Bon Après-Midi

68 14 23
                                    

17 - Tünaydın!

''Canımı yaktın.''

Dediğine kıkırdayarak dizlerimden destek alarak kucağında havalandım. Bakışları bedenime indi. Göğsümdeki parmağı asla rahat durmuyor, sürekli göğüs ucumun etrafında dolanıyor, arada üzerinden geçiyordu.

Saçlarındaki elimle tutamları tekrar çekiştirdim. ''Ağır ol.'' dedim kolundaki elimi, göğsümdeki elinin bileğine sararak. Anında derin bir nefes verdi ve gözlerime baktı.

''Bebeğim,'' dedi mırıltıyla dudak büzerek. Çok masum bir şey ister gibi yaptığı surat ifadesine karşın belimdeki eli kalçama kaymış ve kalça lobumu avcu arasına alıp okşamıştı. Bu adam beni bipolar yapacaktı.

Kalçamı eline doğru ittirdim ve sıkmasına rağmen avcundan kaymasını sağladım. Eli koltuğa düştü, göğsümdeki elini de ittirip aynısını yaptım. Elleri duraksamadı ve hızlıca şortumun bol kısımlarından içeri girip uyluklarımı buldu. 

Kayıtsızca omuz silktim. ''Hayır, olmaz. Ellerini çek.'' dedim ki gayet de keyifliydim, beklediğim şey onun sınırlarını daha da zorlamaktı.

''Neden?'' dedi uyluklarımdaki elleri tenimi sıkarak. Bense kaşlarımı çatarak saçlarını çekiştirdiğimde sızlanmış ve dudak büzmüştü. Şu an cidden eğleniyordum. Çok tatlı görünüyordu.

İki elimi de omuzlarına yerleştirdim ve kendimi ilerletip kasıklarına oturdum. Şaşkınlıkla yaptığımı izlerken hareket etmedim, kollarımı boynuna sarıp omzuna yattım ve gözlerimi kapatıp koku bezinden bir soluk aldım.

''Böyle daha eğlenceli.'' dedim gülerek. Elleri bacaklarımı okşadı.

''Beni kapında köle etmek mi istiyorsun, Jungkook?''

''İstesem, olacak mısın?''

''Olacağım.''

*

Gözlerimi araladım ve elimi uzatıp çalan telefonu bulmaya çalıştım. Koca yatakta telefonun sesi yakınımdan geliyordu ama bir türlü bulamıyordum. Sinirle bir nefes verdim. Başımda hafif bir ağrı vardı.

Doğrulup oturur pozisyona geldim. Telefonun nerede olduğunu bulabilmek için önce birkaç saniye duraksadım, şiş gözlerimi üzerimdeki yorgana diktim. Boş boş bakmanın ardından elimi sola uzattım ve yatağın yanındaki telefon elime değdi. Hızla alıp gözümün önüne getirdim.

Hosok arıyor...

Kaşlarımı çatarak telefonu açtım, kulağıma koydum ve anında Hoseok'un sesi beynimin içinde yankılandı, ''Jungkook Jeon! Sen neredesin?''

''Evdeyim.'' dedim kaşlarımı çatıp yüzümü buruştururken. Bakışlarım boş odamda gezindi.

''Saat kaç, haberin var mı?'' diye bağırdı bu sefer. Olumsuz bir mırıltı çıkardım ve bu, daha çok bağırmasına neden oldu; ''Saat öğlen bir!''

Birkaç saniye durdum. Ne demişti o? Saat? Öğlen? Bir?

Saat öğlen bir! Okula geç kaldık!

''Hassiktir,'' diye mırıldandım kendime gelirken şaşkınlıkla. Telefonu kulağımdan indirdim. Ekranı açıp aramanın üstünden saate baktım.

13.06

Hızla oturduğum yerden kalkıp lavobaya koştum. Bu arada Hoseok beni azarlıyordu, ''Sabah dokuzdan beri seni arıyorum. Öldün sandım!''

Telefonu hoparlöre alıp suyu açtım ve yüzümü yıkamaya başladım. Dün gece... Dün gece deltayla birlikteydim. Sonra içmiştik ve kucağındaydım. Siktir, adamın kucağında mı uyumuştum!

Aşk Küçük Şeylerdedir Tae-KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin