Bölüm.4

70 9 15
                                    

Yıldırım sessizce kapyı açtı ve içeri girdi ve küçük yatakta uyuyan çocuğa bakti. Nefesi göğsünde sıkışmış gibiydi.

Bulutun uyuyan formuna dogru ufak, çekingen adımlar atti. Eğer o lanetli görev emri gelmeseydi simdi oğlunun nasıl gözükeceğini binlerce kez hayal etmemiş olurdu.

Daha küçüklükten beri Bulut Ayline çok benziyordu. Onun kıvırcık siyah saçlarına, güzel ama keskin mavi gözlülerine ve tam gözünün altındaki küçük bene sahipti.

Her Bulutun yarlı yüzüne bakınca Aylini görüyordu ve kalbi acıyla kasılıyordu.

Denizde odaya gelmisti ama kapının pervazına yaslanmıştı. Gözlerinde yaşlarla babasının kardeşinin önünde duruşunu izliyordu.

Babası ona annesini çok anlatıyordu. neredeyse her gece onunla ilgili bir hikaye anlatıyordu ama Bulut hakkında hiçbir şey söylemiyordu, dile getirmese de Bulutun canlı dönmesini beklemiyor gibiydi.

Yıldırım, Bulutun yavaş ve huzurlu nefes alışını izledi. Açgözlülükle yüzüne, hatlarina, kıvırcık
saçlarina, göğsünün nefes alışının ritmik
hareketiyle inip kalkışına bakti.

Ona baktıkça Bulutun bebek görüntüleri gözünün önünden geçiyordu.

Yeni doğmuş Bulutu, beş aylikken Bulutu, ilk emeklemeye başladığında Bulutu, hiç Denizden ayrılmayan Bulutu, ilk adımlarını atan bulutu ve dokuz aylıkken ilk 'Baba' ve 'Anne' değişini hatırladı.

Sessizce yere oturdu ve biraz daha oğlunu izledi.
onu canlı görmenin getirdiği mutlulukla ve Aylini sonsuza dek kaybetmenin getirdiği acıyla ağlamaya başladı.

Onaltı yıl her gün Aylinden bir haber var mı diye uyanıyordu ve her gün oğlunun ölüm haberini duymaya hazırlanıyordu kendini ama şimdi...

Deniz dolu gözlerle sessizce odadan uzaklaştı. Babası onu ağlarken gördüğünü bilmesini istemiyordu.

.
.
.

Nefes nefese, terler içinde gözlerinden yaşlar akarak uyandı. O günlerin kabusları peşini bırakmayacakları belliydi...

her gözlerini kapttığında, annesinin acılar içinde olduğunu görmekten bıkmıştı artık.

Biraz sakinleştikten sonra, yataktan çıkıp yüzünü yıkamak için lavaboya girdi. Aynada kendini gördüğünde, sırıtmadan edemedi.

Duş almak ve uyumak ona iyi gelmişti ama hala berbat görünüyordu, dudağının ucu patlamıştı, yanağı morluklar ve yaralarla doluydu ve Gözlerinin altı şişmişti.

Odadan su almak için çıktığında havanın karardığını yeni fark ediyordu. Saat baya geç olmuştu, Herkes uyuyor olmalı diye düşündü kendi kendine.

Bir an yatağa geri dönmek istedi ama salondan konuşma sesleri duyunca o tarafa doğru gitti.

Babasıyla abisinin konuştuğunu fark edince bir kaç saniye ne yapacağını bilemeden duraksadı, belliydi ki konuşmalarının konusu kendisiydi.

"Durum sandığımızdan da daha kötü baba. Tüm vücudu morlukları ve yaralarla dolu, ve yaraların bir çoğu eski. Bıçak yarısı, kurşun yarası... o daha on yedi yaşında..." Dedi Deniz yüzünü eleriyle kapatarak.

Albay sesiz kaldığında devam etti. "Kolunda iğne yerleri var, onu uyuşturucu kullanmaya zorlamışlar ya da..."

Devam edemedi. Benim kardeşim kendi isteğiyle uyuşturucu kullanıyor, diyemedi.

"Şerefsiz itler, analarını siktiğim itleri..." dedi mırıldanarak.

Hiçbir zaman babasının yanında ki komutanı da sayılıyordu, küfür etmezdi ama bu halde öfkesini kontrol altına alamıyordu.

Vatandaki yabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin