Bölüm 5

269 16 9
                                    

"Belki de tabuları yıkmalıyız?"

*

Kırdım diyorsun zincirlerini;

Evet, köpek de çeker koparır zincirlerini,

Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak.

-persius

*

Belki de beni kurtarırken başıma bir şey çarptı ya da sarhoşum... neden bilmiyorum ama seninle hiç olmadığım kadar güvende ve iyi hissediyorum...

Vampirlik çelik gibi refleksler ve inanılmaz güçlü bir dikkat demek belki de... 100 küsuratlı sayfaları çevirirken, beynimden geçirdim.

Gelmesem farkedermiydi?

Belki de hiç gitmemeliyim... titreştiğimi hissettim. Elimi çantamda gezdirdiğimde telefonun ekranında kuzgun yazıyordu. Telefonu açtım ve maalesef gizleyemediğim ürkmüş sesimle konuştum.

"efendim.."

"geliyorum, hazır olsan iyi edersin.."

Telefonu yüzüme mi kapatmıştı o? Kaan da öküz olabiliyormuş demek içimden geçti ve dedim de... çok geçmeden kapıda ona has ritmik kibar kapı çalma tıkırtısı duyuldu. Her şeyine bu kadar dikkat etmemeliydim ve bunu ona hiç bakamadan nasıl beceriyordum. Bunları mutlaka çözmeliydim. Kalbimi tutarak kapıya yürüdüm. Çok heyecanlıydım. Sanki istemeye geliyorlar, tövbeee...

Kapıyı açtığımda karşımda benim kadar şık siyah takımlar ve kravat içinde ultra elit duran kaanı göz hapsine aldım. Oda aynı vaziyetteydi ama tabii ki sadece bakıyor ama hiçbir duygu yada açık vermiyor yine.

"beklettiğine değmiş..."

Şok mu geçiriyorum? Midemde uçuşanlarda ne ki öyle? Kalbimin sesi duyuluyor mudur dışarıya..

Ah,bu ben olamazdım. Beni etkileyemezdi.

"hı hı.."

Diye başımdan atarak, koridora çıktım. Onun bana yol göstermesini beklemek zorundaydım ve onunla yalnız kalmamak için de Timuçin'i çağırmalıydım.

Telefonun tuş kilidini açıp rehbere girdim. Telefon 2. çalışında açıldı, o heyecanlı huzurlu sesi duyuldu.

"eftalya, kaç gündür neredesin sen? "

"beni hiç aramadın ki, odamdaydım."

"odanın önündeki bir öküz, odanda olmadığını ve odanın da karantinada olduğunu söyledi. Tehlikeliymiş falan."

"evet tehlikeli olduğu konusunda muhtemelen haklıdır, benim odada oluşumdan dolayı sanırım."

"Allah'ım, hastalandın mı yoksa?"

"ah, hayır. Dönüşüm geçirdim. "

"ne?"

Resmen telefona kükremişti Timuçin.

"hayır, olamaz... çok hasta olmalısın. Halisyünasyon görüyorsun kesin. Gerekirse kapıyı kırar gelirim."

Açıklamamı dinlemeden kapattı ve sanırım buraya geliyordu. Eh, en azından geliyordu.

"sevgilin miydi o?"

"sa-na-ne"

Daha cevap vermeden asansörden çılgın bir Timuçin faktörü fırladı.saçı başı dağılmış bir vaziyette bana doğru koştu.

"sen, iyi misin? Niye böyle giyindin. O kim?"

Sonunda gözlerini kısarak söylemişti ve söylemliyim çok komik ve tatlı olmuştu.

"telefonu kapatmasaydın, açıklayacaktım. Bu kaan, bir vampir. Beni dönüştürmüş bende bir vampirim ama bununla ilgili bir fikrim yok ve şu anda partime gitmek zorundayım böyle giyinmemde o yüzden."

"ohaaa!!! Lan sen benim arkadaşımı nasıl kendin gibi bir canavara dönüştürürsün? "

Timuçin'i zor tuttum.

Kaan hiç istifini bozmadı. Cevap verdi.

"ölü olmasını tercih edermişsin gibi konuştun?"

"onu kurtardığına inanmıyorum da o yüzden!"

Timuçin'in bu tespitli sorusu aklımı başıma getirdi. Doğrusu kaan gerçekten gerçekleri mi söylüyordu her zaman?

&9T)

cadı kanından bir vampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin