Sezon 2 Bölüm 7

104 10 9
                                    


Yazardan

" Şimdi sadece bizler mi kaldık?" diye sordu Polonya. Üç kişilerdi. Polonya, Türkiye ve Belarus idi kalan kişiler. Ağacın üzerinde duruyorlardı ve Kırmızı takımın ana üssüne çok uzaktaydılar.

" İyi misin?" diye sordu Belarus. Karnından yaralanmıştı kaçayım derken. Elini yarasının üzerine koydu. Türkiye'nin hafif çıkardığı inlemeler canının çok yandığını yansıtıyordu.

" Değilsin..." diyerek çekti elini. Sürekli terliyor ve daralıyordu. Elini yere koydu ve destek alarak doğrularak oturdu.

" İyiyim, iyiyim " dedi. Ancak pek de iyi görünmüyordu. Polonya elindeki kumaş parçası ile kanamayı durdurmaya çalışsa bile kanama durmak bilmeden devam ediyordu. Türkiye'ye ne derse desin dinlemeyecekti çünkü aklında olan tek şey oyunu kazanmaktı.

" Yaralı olduğumu kimseye söylemeyin, tamam mı?" dedi cılız çıkan bir ses ile. İlk başta tereddüt ettiler çünkü bu onun zararınaydı. Ancak sonrasında fark ettirmeden söyleyecekleri bir plan oluşturdular.

.
.
.

" Hadi, belki kırmızı takımı bulabiliriz " diyerek kadının elinden tutup ilerlemeye devam ettiler. Belarus arkada Polonya önde ve ortada da Türkiye vardı. Herkes ebelenmiş sadece onlar kalmıştı.

Ormanın içinde yavaş ve sakince ilerlemeye devam ediyorlardı. Oyunu bitirmek istiyorlardı ancak bu imkânsız gibi bir şeydi çünkü yirmiye yakın ülkeye karşı üç kişilerdi.

Bazı sesleri duymaya başladıklarında artık daha da dikkatli olmaya başladılar.

Plan belliydi. Polonya ve Belarus sanki oraya yanlışlıkla gelmiş gibi davranıp hepsini geriye çekecekti. Türkiye de sessizce Bayrağı alıp oyunu bitirecekti. Ancak beklenmeyen birşey oldu. Türkiye dizlerinin üzerine düştü acı içinde kıvranarak. Belarus ve Polonya eş zamanlı olarak yanına çöktüler.

" Bu oyunu hemen bitirmemiz gerek " diye fısıldadı Türkiye. Zaman yoktu. Türkiye'nin tişörtünü kaldırıp yarasına baktı Polonya. Yaranın etrafı morarmış Türkiye ise can çekişiyordu.

" Türkiye, burada kal " diyerek Belarus'u kaldırdı. " Sen ve ben, ikimizde kırmızılardan yardım isteyeceğiz. Hadi! Zamana yok!" diyerek koşmaya başladılar iki tarafa doğru.












Yazardan

Elinden geldiğince hızlı koşuyordu. Nasıl olmuştu hiçbir fikri yoktu ancak şu ana kadar olan şeyler çok ağır şeylerdi. Aralıksız yarım saat koşudan sonra ormanın içinde açıklık olan bir yere gelmişti.

" Amerika! Bay Osmanlı!" diye boğazı yırtılana kadar bağırıyordu. Ellerinde kanlar, bembeyaz tişörtünün kanlar içinde kalması zaten onu etkilemişti yeterince.

" Kimse yok mu! Yardım edin " daha fazla dayanamayıp yere çöktü. Derin derin nefesler alıyordu. Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü.

" Polonya!" diye bir ses duydu sonra. Kafasını kaldırdı ve ona doğru koşan Amerika, Nazi, Sovyet, Rusya, Osmanlı İmparatorluğu, Kazakistan ve Almanya imparatorluğunu gördü. Polonya'nın yanına gelip elini tuttu Amerika. Üzerinde olan kırmızı rengin ne olduğunu anlamıştı zaten.

" Neler oldu!? Diğerleri nerde, Belarus nerde!?" diye bağırdı Rusya. Sovyet onu tuttu ancak kocaman cüssesini zor tutuyordu.

" B-ben, T-Türkiye!" dedi kafasını hızla kaldırarak. Osmanlı kaşlarını çattı ve " Ne oldu! Ne olmuş Türkiye'ye!" diye seslendi.
Polonya zar zor çıkan sesi ile " Yaralandı! Biri onu vurdu! N-nefes! Zar zor nefes alıyor! Yardım edin,. lütfen!" diyerek ağlamaya devam etti.

Osmanlı imparatorluğu ve Kazakistan'ı ise durdurabilen olmamıştı. Önüne bakmadan koşmaya devam ediyorlardı. Diğerleri ise arkalarından geliyorlardı ancak çabaları boşunaydı.

" Türkiye!" diye bağırdı Osmanlı. Yüzünde ağladı ağlayacak gibi bir şekil vardı. Kazakistan ise babasının ardından ilerliyordu. Onun da durumu babasından pek farklı değildi.

Koştular, koştular ve koştular.

Taa ki kanlar içinde bir beden görene kadar ...

CountryhumansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin