"Öyle oldu işte." Kafamı oturduğumuz kafeterya masasına yasladım. Son dersteydik ve ekip yemek yemeye inmiştik. Jeno aldığı tostlardan bir tanesini bana uzatırken karşıma, Jaemin'in yanına oturmuştu. "Mark'a güvenebileceğine emin misin, Donghyuck? Öylece barda tanıştığın bir çocuk sonuçta." Bugün kaçıncı kez yaptığımı bilmediğim göz devirme eylemini bu sefer de Renjun'in sözleriyle yapmıştım. "Zaten aramızda bir şey olduğu yok, neden bu kadar kafaya taktınız?" Bu şekilde geçiştirmiştim ama bu lafımın üstüne masaya Jeno'nun kahkahası yattığında tüm öğrenciler bizim olduğumuz tarafa dikkat kesilmişti. "Evet, sadece sevişiyorsunuz ve birbirinizden ayrılmıyorsunuz." Söyledikleriyle iç çektim ve biraz da işin gerçek yanı kafama doldu. Gerçekten ona karşı ne hissettiğimi bilmiyorum gibi saçmalıklar zırvalamayacaktım fakat kendimden utanıyordum. Ya, ben ondan hoşlandığımı söylediğimde Mark yüzüme bakıp büyük bir dalga geçerse diye korkuyordum. Ya aramızdakileri sadece fiziksel bir çekim olarak görmeye devam etmek isterse diye korkuyordum. Bu konuyu birkaç kez ona açmak istemiştim ama sanki daha zamanı değil gibi hissediyordum. Aramızdakilere bir isim koymak zorunda değildik, böyle şeyler zamanla olabilirdi fakat yine de onun bana karşı olan hislerini bilmek gerçekten çok güzel olabilirdi."Konuyu kapatabilir miyiz? Gerçekten zamana bırakmak istiyorum. Tek bildiğim onun yanında kendimi iyi ve güvende hissettiğim. Kendime bir ev bulmuş gibi hissediyorum ve buna bu kadar kısa sürede nasıl bağlandığımı bilmiyorum. Bir yandan kaybetmekten korkuyorum, bir yandan da bağlandığım için komik duruma düşmekten. O yüzden sadece bir süre nasıl giderse öyle devam edeceğim." Tostumun biten paketini elimde buruşturup kenardaki çöp kutusuna fırlattım. "Bir ara Mark ile tanışmak istediğimizi söyle." Jaemin'in bu isteği ile kafamı salladım hızlıca. Şimdi Mark'a bunu söylersem, çocuklara ondan bahsettiğimi ve onun hakkında konuştuğumuzu düşünebilirdi. Bu onu belki sinirlendirirdi, belki de hoşuna giderdi. Daha kestiremiyordum, bu yüzden bu talebi şimdilik kafamda biraz geleceğe erteledim.
Telefonumun çalması ile ekrana baktım. Mark'ın ismini gördüğüm an telefonu masaya resmen fırlattım. Tanrım, neden bu saatte okulda olduğumu bildiği halde beni arıyor? "Bir de ne hissettiğimi bilmiyorum diyorsun Hyuck, haline bak." Renjun'in fırlattığım telefonumu masadan alıp ellerimin arasına koyması ile boğazımı temizledim. Telefonu açıp hızla kulağıma koydum. "Mark?" Sadece araması ile bile elim ayağıma dolaşmıştı, ben onunla sevişirken nasıl dayanıyordum onu bilmiyorum.
"Derste misin? Biraz erken çıkabilir misin? Kapıdayım." Kaşlarımı çattım. "Kapıda mısın?" Yüce Tanrım. Neden kapıdaydı? Neden gelmişti? Başka zaman olsa çok önemsemezdim fakat bu Mark olduğu için aklıma hemen kötü senaryolar yazılmıştı. Mark'tan benim saçma soruma karşılık bir cevap gelmediğinde bu sefer tekrar konuşma gereği hissettim. Bir yandan da çantamı toparlayıp omzuma takıyordum. İnanın, nasıl bu kadar hızlı ikna olduğumu dahi bilmiyordum. "Zaten derste değildik, geliyorum. Mark? Önemli bir şey yok değil mi?" Karşı taraftan derin bir iç çekme sesi ve ardından araba anahtarını çevirmeye benzer bir ses geldiğinde olduğum yerden kalktım ve çocuklara sonra konuşuruz anlamında bir işaret yaptıktan sonra hızla çıkışa ilerlemeye başladım. "Donghyuck, sadece gel ve etrafına bakmadan hızlıca arabaya bin."
Sertçe yutkundum. O an içimde bir şeylerin yanlış gittiğini hissettim. Ne olduğunu tam olarak anlayamıyordum, ama içimde bir düğüm oluşmaya başladı. Kafamda çoktan binbir tane felaket senaryoları kurmaya başlamıştım. Kalbim hızla atmaya başladı, sanki bir şeylerin olacağına dair derin bir önsezim vardı. "Mark, korkuyorum." Merdivenleri indim hızla ve bahçeye çıktım. Hemen etrafıma göz gezdirdim, her şey yerli yerindeydi, ama yine de bu huzursuzluk geçmek bilmedi. "Korkma, seni gördüm. Hızlıca gel." Ellerim hafifçe titremeye başladı. Parmaklarımı avuçlarımda sıkarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. "Sakin ol," dedim kendi kendime. Tanrım, hiçbir işe yaramamıştı. Kafamın içinde türlü türlü düşünceler dönüp duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen ve yıldız, markhyuck
Fanfictionufak çatı katındaki evine, sana, hislerine ortak olabilir miyim, mark?