ÂFİTAP

490 30 16
                                    

Bir cesaret kalktım bomba gibi kurgu yazdım, ehe :)

⁠✯

Gelecekten Kesit..

Derler ki; aşkın fizik kanununda, seni kuvvetle kendisine çeken insandan uzaklaşmaya çalıştıkça, onun etrafında dolanmaya başlarsın.

Çünkü yasaklar, kurallar ve çizgiler, aşkın bıçak sırtıyla birbirine biletirdi; zıt kutupları.

Bunu O'ndan uzak durmak isteyipte, kendimi yine süratle O'nun ekseninde bulduğumda anlamıştım.

Gecenin bir yarısında alacaklı gibi çalınan kapıya doğru hızlı hızlı yürüyordum, kapıyı bir hışımla açtığımda ise bir ânda omzuma doğru devrilen adamla kesintiye uğradı soluklarım.

Nefesimi tuttum. "Sancar?"

" femme..." Diye mırıldandı.

Karıcığımmı?

Fransızca, karıcığımmı demişti O bana?

Boynundan yükselen alkol kokusuyla algılarım açıldı. Kör kütük sarhoş olmuştu. Beni hatırlayabilmesine bile şaşkındım şuan.

Onu kendimle birlikte içeriye çekiştirdikten sonra ayağımla kapıyı ittirip sertçe kapattım. Sancar kolunu enseme dolayarak bütün ağırlığını üzerime bıraktığında, boynuma sürtünen sakallarıyla kaskatı kesilmiştim.

"Sancar," Diye mırıldandım kısık bir sesle. "Kafanmı güzel senin?"

Erkeksi bir kıkırtıyla neredeyse boynuma sarıldı. "En az senin kadar." Diye fısıldadı kulağıma doğru.

Kesinlikle kendinde değildi. Hiç bir zaman sarhoş olmayacağını iddia eden, bütün dünyaya gardını indirebilecek olan ama bana gelince iradesini sonuna kadar kullanan bir adamın sarf edeceği sözler değildi bunlar.

"Hadi gel, odana gidelim." Dedim cılız bir ahenkle.

Sağa sola yalpalayarak hole ilerlettim onu. Bir kolum duvarlara tutunuyor, bir kolum ise onun zahmetsizce sol omzuma yıkılmış bedenini zorlukla tutmaya çabalıyordu.

"Gidelim," dediğinde, kelimeleri yuvarlıyordu. "Sen zaten gitmelere doymazsın Mâ femme..."

Ayakta duramıyordu.

O'nun sert bedeni altında ezildiğimi farkettiğimde ikimizinde dengesi sarsıldı, az sonra sırtım gümbürtüyle duvara çarptı. Sancar neredeyse üzerime düşerek bedenime yaslanmıştı. Merdiven basamaklarının hemen dibindeydik ve dip dibeydik.

"Sana gitmek kolay ya zaten." Nefesini dudaklarıma doğru üflediğinde, karnıma kramp saplanmıştı. "Kendini yanında götürüyorsun nede olsa... Ama ben gitsem yanımda seni götüremiyorum. Sen ne anlarsın sensizlikten?"

Soluk soluğa bir karış ötemdeki yüzüne baktım. Yarı kapanık gözleri uykulu bir şekilde aralanınca, onun o kapkara gözleri zorlukla gözlerime tutundu.

Beyaz gömleğinin düğmeleri üstten açılmış, kıravatı iki yana sallanıyordu. Dağınık kumral saçları, yorgun çehresi... Sancar Türkmen kendisine ne yapmıştı?

ÂFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin