Jimin öğlen 13.45'te uyanmıştı. Akşam geç gelmiş ve sızmıştı. Buna rağmen bu saatte kalkması bile bir mucizeydi.
Ayaklandı ve banyoya geçti. Yorgunluğunu atmak için duşa girdi. Vanilyalı duş jeli ile vücudunu güzelce yıkadı. Naneli şampuanıyla da saçlarını yıkayıp duştan çıktı. Beline bir havlu bağladı ve ayna karşısına geçip dişlerini fırçaladı. Odasına geçip dolabını açtı ve içinden iç çamaşırı, rahat siyah bir şort ve oversize siyah bir tişört aldı.
Üzerini giyindikten sonra mutfağa indi. Karnı gurulduyordu, fazlasıyla acıkmıştı. Dolabın kapağını açtı ve ne yesem diye düşündü. Ardından su koydu ve bir paket ramen çıkardı. Spotifydan bir müzik açtı. The Weeknd- Die For You
It ain't workin' 'cause you're perfect
And I know that you're worth it
I can't walk away, oh!Even though we're going through it
And it makes you feel aloneRamen olurken bir yandan bu şarkıyı söylüyor bir yandan da ramenin suyundan kaşıklıyordu. Bir anda şarkı durdu. Telefon çalmaya başladı. Yabancı bir numara arıyordu. Açtı.
"Alo?"
"Alo, Park Jimin?"
Jimin tanımıştı. Bu Yoon'du. Ama tanımıyormuş gibi yapmak daha manyıklıydı sanki.
"Pardon, siz kimsiniz?"
"Min Suga."
Jimin kafasını eğip derin bir nefes verdi. Daha sonra bu akşamki yemek sözünü hatırladı.
"Jimin?"
"Efendim Yoongi, neden aradın beni?"
"Bu akşam yemek yiyiyoruz. Dün gece söz verdin."
"Evet?"
"Sadece unutma diye aramak istedim."
"Numaramı nerden buldun Yoon?"
"Beni hafife alıyorsun Jimin."
"Öyle mi?"
"Evet. Akşam kaçta alayım seni?"
"Sekiz. Numaramı bildiğine göre evimi de biliyorsundur nasılsa. Konum atayım demeyeceğim, seni hafife alıyorum ya."
Jimin bunu bi tık dalga geçerek söylese de Yoon'un fazla hoşuna gitmişti.
"Biliyorum."
Bunu sırıtarak söylemişti. Akşam için heyecanlıydı.
"Ne yiyeceğiz?"
"Balık sevdiğini duydum?"
"Doğru duymuşsun."
"Pekala, seni akşam sekizde alırım. Hazır ol."
"Pekala, iyi günler Bay Min."
"İyi günler Bay Park."
Jimin telefonu kapattı. Telefon kapanır kapanmaz müzik devam etmişti.
Just know that I would die for you
Baby, I would die for you, yeahJimin gülmeye başladı.
"Bu bir işaret mi yoksa, benim için ölür müsün Yoongi? Yoksa ben mi senin için ölürüm?"
Ocağa döndü. Rameni de hazırdı. Tabağına çıkarıp yemeye başladı. Akşam nasıl geçecek çok merak ediyordu.
***
Yoongi üzerine yakışan siyah bir takım giymişti. Bu haliyle çok yakışıklı görünüyordu. Aynaya bakıp saçlarını dağıttı. Evden çıktı. Arabasına bindi. Şoför zaten biliyordu Jimin'in evinin adresini. Doğruca sürmeye başladı.
Saat tam 20.00'de Jimin'in evinin önünde bekliyordu Yoongi. Jimin'e mesaj attı.
"Kapıdayım."
Jimin mesajı görmüştü. Aynaya baktı, kendine son kez bakıp evden çıktı. Evin önünde siyah bir araba durmuştu. Şoför hemen kalkıp Jimin'in kapısını açtı. Jimin girip oturdu ve Yoon'a baktı.
Siktir gerçekten yakışıklı görünüyor.
Yoon ağzı açık Jimin'e bakıyordu. O da fazlasıyla yakışıklı görünüyordu. Siyah dalgalı saçları dağılmıştı ve kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Üzerinde beyaz sıfır kol, oversize bir tişört altında da lacivert bir kot vardı. Üzerine yine lacivert bir kot ceket almıştı. Jimin selamlaşmak için elini uzattığında Yoon onun elini tuttu ve üzerini öptü.
"Şahane görünüyorsun."
"Teşekkür ederim."
Elini bıraktı. Araba çalıştı. Yoon yeniden Jimin'e baktı. Adeta parlıyordu ve çok yakışıklı görünüyordu. Yeniden dudaklarını ıslatmıştı Jimin ve Yoongi dişlerini sıkarak nefesini düzenlemeye çalıştı. Bu gece hiçbir sorun olmamasını istiyordu.
"Teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim."
Jimin gülümsedi. Açıkçası böyle bir teşekkür beklemiyordu.
"Rica ederim Yoongi ama seni anlamıyorum."
Yoon şüpheli bakışlar attı.
"Neyimi anlamıyorsun?"
"Dün gece bana fazla sert davrandın."
Kot ceketin kolunu sıyırıp bileğini gösterdi.
"Baksana, hala mosmor."
Yeniden kolunu kapadı. Yoon açıkçası biraz pişman olmuştu.
"Bugünse bana teşekkür ediyorsun davetini kabul ettiğim için. Beni ettirmek zorunda bıraktın Yoongi. Oyuncaklarını paylaşmak istemeyen bir çocuk gibisin, her şey senin olsun istiyorsun. Hepsine ama hepsine sahip olmak istiyorsun."
Yoon kafasını camdan dışarıya çevirdi. Yolu izlemeye başladı. O ara Jimin Yoon'un çenesinden tutup onu kendine çevirdi. Dudakları arasında milimler duruyordu şimdi. Jimin fısıldayarak konuştu.
"Ama unutma Yoongi, ben senin oyuncağın değilim. Ve bana istediğin zaman sahip olamazsın. Ancak ve ancak ben istersem senin olurum. Anladın mı?"
Bunları söylerken gözleri Yoon'un dudaklarına kaymıştı. Yoon nefes almayı bırakmıştı. Jimin yavaş yavaş geri çekildi. Araba durdu. Şoför inip kapıları açtı. İkisi de indiler. Restaurantın önündeydiler şimdi. Jimin önden yürürken Yoon onun kolundan tuttu. Girişte kapının önünde durdular. Yoon Jimin'in kulağına eğildi.
"Jimin, benim çok fazla oyuncağım var ve her biri ben ne istersem onu yapıyor. Sen benim oyuncağım değil şahsi oğlanım olacaksın."
Yoon sırıtarak geri çekildi ve sol kolunu yana doğru açtı.
"Hadi koluma gir de yemek yemeye gidelim."
![](https://img.wattpad.com/cover/375547634-288-k493913.jpg)
YOU ARE READING
Yakışıklı Barmenim- YOONMİN
Ficțiune adolescențiYoon Jimin'i tutup duvarla arasına almış ve bir anda dudaklarına kapanmıştı. Alt dudağını dişlerinin arasına almış ve bir süre ezmişti. Jimin olayın şaşkınlığı ile hiçbir şey yapamamıştı. Bembeyaz teni alev alıyordu şimdi. Yoon Jimin'in belini kavra...