Bölüm 8

220 14 6
                                    

En son olan toplantımın üzerinden iki hafta geçmiş, Rusya ile aramızda geçen gerginliğin üzerinden ise üç hafta geçmişti. Bu süre zarfında benimle konuşmak istemişti ancak işlerimin yoğunluğundan dolayı kabul edememiştim. Şu anda ise NATO'daydım. Kıbrıs'ın kaç haftadır evde tıkılı kaldığını bildiğim için onu da yanımda getirmiştim

Elimdeki belgeyi incelerken binada Yunanistan'ın da olduğu gerçeği ile birkaç saniyedir beynimi zorluyordum.

" Baba "
Kağıdın üzerinde yazanlar sinirimi bozmuştu. Oflayarak kafamı kağıttan kaldırıp Kıbrıs'a baktım. Koltukta oturmuş boyama kalemleriyle kağıda resim yapmaya çalışıyordu.

" Efendim kızım?" dedim. Biraz daha belgeye bakmaya devam edersem gözlerim istifa edecekti.

Eliyle karnını gösterdi ve " Bay karnım acıktı "

Hassiktir!

Ben Kıbrıs'a öğleden sonra yemek yedirmedim!
Ve saat akşam dokuza geliyor. Anında ayağa kalktım ve Kıbrıs'ın yanına ilerledim. Elimle yanağını tuttum ve öptüm.
" Özür dilerim Sultanım, senin Bay Karıncığını doyurmayı unuttum. Umarım bu salak Hünkarını affedebilirsin" diyip önünde diz çöktüm.

" Baba! Senin suçun deil. Ben aç olduğumu sana söylemedim!" dedi ve elimden tutarak ofisimden çıktık.

Koridorun sonunda olan asansöre yürürken hiç kimsenin sesi çıkmıyordu. Aslında herkes buradaydı sadece ofislerinden çıkmıyorlardı. Amerika'nın en önemli beş kuralının üçüncü maddesinde yer alıyordu.

3- NATO binasında herkesin huzur içinde olması için sessizlik sağlanmak zorundadır.

Asansöre geldiğimizde tuşa bastım. Kıbrıs ise elinde olan kağıtla bekliyordu. Asansörün gelmesine birkaç kat kalmıştı ki Kıbrıs " Baba baba, bak!" dedi ve elindeki kağıdı bana gösterdi.

Elindeki kağıdı alıp ne çizdiğine baktım. Beni ve kendisini bir salıncakta sallanırken çizmişti. Evet, iyi çizilmemişti ancak yaşı daha küçüktü ve ondan profesyonel bişey de beklemiyordum. Ancak harika düşünmüştü

" Bu harika olmuş Sultanım, iyi bir ressamsınız " diyerek elimle başını okşadım. Bu hareketime karşılık o da bacağıma sarılmıştı. Çok minik ya!

Asansör geldiğinde Kıbrıs'ın elinden tuttum.ve boş olan asansöre bindim. NATO binasında asansöre binerken asansörün dolu olduğunu gördüğümde istemsizce geriliyor ve korkuyordum. Bu da konuşurken kekelememe ve titrememe neden oluyordu.

Zemin katta olan yemekhaneye iniyorduk. -1 de yemekhane, -2 de ise otopark vardı. Bazıları dışarıya koymayı tercih ettiği için dışarıda da otopark vardı ancak pek kullanılmıyordu. Ben hariç!

Yemekhaneye geldiğimizi belirten ses ile kapı açıldı ve Kıbrıs ile beraber asansörden indik. Koridorun en ucunda olan yemekhaneye giderken Kıbrıs, etraf karanlık olduğu için elimi tutan elini sıkılaştırmıştı
" Sakin ol kızım, ben burdayım " dedim sakinleşmesi için ancak nafileydi. Bu korku içindeki haline dayanamayıp kucağıma aldım. Şimdi daha rahattı. Bir elini boynumun arkasına atıp diğer eliyle de önüme düşmüş olan perçemlerle oynuyordu.

Yemekhaneye girdiğimde tek tük kişilerin olduğunu gördüm. Bunlar da Kanada, Almanya, Belçika, Portekiz ve Fransa idi.

Abi şansıma sıçayım! Ben basına bir Kızım ve oğlum olduğunu söylemedim!

" Siktir " diye fısıldadım. Kıbrıs birşey dediğimi duysa da anlamadığı için şanslı sayılırdım. Derin nefes al, ver Türkiye!

CountryhumansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin