Anne Ve Kızı

15 2 6
                                    

Lilith, sabah uyandığında saatin 11.00 olduğunu görünce şaşırdı. O nasıl bu saate kadar uyumuştu ki. Sonra aklına gece 04.00 a kadar uyumadığı geldi. Derin bir iç çekti. Aslında Hogwarts'a gitmek için oldukça heyecanlıydı. Fakat bütün dünyaya tanıtılacak olması, üç büyücüler turnuvası, bu sebeple okula gelecek olan başka öğrenciler derken kendini geriyordu da geriyordu. Stresten uyku düzeninin bozulmasına şaşırmamalıydı. Babasının oldukça kötü şöhreti illaki onu etkileyecekti. Ona laf atan kendini bilmezler olacağını tahmin ediyordu. Veya ondan korkacak aptallar olacağını. En çok merak ettiği tepkilerden biri Harry James Potter'ın tepkisiydi. Kendisine karşı takınacağı tavrı merak ediyordu. Ama ondan daha çok tepkisini merak ettiği biri varsa ki, bu gayet açık bir şekilde diagon yolundaki o oğlandı, tanrı aşkına çok yakışıklıydı. Kesinlikle onunla yatmalıyfı. Evet onu gördüğünde hızla çarpan kalbini buna yormuştu. Onu arzulamasına. O çekik gözlü kızı ise hiç sevmemişti. Onun için insanların ilk görünüşü çok önemliydi ve o kız tam bir kaşara benziyordu.

Düşünmeyi bırakmak için silkelendi ve kendine geldi. Hala yataktaydı. Banyosuna gidip ihtiyaçlarını giderdikten sonra dün gece giydiği saten geceliği çıkarıp onun yerine lacivert bol  pantolon, beyaz düz crop giydi. Gümüş sallanan küpelerini takıp,saçlarını düzleştirdikten sonra ise hazırdı. Ancak son anda aklına gelenle duraksadı. Parfümünü sıkmayı unutmuştu. Hızla şifonyerinin çekmecesini açtı. Her halinden pahalı olduğu belli olan kendisine özel üretilmiş yasemin çiçeği  kokusu çok hoşuna gittiğinden bol bol üstüne sıktı. Gülümseyerek aşagı indi.

Bu sefer onu bekleyen bir kahvaltı yoktu. Olmasınıda beklemiyordu zaten. O sırada arkadan annesinin söylenmelerini duydu.

- Ben sana demiyormuyum parfüm şişesi kafaya boşaltılmaz diye. Taa 5 metre öteden başlıyorsun kokarca gibi kokmaya. Az kaldı tüm parfümlerini atacağım çöpe.

- Sana da günaydın anne. Ayrıca kokarcalar kötü kokar. Gerçekten kokumu bir kokarcayla nasıl kıyaslarsın. Bu koku dünyada bir tek bende bu kadar güzel kokarken nasıl onu çöpe atacağını söyleyebilirsin.

- Çok konuşma bakayım sen. Kötü kokmuyormuşmuş kime göre neye göre canım. Burnumun direğini sızlattın şurada. Hayır hangi vicdansız tasarladıysa koku üstünde kalıyor bide öyle geçmiyorda. Tüm ev kokuyor Yasemin yasemin hayır menekşe çiçeği varken yaseminde neymiş.

-Menekşe çiçekleri kokmaz ki.

- Ee ne güzel işte. Burnun sızlamaz en azından.

-Ya anne senin bugün canın mı sıkıldı da yine geleyim Lilith ile uğraşayım dedin. Ayrıca burnum falan sızlamıyor benim. Koku hassasiyeti olan sensin. Tek çocuğun değil  miyim çekiver azcık kahrımı

-Bak hele sen şuna büyümüşte tek çocuk triplerine girmeye başlamış. Bide cevap veriyor bana. Anneye cevap verilmez yersin terliği kafana.

-Yahu nedir sendeki bu terlik aşkı anlamıyorum ki. Hayır bide hep on ikiden yiyorum. ANNE! TAMAM DUR ATMA VALLAHİ SUSUYORUM YA. ANNEEEE!!!

Bellatrix gülerek eline aldığı  terliği bıraktı. Lilith kanepenin kenarında başına geleceklere hazır bir biçimde bekliyorken annesinin gülüşünü duyunca derin bir nefes alarak saklandığı yerden çıktı. Bellatrix yeniden konuşmaya başladı.

- Bugün gezelim eğlenelim kızım 1 hafta sonra  gidiyorsun zaten okuluna uzun süre görüşemeyeceğiz. O yüzden koltuğun kenarında dikilmeyi bırakta biraz gidip gezelim seninle.

- Tamam ama nereye gideceğiz ki.

-Muggle dünyasında daha önce yaptığımız gibi biraz alışveriş yaparız. Tabi önce hazırladığım piknik sepetiyle bir yerlere oturup yemek yeriz. Sonrasında alışveriş merkezine gelen yeni bir film var ona gireriz. En son olarak ta daha önce gitmek istediğin ama bir türlü gidemediğin lunaparka gideriz.

- Ayy süper plan. Sende hazırsın zaten o zaman bizi cisimlede piknik yapacağimız yere birşeyler yiyelim artık çok açım ben aaa

-Tamam kız susta gir koluma.

Lilith annesinin koluna girdiği gibi kendisini dağın ortasında bulmayı beklemiyordu. Yanlarında kocaman bir ağaç vardı. Muhtemelen bu ağacın gölgesine oturacaklardı. Etrafta renk renk  çiçekler ve yeşil yeşil  çimen vardı. Oturacakları yerden manzaranın oldukça güzel gözükeceğine emindi. Midesinden gelen tuhaf seslerle yüzünü buruşturdu. Aç aç cisimlenmek midesine  iyi gelmemiş görünüyordu. Küçük çocuklar gibi annesini çekiştirmeye başladı.

-Anne hadi serelimde yiyelim. Açım ben aç aç.

-Kahvaltı yapmazsan aç olursun tabi. Dur çekiştirme. Merlin tamam bekle gel önce şu savanı serelim

Lili ve Bella savanı serdikten sonra üzerine Bellanın hazırladığı yiyecekleri sermeye başladılar. Krepler, üstleri  için çikolata ve bal, biraz portakal suyu ve bir tabak meyve vardı. Lili hızlıca yemeye başladı. Sabah yemek yememişti ve acıkmıştı haliyle saat neredeyse 12.00' dı.

-Yavaş ol Lili. Boğulacaksın. Ah Merlin. Umarım Hogwarts'ta da böyle davranmazsın.

- Bor kero bon nerode nasol davronacoğama balayorum tamom mo.

-Ağzın doluyken konuşma. Ayrıca şapırdatmada. Bana öyle bakma. Hayır tatlı ve sevimli gözükmüyorsun. Yut artık şunu Lilith!

-Tamam anne ya ne kızıyorsun.

Lili ve Bella yemeklerini yedikten sonra manzarayı izlemeye ve bir yandan da konuşmaya başladılar.

-Lilith iki gün sonra yapacağın röportaj ile dünyaya tanıtılacaksın. Bunun hakkında ne düşünüyorsun bilmiyorum. Ancak ne olursa olsun her zaman yanında olduğumu unutma ,babanın kötü bir lanet altında olduğu için yaptıklarında sorumlu değilsin. Sen kendi yaptıklarının sorumluluğu ile yüklüsün. Baban yüzünden sana sataşacak insanları umursamamalısın. Unutma, kimse tamamen masum değildir.

-Teşekkür ederim anne. Bunları aklımda tutacağım fakat ne olursa olsun endişeleniyorum ve açıkçası korkuyorum da. Babamın düşman sayısı hafife alınacak bir sayı değil. Ayrıca Dumbledor'da beni geriyor. Böyle bir durumdayken nasıl  düşünmeden durabilirim ki.

-Ah seni anlıyorum kızım. Ancak ben senin nasıl düşünmeden durduracağımıda iyi biliyorum.

Bellatrix sepeti küçülterek çantasına kattıktan sonra, kızının kolunu tutarak alışveriş merkezinin birkaç sokak ötesine cisimlendi. Lilith beklemediği bir anda cisimlenince neye uğradığını şaşırmış bir şekilde sokağın ortasına düşmüştü. Onun bu haline katıla katıla gülen Bellatrix bir anda Lilith'in ayaklanmasıyla koşmaya başlamıştı. Alışveriş merkezine kadar anne kız koşarak gelmişlerdi. Onlara dönen bakışlar umurlarında dahi değildi.

Lilith, annesini bıktıracak kadar severdi alışveriş yapmayı. AVM'ye geldiklerinden beri bir o mağazaya bir öbür mağazaya girip bi sürü şey alıyordu. Tabi Bellatrix kendi kızı  olmasa çoktan Lili'yi lanetlemişti. Çok yorulmuştu Bella. Ve saatin oldukça ilerlediğini farketti. Saat 3 olmuştu. Bella'nın önceden bilet ayarladığı film 3' ü çeyrek geçe başlıyordu. Lilith'i aradığında kasada ödeme yaptığını gördü. Hızlıca onun yanına gitti.

-Lilith çabuk ol. Filmin başlamasına çok az kaldı.

-Tamam anne şunlarında parasını ödeyip geliyorum.

Son anda filme yetişen ikili nefes nefeseydi.Aklına mısır almak istediği gelen Bella, Lilith'i peşinde koşturmaktan hiç gocunmamıştı.

(...)

Film bittiğinde Lilith'in ağlamaktan içi dışına çıkmıştı. Birbirini çok seven iki sevgilinin oğlanın hafızasını kaybetmesi sonucunda ayrılığını anlatıyordu. İşin daha kötü yanı çocuk kendine hemen yeni bir sevgili bulmuştu. Kız, çocuğun öbür kızı öptüğünü görmüştü. Ondan sonrasını hatırlamıyordu zaten. Bella'nın da hafiften gözleri dolmuştu ama belli etmemek için hemen gözlerini sildi. Bu haldeyken Lumaparka falanda gidemezlerdi. O yüzden hala ağlayan Lilith'i alıp eve cisimlemdi

Merhabalarrr. Bu sefer çerezlik bir bölüm yazmak istedim. Aynı zamanda Bellatrix ve Lilith arasındaki güzel bağın farkına varmalıydık. Kendinize iyi bakınnn.

~İsabelle~







Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

LORDUN İZİNDE /:" RİDDLE KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin