içsel çığlıkların yansıması

26 5 25
                                    


Gözlerim yavaşça açıldığında, önce nerede olduğumu anlamakta zorlandım. Ağır siyah perdelerin ardından sızan öğleden sonranın yumuşak ışığı, odanın içine tatlı bir huzur serpiyor gibi gözüküyordu. Başımı kaldırmadan önce, yüzümde hafifçe esen bir nefes hissettim. Derin ve düzenliydi, tıpkı bir rüyanın en tatlı yerindeyken alınan derin nefesler gibi. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Gözlerimle yastığın hemen yanında duran koluna, omzuna ve sonra yüzüne kaydım. İşte oradaydı, gözleri kapalı, dudaklarında hiçbir ifade olmadan sessiz sakin bir şekilde uyuyordu. Bir an için gözlerimi tekrar kapattım, bu anın gerçekten var olup olmadığını sorgulamak ister gibi. Ama kalbimde hissettiğim sıcaklık, boynuma dolanmış kolunun ağırlığı ve saçlarımın arasında hissettiğim parmakları, bana bunun gerçek olduğunu kanıtlıyordu. İçimde sabahki halime göre derin bir huzur ve aynı zamanda tanımlayamadığım bir heyecan hissediyordum. Kendi kendime, bu anın hayatımın en güvenli hissettiğim anlarından birisi olduğunu düşündüm. Bir süre nefes alışını dinledim, kalp atışlarını duyar gibi oldum ve bu ritim beni öyle huzura kavuşturdu ki, gözlerim tekrar kapanmaya başladı.

Ama bu anı kaçırmak istemediğime çok emindim. Bir daha böyle bir şey yaşar mıyım, bilmiyorum. O yüzden uyanık kalmalı, her saniyesini hafızama kazımalıydım. Hafifçe kımıldadım, yüzümü ona biraz daha yaklaştırarak saçlarımı boynuna değdirdim. Mark'ta içgüdüsel bir şekilde bana daha yakınlaştı, nefesini saçlarımın arasında hissettim. Bu küçük hareket bile içimde çiçekler açtırmaya yetmişti. Bir süre bu sessizlik içinde, birbirimizin varlığını hissederek kaldık. Odada tek duyulan ses, yavaşça ritmini değiştiren nefeslerimizdi. Gözlerimi tekrar açtım ve bu sefer ona daha dikkatle baktım. Kirpiklerinin uzunluğu, yüzündeki o ifadesi, saçlarının alnına düşüşü. Bu anı ölümsüzleştirmek istiyordum. Parmaklarımı nazikçe onun elinin üzerine koydum, parmaklarının arasında kaybolan ellerimi hissedince gülümsememe engel olamadım. O anda, bir şeyler mırıldandı, uykunun derinliklerinden seslenir gibi. Kafasını hafifçe hareket ettirip bana biraz daha yaklaştı ve gözlerini araladı.

"Merhaba."

Yeni uyandığı için kalın çıkan sesiyle mırıldandığında gözlerimin önüne gelen saçımı geri attım. "Merhaba." Parmakları hala saçlarımdayken hafifçe geri çekildi yüzüme bakabilmek adına. "Daha iyi hissediyor musun?" Kafamı salladım onaylarcasına. "Teşekkür ederim, Mark." Cevap vermeden yataktan doğrulduğunda vücudumdan uzaklaştığı için bir anda buz kesildiğimi hissettim. Tanrım, şimdi onu geri çeksem ne yapabilirdi. Mark'ı tanıyalı daha ne kadar oldu ki? Birkaç hafta mı, belki de sadece birkaç gün. Ama yine de, ona olan bu ani bağlanmamı bir türlü anlayamıyorum. Normalde böyle hissetmem; insanlarla mesafeli olmayı, duvarlar örmeyi tercih ederim. Kendimi korumak için bir nevi savunma mekanizmam bu. Ama Mark ile tanıştığımdan beri, o duvarlar sanki kendi kendine yıkılmış gibiydi. Belki de bu kadar hızlı bağlanmamın sebebi, Mark'ta bulduğum o güven duygusuydu. Kendim olabileceğin, korkmadan içimi açabileceğim birisi gibi hissettirmişti bana. Bu his beni hem heyecanlandırıyor hem de biraz korkutuyordu. Ama yine de, Mark'ı daha fazla tanımak ve bu bağı derinleştirme isteğime karşı koyamıyordum.

Dağılan siyah saçlarını karıştırıp biraz düzelttikten sonra cam kenarında duran gözlüklerini alıp gözüne taktı. Neler olduğunu bile sormuyordu. Bu yüzden buradaydım işte. Belki merak ediyordu ama sormuyordu. Neden burada olduğumu, onunla neden uyumak istediğimi sormuyordu. "Provaya gitmem gerekli." Kafamı yastıktan kaldırırken hafifçe doğruldum yatağın içinde. "Bende gelebilir miyim?" Sorum ile birlikte kafasını hızla bana çevirmiş ve imkansız bir şey sormuşum gibi bana bakmıştı. "Olmaz." Çok hızlı şekilde düşen suratımla birlikte üstümdeki battaniyeyi ittim. "Neden? Seninle gelmek istiyorum." Gözlerimi Mark'a diktiğimde bana olan bakışları o an beni korkutmamış değildi. Neden gelmemi istemiyordu? Ne yapacaktım sanki? "Jungwoo orada. Sence oraya gelmen ne kadar doğru olur?" Doğru.. Unuttuğum kısım burasıydı. Ama beni ne Jungwoo, ne de onun tripleri ilgilendiriyordu.

sen ve yıldız, markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin