Jisung sabah uyandığında belinde hissettiği elle kafasını çevirdi ve gözlerini kısarak kendisine bakan adama baktı.
"Günaydın,"
Ona nazaran çoktan uyanmıştı Minho.
"Günaydın, ne zaman uyandın?"
diye sordu Jisung, yattığı yerden doğrularak.
"Yarım saat önce,"
"İşin yok mu bugün?"
"Bugünümü sana ayırmak istedim, gitmeyeceğim."
Minho da olduğu yerde doğruldu ve sırtını yatak başlığına yasladı.
"Kafana saksı falan mı düştü?"
Jisung'un gülerek söylediği şeye karşın Minho hafifçe kaşlarını çattı.
"Abartma,"
"Yalan mı? Normalde hiç yapmazsın bunu. Çünkü 'işin' çok önemlidir senin."
"Sen daha önemlisin bebeğim,"
"Biliyorum, tabii ki ben daha önemli olacağım."
diyerek güldü Jisung.
"Evet, öyle olacaksın."
Gerçekten öyleydi Jisung, Minho için. İşi bir hiçti onun yanında. Hiçbir şeyden mutlu olmayan Minho, Jisung'un tek bir gülüşüne dünyaları verebilecek kadar mutlu olurdu.
Minho'nun yalnızlığının içinde açan bir çiçekti Jisung.
Kahvaltı yaptıktan birkaç saat sonra, Minho cebinden sigara paketi çıkardı. Birkaç saniye sonra duraksayıp paketi tekrar cebine koydu ve içeride oturan sevgilisinin yanına gitti.
Jisung ona bakıp şirince gülümsedikten sonra tekrar telefonuna yöneldi.
"Han,"
Telefondan kafasını kaldırmadan cevapladı diğeri.
"Efendim?"
"Han, dedim."
Kafasını kaldırıp karşısında dikilen adama yöneltti gözlerini.
"Efendim sevgilim?"
Minho kollarını onun omuzlarının üzerinden koltuğa dayadı ve ona doğru eğildi.
"Sigara içsem kızarsın,"
"Evet, kızarım."
dedikten sonra Jisung, kollarını onun boynuna doladı ve daha çok kendine yaklaşmasını sağladı. Dudaklarını yavaşça kendi üzerine eğilmiş olan adamın dudaklarına bastırdı.
Minho onun hareketi üzerine yavaşça yanına oturdu ve elini onun beline sardı, öpüşmeyi kesmeden.
Öpüşme sertleşirken Jisung yerinden kalkıp Minho'nun kucağına yerleşti.
Jisung'un kolları hala onun boynuna dolanmış haldeyken bir eliyle ensesine düşmüş olan saçlarıyla oynuyordu.
Nefeslenmek için kafasını geriye attığında Minho onun boynuna yönelmişti. Dudaklarından ayrılırken çenesinden başlayarak küçük ama sert bir şekilde öperek boynuna indi ve boynunu öpmeye başladı, hiç nazik olmayan bir şekilde.
Minho kucağındaki çocuğun boynunu sertçe öperken belindeki elini onun tişörtünün içine soktu. Kısa kısa öpmelerle boynunu bırakırken yeniden dudaklarını Jisung'unkilere bastırdı.
Dilini yavaşça onun dudakları arasına attı ve daha derin bir şekilde dilini onunla buluşturdu. Bir yandan da tişörtünün içinden belini kavradığı eliyle onu daha çok kendine bastırdı.
Minho onun dudaklarından ayrılıp tekrar boynuna yöneldi ve aşağı inmeye başlarken Jisung ellerini onun omuzlarında geziyor ve yavaş hareketlerle onun gömleğinin düğmelerini açıyordu. Gömleği tamamen omuzlarından sıyırdığında adamın üst vücudunda gözlerini gezdirdi.
Minho sırıttı ve onun kulağına doğru fısıldayarak konuştu.
"İlgini mi çekti bebeğim?"
"Çok,"
dedi Jisung gülerek. Ellerini onun üst vücudunda gezdirmeye devam ederken Minho bir anda onunla birlikte ayağa kalktı ve yatak odasına ilerledi.
Yatağa geldiğinde Jisung'u sırtüstü yatırıp üzerine çıktı ve yavaşça ona doğru eğildi.
Jisung kaşlarını çattı. alaylı bir şekilde.
"Altta olacağımı falan düşünmüyorsun herhalde."
Onun bu sözü üzerine Minho bir kahkaha attı.
"Ciddiyim canım,"
Jisung ani bir hareketle pozisyonu tam tersine çevirip Minho'nun üzerine çıktı. Onun bu hareketine tekrar sırıttı diğeri.
"Güzel denemeydi bebeğim,"
Minho onunla birlikte doğrulup kendi sırtını yatak başlığına yasladı ve Jisung'u kalçalarından tutup kendi kucağına çekti.
Daha sonra yeniden dudaklarını onun dudaklarına bastırdı sertçe. Bir eli yavaşça Jisung'un tişörtünü sıyırırken diğeri belinde oyalanıyordu. Onun tişörtünü çıkarttığı gibi yere attı ve elini karın kaslarında gezdirdi.
Jisung kendini büyük bir arzuyla ona bastırırken dudaklarını aralıyor ve adamın ona sunduğu dili kabul etti. Minho yavaşça onu sırtüstü yatağa yatırırken üzerine çıktı.
Jisung nefeslenmek için kafasını geri attığında Minho onun boynundan aşağıya doğru sertçe öperek indi. Onun göğsünde dilini gezdirirken saçlarını çekiştiren Jisung'a karşı sırıttı ve dudakları bir süre göğsünde kaldıktan sonra aşağı inmeye devam etti.
Eşofmanına kadar geldiğinde durdu ve kollarını altındaki çocuğun iki yanına koyarak onun yüzüne eğildi.
Jisung bir elini onun yanağına yaslayıp gözlerine baktı.
"Sevgilim,"
dedi hafifçe gülümseyerek.
"Hm?"
Jisung onu kendine doğru yaklaştırdı ve dudaklarını öptü kısa bir süre.
"Hyunjin'den özür dilemeni istiyorum,"
Minho kaşlarını çattı ve derin bir nefes verdi onun dudaklarına doğru.
"Hayır güzelim, dilemeyeceğim."
"Minho,"
Minho bir eliyle onun saçlarını okşadı ve kaşlarını yumuşatarak gözlerine baktı
"Kırma beni,"
dedi Jisung göz temasını hiç kesmeden. Birkaç dakika sessizce baktılar birbirlerinin gözlerine.
Özür dilemek, aslında hatanı kabullenip af dilemek anlamına gelen bu kelime; Minho için itaat etmek, boyun eğmek demekti.
"Bakarız,"
dedi yalnızca.
Jisung'u kırmak istemiyordu ve yaptığı şeyin yanlış olduğunun da farkındaydı. Ancak bazen, kıskançlığı sevgisinin önüne geçiyordu. Olayı bilmese bile kafasına göre tavır takınıyordu. Bu huyu, hayatı boyunca çok dert olmamıştı ona; yani, çevresindekilere olmuştu ama umursamamıştı, insanlar umrunda değildi.
Fakat bu kez, boyun eğdiği tek insan söz konusuydu.
Jisung sessizliği bozdu.
"Dilemeyeceksin yani,"
Minho cevap vermedi onun saçlarına birer öpücük kondurdu ve tekrar gözlerine baktı.
"Dileyeceğim ama Hyunjin denen çocuk için değil, senin için."
dediğinde Jisung gülümsedi ve onu ensesinden nazikçe tutarak kendine çekip sıkıca sarıldı.
O gece belki de bir daha yaşayamayacakları kadar zevk yaşadılar. Birbirlerini hissettiler, yalnızca tenleri değil; kalpleri titredi her dokunuşlarında.
sizbanakonusmadiyosunuz
selamkizlaryoksize.