5| Falling Is Half Of Getting Up

22 3 15
                                    

5.Bölüm: Düşmek Kalkmanın Yarısıdır...

"Gerekirse düşecektim ama kimse beni tutmayacaktı, çünkü eller uzanana kadar ben ayağa kalkacaktım..."



Avuçlarımın içine aldığım bu suyu, bir süre izledikten sonra yavaşça yüzüme serptim. Uykusuzdum, dün derin ve ağır bir şekilde uyuduğum için gece boyu hiç uyuyamamıştım. Uyku düzenim gitgide bozuluyordu ama bunu umursayacak güç bende yoktu bile.

Yüzümü yavaş yavaş yıkadım, sakince uzandım havluya. Elimi ve yüzümü sildim, aynada ki yansımaya baktım. İyi görünüyordum ama iyi olduğuma bu halime bakılınca inanılmazdı. Bıkkınlıkla nefes vererek banyodan çıktım. Salona girdiğim gibi mutfağa yöneldim. Seungmin masada oturmuş, kahvaltı yapıyordu.

Dur, kahvaltı yapmıyordu... Salata mı yiyordu o? Evet, salata yiyordu? Kuru kuru, çatalını isteksiz bir şekilde batırarak hemde.

Dalgındı, geldiğimi farketmemişti. Şuan ona iyi olduğunu dahi sormak istemiyordum, neden mi? Çünkü bunu göremeyecek kadar aptal değildim. O çok kötüydü...

Dolaptan reçeli çıkardım ve tezgahtan dilim ekmeklerin dolu olduğu sepeti aldım. Masaya koydum, elime aldığım bıçağı önce reçele sürdüm. Sonrasında dilim ekmeğe yavaşça sürmeye başladım.

"Seungmin? Kardeşim? Sen iyi misin?" Dalgındı, cevap vermedi.

"Seungmin?" Salataya çatalını batırmış, öylece bakıyordu.

Omzunu tuttuğumda korkuyla sıçradı. Şaşkın bir şekilde bana baktığı sırada kaşlarımı çattım, "Sen iyi misin?"

"E-Evet... Yani... Bilmiyorum, sanırım."

Tek kaşımı havaya kaldırdım, "İyi görünmüyorsun?"

Oflayarak bıraktığı çatalı tekrar eline aldı, "Bilmiyorum. Son günlerde modum hep düşüyor..." Bana döndü, "Çok yoruldum Hyung..."

Hüzünle baktım ona. Benden yardım istiyordu ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bıkkınlıkla nefes vererek tabakta ki salata ile oynamaya başladı, "Eskiden kütüphaneye gittiğimde saatlerce çıkmazdım. Hatırlıyorum, Minho Hyung ile gelip beni sürükleyerek çıkarırdınız ama şimdi öyle değil. Sanki duvarlar üstüme üstüme geliyor, tüm kitaplar beynimi yaracak ağırlıkta üstüme düşüyor gibi hissediyorum. Arkadaşlarım ile sohbet ederken kahkahalarla gülüyorum, sonra aniden modum düşüyor. Onlar gülerken ben susuyorum. Artık bunu yaşamak istemiyorum ama sanki mahkum edilmiş gibiyim, çok sıkıldım. Hiçbir şey istemiyorum, ayrıca sadece bunları yaşamakla kalmıyorum..."

Kaşlarımı çatarak onu dinlerken, aniden duraksadım, "Ne? Ne yaşıyorsun?"

Bana baktı dolu gözlerle, "Halüsinasyonlar görüyorum..."

"Ne?"

"Hyung... Ben Minho Hyung'u gördüm..."

Şok içerisinde ona bakarken kalbim hızla atmaya başladı. Elimde ki ekmek masaya düşerken titreyen sesimle dudaklarımı araladım, "Sen... Ne?"

Seungmin hüzünle bana baktığında konuşmasına devam etti, "Hyung... Dün kütüphaneden eve gelirken Sunoo ile karşılaştım. Yolda yürürken... Ben onu gördüm... Minho Hyung'u..."

"Halüsinasyon olduğunu nereden biliyorsun?"

"Onu görünce yanına gittim. Saklanıyor musun, diye sordum. Neden bizi terk ettiğini, bize hiçbir şey söylemediğini ve neden... Benden kaçtığını sordum."

Tüm dikkatimi ve odağımı ona verdim. Kaşlarım çatılı bir şekilde onu dinlerken ekledi, "Ama o bana yüzünü bile göstermedi. Sunoo kolumu tuttu, çekiştirdi beni. Sadece halüsinasyon gördüğümü ve Minho Hyung'un öldüğünü söyledi. Kendime gelmem gerektiğini söyledi ama Hyung, sana yemin ederim... Ben onu gördüm... O gerçekti..."

MY NAME? ~ WHO KİLLED MİNHO?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin