Yazardan
" Birşey görebiliyor musun Polonya?" diye sordu Norveç. Polonya kafasını iki yana salladı ve " Maalesef, görülmüyor " dedi kanatlarını bir açıp bir kapatırken. Şu anda bir ağacın en üstünde, aşağıda olan kırmızı takıma bakıyorlardı. Bayraklarını nereye koyduklarını görmeye çalışıyorlardı ancak bu pek mümkün değildi çünkü Rusya, Kanada ve Çin gibi uzun boylu olan kişiler görülmesini engelliyordu.
" Pekâlâ, geri dönelim o zaman. Türkiye'ye haber veririz " dedi Almanya. Şu anda Polonya aralarında tek kanadı olan kişiydi
" Haber veririz de, ben umarım ikinizi de taşıyabilirim " dedi Polonya. Kanadını havaya doğru açmak isterken ağaca değdiği için dallardan bir tanesi kırılmış ve Polonya'nın kanadını çizmişti. Hem çok ses çıkarıp dikkat çekmişler hemde Polonya kanadını biraz yaralamıştı." Agh!" diye dişlerinin arasından bir ses çıkardı. Ses çıktığı için Almanya hızla Norveç ve Polonya'yı ağacın arkasına çekti. Görmemelerini umuyordu.
Norveç " İyi misin " diye sordu kısık sesiyle. Polonya ise hâlâ acıyan kanadını tutmuş yaraya bakıyordu. Ağacın kırılan dalı çok keskin olmalıydı ki kanadını kesmişti. Fazla derin değil ancak kanlar akıyordu." İyiyim ancak şimdi biraz zorlanacağım kesin " dedi fısıldayarak. Almanya ise ağaçların dallarına tutunarak yaprakların arasından baktı. Hiç kimse buraya bakmıyordu. Yada öyle davranıyorlardı.
" Gitmeliyiz, bizi fark edipte etmemiş gibi davranıyor olabilirler " dedi sessizce. Polonya " Tamam hadi " diyip uzun olan dallardan tutunarak tekrar ağacın içinden çıktı. Ancak çıkması ile Amerika ve Çin'i görmesi bir olmuştu.
" Ee, naber?" diye sordu Amerika. Polonya açtığı yaprakları geri kapattı ve ikiliye dönerek hızla ellerini tutup koşmaya başladı. Norveç ne olduğunu anlamasa bile hızla arkasına bakan Almanya olayı çoktan çözmüştü.
" Beni dinleyin, atlatacağız ve ben sizi tutacağım. Panik yapmayın!" dedi koşarken Polonya. Almanya ve Norveç bunu onaylarken arkalarından ağaca çıkmış olan Nazi ve Kuzey Kore'yi gördüler. Arkalarından geliyorlardı. Amerika ve Çin ise üstte bekliyor olmalıydı.
Yaprakların bittiği gökyüzünün göründüğünü gören Polonya " Hazırlanın!" diye bağırdı. İkisi de sonuna geldikleri daldan atladılar. Polonya kanatlarını açtı ancak görmeyi beklemediği kişi buradaydı.
" Azerbaycan?"
Polonya Norveç'i yakalarken Almanya'yı Azerbaycan tutmuştu. Azerbaycan gülümseyerek " Gidelim!" diye seslendi. Onlar aksi yöne doğru uçmaya başlarken onları peşinden takip eden Amerika ve Çin arkalarındaydı.
" Kaçmayı bırakın!" diye bağırdı Amerika. Ancak Mavililerin buna hiç niyeti yoktu. Azerbaycan kanatlarını seri bir şekilde açıp kapatarak hızlanırken Polonya yavaşlıyordu. Bu durumu fark eden Azer hızla arkasını döndü ancak Polonya'nın yaralı olan kanadını gördü.
" Dayan Polonya! Az kaldı!" diyerek onu ayakta tutmaya çalışıyordu ancak bu zordu. Polonya da arkadaşını yarı yolda bırakmak istemiyordu. Kanatlarını daha çok kapatıp açtıkça daha da acıyordu yarası. Azerbaycan bunu fark etmişti.
" Dayanabilirim!" diye seslendi Azerbaycan'a doğru. İkisi de uçuyordu ve birbirlerinin etrafında daireler çizerek karşı takımı şaşırtmaya çalışıyordu.
.
.
." Şimdi daha iyi misin?" diye sordu Almanya. Polonya kafasını sallarken oturdukları yer yapraklar ile kapadıkları bir alandı. Gelirken Norveç ve Azerbaycan ebelenmişti. Takımlarını bekliyorlardı.
Dışarıdan gelen dal parçası sesleri ile içeriye giren Türkiye ve diğerleri olduğu için rahatlamışlardı. Türkiye eliyle Polonya'nın yüzünü avuçladı. Sağına soluna baktı ve en sonunda gözleri kanadına değdi. Gözleri tekrar gözlerine çıkarken " Nasıl oldu bu?" diye sordu. Sesi hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
Polonya " Sivri bir dal vakası, beni boşver de " sesini kısıp yana doğru baktı. Türkiye neler olduğunu anlamaya çalışırken Almanya'ya baktı.
" Neler oldu? Sana mı birşey oldu!? Niye susuyorsunuz ki!?" dedi ve bu sefer Almanya'nın yüzünü avuçlayıp her yerine bakmaya başladı. Almanya " ben iyiyim de, Azerbaycan ve Norveç ebelendi " dedi.
Türkiye birkaç saniye donup kalsa da elini kalbine koyup " ebe olmuşlar, ölmemişler. Ödümü patlattınız!" diyerek yanlarına oturdu.
Japonya " Biraz dinlenelim, sonra devam ederiz " dedi Güney Kore'nin yanına otururken. Belarus ise oyun başladı başlayalı zaten Türkiye'nin yanından ayrılmamıştı. Oldukları yere hakim olan sessizliği yarım saat sonra bir çatırtı sesi bozmuştu.
Sesin duyulması ile herkes çıkışa bakarken Polonya'yı arkasına alan Türkiye " Herkes arkama geçsin, kanatları açın, hızı etkinleştirin!" diye fısıldadı. Plan belliydi. İçeriye giren kırmızı takım olursa kaçıp Almanya İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan'ın yanına gideceklerdi.
Türkiye arkasında bıraktığı Belarus'u Almanya'ya emanet ederken Pakistan ve Türkiye çıkmak için kocaman yaprağı tuttu. Kırmızı ülke yaprağı kaldırırken bir anda ona uzanan el ile şaşkınlıkla geriye düştü.
Almanya " Kaçın!" diye bağırdığında Türkiye'nin üzerine atlayan Kuzey Kore ise gülümsüyordu. Son anda sola yuvarlanıp ayağa kalktı ve onlara şaşkınca bakan Belarus'un elini tutup kanatları ile yukarıya uçtu. Havaya çıkarken aşağıda olan Fransa, Rusya ve Sovyet'in ona baktığını gördü. Ona değil Belarus'a bakıyorlardı.
Ellerini Türkiye'nin boynuna dolanmış, yüzünü ise boynuna gömmüş olan Belarus utançtan kıpkırmızı idi.
" Sıkı tutun " diye fısıldadı Türkiye. Aynı anda " İlerleyin!" diye bağırdı.
Arkasından ona doğru gelen Azerbaycan ve Amerika ile Türkiye de hızlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Countryhumans
FanficTürkiye~~~🇹🇷 ( Buradaki yazdıklarım sadece eğlence amaçlıdır. Hiçbiri gerçek değil ve sakın inanmayın ) ve birşeye açıklık getirmek istiyorum. Doğu Türkistan şu anlık Çin'in esiri ancak kurtarılacak. ( Keşke gerçekte de öyle olsaydı)