Ellerimi cebimde sımsıkı yumruk yapmış halde sokakta yürürken, içimde garip bir sıkışıklık hissediyordum. Hava biraz esiyor bugün ama içimdeki üşüme bunun çok daha ötesinde. Bu sabah uyandığımda annemin sesini son kez duyduğum günü hatırladım. O geceyi, korkuyla adımı seslenişini hatırladım. Son kez adımı seslenişini. Bir daha da zaten duyamadım. Rüyama da sadece birkaç kez girmişlerdi. Dayanılır gibi değildi. Hala her sabah uyandığımda, annemin sesini duymayı umarak gözlerimi açıyorum. Aylar geçti, ama bu his değişmedi. O sıcak, güven veren sesiyle beni sabah uykusundan uyandırmasını özlüyorum. Ama evin sessizliği, gerçekliğin soğuk yüzünü bir kez daha hatırlatıyor her seferinde bana. Annem yok artık, ve bu gerçeği kabul etmek, her gün yeniden yaralanmak gibi.Yağmur hafiften çiseliyor, ama bu beni durdurmuyor. Zaten saat sabahın yedisi. Daha okula gitmeme bir saat vardı. Bu yüzden fazla acele etmeme gerek yoktu. Ayrıca daha fazla kendimden kaçamazdım. Mezarlığın demir kapısından içeri adım atarken, ayaklarım ağırlaşmış gibi hissediyorum. Her adımımda içimdeki boşluk daha da derinleşiyor. Sessizlik sadece yağmur damlalarının yere düşüşüyle bozuluyor. Ailemin mezarını bulmak için fazla aramama gerek kalmıyor o gün, dün gibi aklımda. Birkaç dakika yürüdükten sonra aradığım yerin önünde, mezar taşının önünde duruyorum. Eğilip toprağa dokunuyorum. Bu soğuk, ıslak toprak annem ve babamın bana verdiği sıcaklık ve şefkatten ne kadar uzak bir bilseniz. Onlara söylemek istediğim çok şey var, ama mezar taşına bakarak fısıldamak dışında elimden bir şey gelmiyor.
"Anne." Tanrım. Sesim titriyor. "Sizi çok özlüyorum. Hiç olmadığı kadar yalnızım. O gece keşke sizinle birlikte gelebilseydim. Beni burada bıraktınız. Beni neden burada bıraktınız?" Bu kelimelerim sanki rüzgarla savruluyor, boşluğa karışıyor. Ama cesaretsiz olmaktan da bıktım artık. Biliyordum. Onlarla konuşup bir nebze de olsa kendimi rahatlatmam gerekiyordu. "Özür dilerim Anne. Ben kendime bakamıyorum. Çok özür dilerim. İstemediğin bir çocuğa dönüştüğüm için çok özür dilerim." Yağmur hızlanıyor, ama ben hala buradayım. Kımıldayamıyorum yerimden. Başka bir yere de gitmek istemiyorum. Okul falan da çok umrumda değil. Onlarla birlikte, bu sessizlikte kalmak istiyorum. Belki de bu, onlarla yeniden olmanın tek yoluydu. Bilemiyordum.
Hayatın ağırlığı omuzlarımda öyle bir baskı oluşturuyordu ki, sanki nefes almak bile bir çaba gerektiriyor gibi hissediyordum artık. Eskiden kolay gelen şeyler, şimdi dağları aşmak gibi zor. Her şey üst üste gelirken, her an, biraz daha fazla kırılıyordum. İçimde bir şeylerin paramparça olduğunu, bir daha bazı şeylerin asla düzelmeyeceğini biliyordum.
Her sabah uyanıyordum ama sanki gerçekten uyanmamışım gibi hissettiriyordu bu sabahlar. Zihnim karanlık bir odada sıkışıp kalmış, hiçbir pencere, hiçbir ışığım yok. Yollar önümde uzanıyor ama hangisine adım atarsam atayım, varacağın yerin bir farkı olmamasından korkuyorum. Tüm renklerim soldu, eski kişiliğimi yaşatmakta zorlanıyorum. Tüm sesler kısık, zaten artık şarkı söylemeye de korkuyorum. Hayatımın senfonisi yerini çok uzun bir sessizliğe bırakmış durumda. Yıkıntılarımın arasında, kendimi arıyorum ama bir türlü bulamıyorum. Bir zamanlar umutlarım ve hayallerim vardı ama şimdi hepsi bana o kadar uzak geliyordu ki sanki hatıraya dönüştüler. Kalbimdeki bu ağırlık beni yerimden hareket etmemeye yemin ettirmiş gibi. Hareket etmek istiyorum, ileriye gidebilmeyi başarabilmek istiyorum ama aynı yerde dönüp duruyorum, bir adım bile atamıyorum.
Bazen kendi içimde de kaybolmuş gibi hissediyorum. Düşüncelerim birbirine karışıyor, hangi yöne bakarsam bakayım, karşılaştığım sadece eski yıkıntılar. Eskiden ufak tefek de olsa kendim için bir şeyler yapabiliyordum fakat şimdi hepsi harabeye dönmüş durumda. Ve ben, bu enkazın ortasında nereye gideceğimi bilmeden öylece duruyorum. Tüm çabalarıma rağmen bu parçaları bir araya getirebilmek mümkün değilmiş gibi geliyor artık. Kendime yeniden inşa edebileceğim bir temel dahi bulamıyorum. Sadece bir adım daha atabilmek için, her şeyden vazgeçmiş gibi hissediyorum. Ama belki de bazen böyle olması gerekirdi. Belki de bu enkazın altında, henüz keşfedemediğim bir şey vardır. Ya da belki de sadece henüz keşfedemediğim birisi vardır. Buna inanmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen ve yıldız, markhyuck
Fanfictionufak çatı katındaki evine, sana, hislerine ortak olabilir miyim, mark?