişlemişti.

"Bahçe süslemesi benden." Dedim ona acı bir gülümseme yollarken. "Sizin için en güzel çiçekleri seçeceğim."

"Luhan-"

"Bir şey söylemene gerek yok. Bisiklet için teşekkür ederim ama bana bir şey borçlu değilsin. O yüzden-" Parmağımla Hara'nın girişini gösterdim. "Oraya bıraktım."

"Luhan." Diye seslendi arkamdan. Bacağımın izin verdiği kadar hızla çıktım oradan. Yoksa onun önünde ikinci kez gözyaşlarına boğulabilirdim.

*

Bahçe süslemeleri neredeyse bitmişti. Etraf en sevdiğim çiçek olan kamelyalarla doluydu. Yerleri farklı renk ve türde çiçeklerle süslemiştik. Giriş kapısının üzerine sarmaşık güller yerleştirmiş, bahçenin içerisinde sırayla dizilmiş gece lambalarını da unutmamıştık. Evin hizmetlileriyle birlikte konukların oturacağı sandalyeleri süslemek de bize düşmüştü. Bereli ellerimle sadaliyelere siyah kurdelaları geçirmeye çalışırken yanıma gelen çalışanı yeni farketmiştim.

"Gül yapraklarını getirdin değil mi?" diye sordu endişeyle parmaklarını birbirine geçirirken. Bakışlarım etrafta gezindikten sonra güllerin olduğu büyük sepeti işaret ettim.

"İşte, oradalar."

"Bana yardım eder misin?" dedi çekingen bir tavırla. Gülümseyerek başımı sallarken gül yapraklarının olduğu sepeti kucaklayıp onu takip ettim. Vay be dedim içimden. Ev saray gibiydi. Sehun burada yaşayacaktı demek. Bundan sonra güzel bir hayatı olacaktı.

"Güller Lily'nin odasının önünden itibaren serpilecek. " Onu yeniden onaylayıp yaralı dizimin izin verdiği kadar hızlı olup merdivenleri tırmandım. Hangi oda olduğunu gösterdikten sonra işinin yoğun olduğunu söyleyerek aşağıya inmişti. Sevdiğim adamın sevgilisinin doğum günü için hazırlık yapıyordum. İroni miydi, yoksa Tanrı'nın bana şanssız doğduğumu gösterme şekli miydi bilmiyorum. İçimde tarifi imkansız bir sızı kol geziyordu.

Gülleri serpmek için kapının önüne eğildiğim sırada odadan gelen sesler dikkat kesilmeme neden oldu. Tanrı aşkına, sürekli birilerinin işine istemeden burnum sokuluyordu. Aldırmamaya çalışıp işime devam etmek istemiştim... Bunu gerçekten yapacaktım ama duyduğum isimle onları dinlemeye engel olamamıştım. Daha önce birkaç kez duyduğum Bay Samuel'in sesi bütün evde yankılanıyordu neredeyse.

"Ben sana en güzelini layık görürken sen-" onun saçlarını çekiştirdiği canlanmıştı gözümde. "Bir Seyis parçasıyla, öyle mi Lily?!"

"Baba sana söyleyecektim! Bugün akşam söyleyecektim ve onunla tanışmanı sağlayacaktım ama sen- "

"O konuya girme bile! Kızımın Seyis parçasıyla kırıştırdığını bir hizmetliden öğreniyorum! Bu da yetmezmiş gibi onunla evlenmek istediğini söylüyorsun! O piç kurusunu geberteceğim."

Duyduklarım yeterliydi. Güllerin olduğu sepeti fırlatırken incinmiş bacağıma aldırmadan koşmaya başladım. Sehun'u bulmam gerekiyordu. Hara'ya doğru isyan bayrağını çekmek üzere olan bacağımla seke seke koşarken Sehun'u hemen bulabilmek için dua ediyordum. En azından şimdilik burada olmazsa geceye Lily babasını sakinleştirebilirdi. Hara'yı talan etmiş, yine de Sehun'u bulamamıştım.

"Sehun!" olağan gücümle bağırdığımda Hara'da yankılanan sesim bana yardımcı olmuştu ama ortada Sehun falan yoktu. Arka tarafın girişinden cılız bir "Sehun" sesi daha duydum. Lily olmalıydı. O geldiğine göre benim burada olmamamın bir anlamı yoktu, gitmek için arkamı döndüğüm sırada Lily'nin sesi yeniden yankılandı. "Hey!" Olduğum yerde durup onun bana doğru koşarak gelmesini beklemiştim.

Arkamı yavaşça dönüp ilk defa bu kadar yakından gördüğüm Lily'nin yüzünü inceledim. Sehun'un neden onu seçmiş olduğunu düşünmeme gerek bile yoktu. İkimiz arasında seçim yapmam gerekirse bende onu seçerdim. Makyajsızken bile bebek gibi olan yüzü iki yeşil zümrütle taçlandırılmış gibiydi. Küçük, kibar bir burnu vardı. Dalgalı saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu. Daha bugün baktığım bereli yüzüm geldi aklıma.

"Sehun'u gördün mü?"

"Ha-"

"Lily!" Sehun'un gür sesi kelimemi bölerken hızla bize doğru yaklaştığını gördüm. Gözleri garip bir korkuyla harmanlanmıştı. Bakışlarını üzerimden çekmeden hemen ortamızda durdu. Endişeli bakışı ona bir şey söylemiş olmamdan korktuğunu belli ediyordu, bunu anlamak biraz bile zor değildi.

"Luhan." Dedi ardından binlerce soruyla dolu bakışlarını gözlerime hapsederken. Ona çok kısa bir süre bakabilmiştim.

Çünkü Lily'nin sert tokatı yanağımda patlamıştı.

"Lily!" diye bağırdı Sehun. "Neden..."

Elim kızardığına emin olduğum yanağımı kavrarken Sehun'un şaşkın bakışları üzerimde geziyordu. Ağzımı açamamıştım bile.

"O söyledi!" diye cırladı Lily. "Babama her şeyi o anlattı!"

"Nerden-" Sehun sert bakışlarını üzerimde gezdirirken o an gülmemek için zor tuttum kendimi.

"Babam birlikte olduğumuzu öğrenmiş! Bizi görenin Luhan olduğunu söyledin! Onun zararsız olduğunu söylemiştin Sehun! Ama o gidip her şeyi babama anlatmış!" Dudaklarımın arasından tıslamaya benzer bir sesin çıkmasına engel olamamıştım.

"Şimdi de pişkince gülüyor! Babam seni gönderecek, onu ikna edebileceğimi sanmıyorum, Tanrım." Lily Sehun'un boynuna sarılıp ağlamaya başladığında Sehun'un gözlerinde ilk defa öfkeyi gördüm. Elleri Lily'nin incecik belini kuvvetle sararken yeniden baktı gözlerime. Beni burada öldürebilirmiş gibi gelmişti o an ama umursadığım şey bu değildi.

"İstediğine inan." Diye fısıldadım Hara'dan çıkmadan önce. Sesim Lily'nin hıçkırıklarına karışmıştı ama Sehun'un duyduğuna emindim.

Little StupidHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin